Hafif esintili bir cuma akşamında millet evlerine kapanmış, sıcak sobalarının başında otururken Yoshinori, yanında koruması bulunması şartıyla arkadaşlarıyla kafede buluşma izni koparabilmişti Haruto'dan. Artık o da o örgütün bir üyesi olduğu için, Haruto'nun emri altında çalışıyordu. Tüm çalışanları patronlarına saygıda kusur etmezken Yoshinori ağzına geleni söylüyordu ona ve bunun için hiçbir yaptırıma da maruz kalmıyordu. Herkes onun nasıl bu kadar cüretkar olabildiğine şaşırıyordu. Yoshi'nin kendisi bile şaşırıyordu bu tavrına. Gerektiğinde adam öldürebilen patrona karşı çok dobra davranıyordu. Belki de bu Haruto'nun flörtöz, çapkın tavırlarından kaynaklanıyordu.
Ama hayır, bir gariplik vardı. Haruto bir tek ona karşı böyle cıvıktı. Diğer çalışanlarına karşı katıydı, sertti. Gören evde hanedanlık falan kurduğunu sanardı. Böyle katı kuralları olan bir yerde Doyoung gibi bir bebeğe denk gelmek, Yoshinori için bir şanstı çünkü kendisi bu ciddilikte boğulabilirdi. Haruto bunu bilerek yapmış gibiydi, onun gibi renkli birini onun hizmetine sunmuş olabilirdi bu yüzden.
Her ne yaşanmış olursa olsun, sonuç olarak genç polis şu an korumasıyla buradaydı. Jihoon ve Mashiho'yla buluşmuşlardı kafede. Sözde onlara bilgi aktarmak için buradaydı ama Doyoung yanlarında olduğu için hiçbir şey anlatamıyordu onlara. Resmen bakışarak anlaşıyorlardı.
"Nasılsın Yoshi?" diye sordu Mashiho elindeki kahvesini onuncu kez karıştırırken. "Seni son gördüğümden beri benzin atmış dostum."
"İyiyim, Mashi." diye yanıtladı Yoshinori. İkinci kahvesini sipariş etmişti, çok üşüyordu çünkü. "Biraz halsizim sadece."
Jihoon, çocuğun üşüdüğünü fark etmiş olnalı ki kendi deri ceketini çıkarıp onun omuzlarına geçirdi.
"Hyung, gerek yoktu-"
"Giy şunu, üşütme. Zaten yaralısın."
"Peki, komiserim..."
Jihoon yeniden yerine oturdu. Onlara sırtını dönmüş etrafı kollayan Doyoung'a ters bir bakış atıp yeniden sevgi dolu gözlerle yaralı ekip üyesine baktı. "Sana nasıl davranıyorlar orada?"
Yoshinori omuz silkti. "Prens gibi."
"Prens gibi mi? Tanrı aşkına, vuruldun! Dikişin patlamış üstüne."
Mashiho onun koluna dokunup bakışlarıyla Doyoung'u işaret etti. Jihoon başka bir şey söylemedi.
"Ne zaman döneceksin merkeze?" diye sordu Mashiho. "Yokluğun belli oluyor baya."
"İki güne dönerim herhalde. Çok özledim sizi."
"Biz de seni özledik... Bak, sana ne göstereceğim."
Mashiho çantasından bir dosya çıkardı. Cinayet dosyası... Enami Asa isminde bir genç kız öldürülmüştü. Kum Saati'yle. Bu adam hafta boyu Yoshinori ile ilgilenmişti, ne ara dördüncü cinayetini işlemişti?
Başını dosyadan kaldırıp endişeyle ikisine baktı. Jihoon telefonunu işaret etti ona, mesaj çekti hemen.Hoonieparkie♮˚
⏤͟͟͞͞ Tanrı aşkına Yoshi şu çocuğu gönder buradan asıl konuşmamız gereken şeyleri konuşamıyoruz şu an.Norieshie۵⚘
╾ Benim elimde değil bu Haruto beni korusun diye görevlendirdi onuHoonieparkie♮˚
⏤͟͟͞͞ Uyuz şey... Pekala, başka bir sipariş falan ver. Almaya gitsin, en azından iki dakikalığına yalnız kalalım, konuşalım.Norieshie۵⚘
╾ Tamam bana bırakİkisi de telefonlarını ceplerine yerleştirdiler farklı zamanlarda. Dosya hakkında birkaç ufak yorumda bulundular. Sonra Yoshinori, Doyoung'u yanına çağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Saati | Hayoshi | TREASURE
Fanfiction❝Kaçacak yer yok, hadi bir mucize başlatalım. Bir dilek tut ve elinle bozuk para çevir. Ellerinizle bir bozuk para çevirin ve kendinize çekin.❞