.
Jk.
Saat gece yarısını geçmişti bile.
Fakat Taehyung hâlâ eve gelmemişti. Bunu son günlerde fazlasıyla yapmaya başlamıştı. Nedenini soramıyordum çünkü bende sabahları evde olamıyordum.
Benimle konuşmuyordu, ellerimi tutmuyordu.
Aramızda ki bu şey kırılan yere çiçek dikmek gibiydi. Hiçbir şey eskisi gibi değildi son günlerde.
Ama olacağına inanıyordum. İçimde ki umut içimden sökülene kadar da inanacaktım.
Duyduğum kapı sesi ile onun geldiğini anladım.
Yanına gitmek yerine onun yatak odasına gelmesini bekledim. İçeri girdiği gibi tuvalete gitmeye çalıştığını gördüğüm de çoktan kusmaya başlamıştı bile.
Yanına giderek iyi olup olmadığını soracağım sırada burnuma ağır bir kadın parfümü geldi.
Ve Taehyung hareket ettikçe daha da çok geliyordu.
Burnuma gelen koku ile donup öylece kalmıştım.
En üşütmez ev, şuan üşütüyordu beni.
Hiçbir şey söylemeden yatağa geri döndüm. Arkamı dönerek göz yaşlarımın özgürlüğüne izin verdim.
Sanki şehrime yabancıydı bu adam.
O kadar yabancıydı ki yanımda bile uyumadı, yine.
Oysa benim sıcacık bir yatağım var, bizim olan.
Çok zor tutuyordum kendimi "Kim o kadın?" Diye diye bağırıp çağırmamak için.
Ayaklarımın bedenime en ağır geldiği anda kucağında tutmaya razı bir adam nasıl olur bir kadın parfümünü her yerinde saç tellerim olan gömleğine sürebilir?
Bu benim ilk çok üzülüşüm değil ama ilk defa nasıl geçeceğini hiç bilmiyorum.
.
.
.
.