2013
"Baha, yanıma gelirmisin kıymetlim?"
"N'oldu anneanne? Yoksa annem mi geldi? Ben daha gitmek istemiyorum!"
"Hayır kıymetlim,gitmiyorsun. Sana önemli bir sır vereceğim."
"Sır mı? Önemli bir sır öyle mi?"
"Evet,ikimizin arasında önemli bir sır, ama kimselere demek yok."
"Baray'a bile mi"
"Hıı hı,anlaştık mı?
"Anlaştık. İkimizin arasında önemli bir sır"
Günümüz
Bugün anneannemin 10'uncu ölüm yıl dönümü olduğu için erken kalktım. Baştan aşağıya siyahlar içindeydim. Hafta da bir kere mezarını ziyarete gitsem de,ölüm yıl dönümünde herkesten önce kalkar ve neredeyse tüm günümü anneannemin yanında geçirirdim.
Mezarlığa gitmeden önce bir çiçekçiye gidip anneannemin çok sevdiği şebboy çiçeklerinden aldım.
Anneannemle biraz vakit geçirirken annem aradı. Normalde ben mezarlıktayken rahatsız etmezlerdi. İlk sefer açmadım ama annem aramakta ısrarcıydı,demek ki önemli bir şeyler vardı.
"Efendim anne?"
"Eflin,neredesin kızım?"
"Anneannemin yanındayım anne,bir sorun mu var?"
"Senin adına tuhaf bir mektup geldi. Gelip kendin görsen daha iyi olur."
"Tamam annecim,geliyorum"
Telefonu kapattım. Anneannemle vedalaştıktan sonra otobüs durağında beklemeye başladım. Bana kimden mektup gelmiş olabilirdi ki? Mektup arkadaşım yoktu. Sahi benim abimden başka arkadaşım hiç olmamıştı. Baray,yani abim,onunla aramda bir yaş olduğu için abi den çok bana arkadaşlık yapmıştı. Abim de bana mektup göndermeyeceğine göre kimden gelmişti bu mektup? Üstelik sadece mektup da değil,garip bir mektup. Ne kadar garip olabilirdi ki?
***
"Tanrı aşkına,uğraştığımız şeye bak!"
"Baray,doğruyu söyle sen mi yazdın."
"Annecim kaç kere diyeceğim size,ben yazmadım."
Gerçekten de annemin dediği gibi garip,tuhaf,değişik bir şeydi. Ne yazdığını hiçbirimiz anlayamıyorduk. Değişik sembollerle yazılmış bir mektuptu. Mektup diyoruz çünkü, kağıt zarfa konulmuş ve zarfın üstünde tıpkı filmlerde olduğu gibi mühürlenmişti.
"Her neyse artık. Ben bu sembolleri araştırırım."
Mektup olarak düşündüğüm kağıdı zarfın içine koyup odama çekildim. Zarfı anneannemin fotoğrafının önüne koydum. Kitap okuduktan sonra, o sembollerin anlamlarını araştıracaktım.
Kitap okurken annem yemeğin hazır olduğunu seslendi. Kitabımı yatağın üzerine bırakarak mutfağa gittim. Burnuma gelen bu kokuyu çok iyi biliyordum.
Karnıyarık,en sevdiğim.
"Ooo yine döktürmüşsün İlatun Sultan."
"Baray! Hadi yemek hazır diyorum!"
Her akşam olduğu yine abim annemi sinir ediyordu. İlla kırk kere bağırtacak kadını. Baray geldikten sonra nihayet yemeğe başlayabilmiştik. Annem ve babam her zamanki gibi sohbet ediyor,Baray telefonla ilgileniyor, bense sessiz sedasız yemeğimi yiyordum. Karnıyarık yemeğini anneannem ne de güzel yapardı. Ölmesinin üzerinden on yıl geçse de,onu hala özlüyorum.
Ben sessiz sedasız yemeğe devam ederken babam sessizliğimi bozdu.
"Ee kızım,hangi üniversiteye gideceksin? Karar verdin mi? Bir kaç yerden bursum kabul oldu diyordun."
"Amerika'daki okula gitmelisin bence yavrum."
Ahh şu üniversite...Okul hayatımda hep başarılı bir öğrenciydim. Öğretmenlerin gözde öğrencisi yani. Diğer öğrenciler benim inek olduğumu düşündükleri için beni hep dışlamıştılar.
Annem yurt dışında okumam dan yanaydı. Babam için fark etmiyordu. Zaten evde her zaman annemin sözü geçerdi. Babam sessiz ve uysal bir adamdır. Babam için ailesinin mutluluğu her şeyden önce gelir. Hatta annem ile evlenebilmek için tüm ailesini karşısına almış.
Hiç tanımadığım babaannem "Benim bahrim o sümsük kıza kaldı" diyip dururmuş. Ama boşuna demiş. Sonuçta iki kalp birbirine bağlanmış,öyle değil mi.
Bilmiyorum henüz karar vermedim. İki okulda harika."
Yemeğin geri kalanında benim hangi okula gitmem gerektiği hakkında konuştuk. Yemekten sonra Barayla birlikte dolaşmak için sahile gittik. Her zaman ki bankımıza oturduk.
"Şu mektup işi n'oldu? Annem hemencecik unuttu."
"Hay aksi,kitaba dalıp ben de unuttum. Bence mahalledeki çocukların şakası çok ciddiye almayalım"
O kağıt parçası bana göre önemsizdi. Mahalle deki çocukların haylazlıkları olduğunu düşünüyorum. Yoksa o anlamsız sembolleri hangi deli yazmaya uğraşır ki.
"Neyse, sen yinede araştırma yap ne olur olmaz."
"Tamam,bakarım"
Baray'la biraz daha dolaştıktan sonra eve döndük. Saat on olmuştu ve bende hemen uyudum,her zaman ki gibi.
Tatlı tatlı rüya görürken birden uyandım. Bu pek alışık olmadığım bir şeydi ama uykuma kaldığım yerden devam edecektim. Fakat bir türlü uyuyamıyorum. Yatakta doğruldum,yanımdaki lambayı yaktım. Yatağımın karşısında ki pencereden bir süre gökyüzünü izledim,daha sonra aklıma mektup geldi. Zaten uykumda yoktu şimdi de araştırabilirdim.
Yataktan kalkıp çalışma masama oturdum. Zarfın içinden mektup olduğunu düşündüğüm kağıdı çıkardım. Böyle sembollerle ilk defa karşılaşıtığım için bir kaç sembol araştırdım ama hiç biri uymuyordu.
Eğer bu sembollerin bir anlamı varsa alfabesi olabilirdi. Bazı sembollerden bir kaç tane vardı. İnternette önüme bir sürü alfabe çıktı. Bunları kim uydurmuş olabilir ki. Hepsi zaman kaybı.
En sonunda mektupta olan sembollerle uyuşan bir alfabe bulabilmiştim.
Yaşasın
Alfabenin adına bakınca kesinlikle mahalledeki çocukların işi olduğunu anladım. cadı alfabesi yazıyordu. Gece gece uğraşmak istemedim ama emeklerine yazık olmasın diye,biraz merakta etmiş olabilirim,sembollerin üzerine harfleri tek tek yazdım.
Yirmi dakikadan sonra anlamlı bir şeyler çıkmıştı. Okumaya başladığımda ise ufak çaplı bir şok yaşadım.
Eğer arıyorsan kendini,buldun artık seni.
Evine dönmenin zamanı çoktan geldi.
Korkma bulacaksın yolu,
Hekate'nin tılsımı gösterecek onu.
Artık sende öğrendin
Bu akademiden olduğunu.
Kabul etmek için tek şart,inanmak.
Kabul etmezsen, isteyeceksin inanmak.
Eflin Baha AKBAY' a
Aman tanrım bu da neydi böyle. Bilmece gibi yazmışlar. Yazanlardan hiç bir şey anlamamıştım ama anladığım bir şey vardı, bunu kesinlikle üç beş çocuk yazmamıştı.
Yoksa...
Bu...
Düşündüğüm şey olabilirmi...
İkinci bölümü birkaç gün içinde düzenleyip atacağım. Umarım ilk bölümü sevmişsinizdir.
İlk bölümler biraz sıkıcı gelebilir. O yüzden elimden geldiğince asıl meselelere hızlıca geçmeye çalışacağım.
Yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MATEM OKULU
AdventureÜniversite için hazırlanan Eflin Baha bir gün bilmediği bir dille yazılmış mektup alır. Küçüklüğünden beri boynunda taşıdığı kolyenin aslında bir tılsım olduğunu öğrenir. Normal bir akademiye geldiğini sanan Eflin çok yanılmıştır. Bir yandan gizeml...