2.Bölüm

0 1 0
                                    

!!!! Uyarı !!!! Şu an bölüm 2'desin !!!!

Hepsi korkmuştu çünkü bebek önce esnemiş, sonra da konuşmuştu.

Bebek:
"Işığı kim açtı ya?"

Ses tonu bebek gibiydi, evet, ama mükemmel bir diksiyonla konuşmuştu. Erkekler, bebeğe uzaylı görmüş gibi bakıyor ve inceliyorlardı. Bebek, mavi gözlü, bembeyaz tenliydi; yeni çıkmaya başlamış siyah saçlarıyla kundaklanmıştı. Hareket etmeye çalışıyor gibiydi. Çocuklar bebeğe korku ve merak dolu gözlerle bakarken bebek tepki verdi.

Bebek:
"Erm, arkadaşlar, pardon da burada ne arıyorsunuz siz?"

Ahmet:
"Sen... Konuşuyorsun ama bu nasıl olabiliyor?"

Ali de şaşkınlığını dile getirdi.

Ali:
"Beyler, başımıza iş aldık; ben size söylüyorum, ileride dersiniz."

Mehmet:
"Sence bunu anlamamak mümkün mü?"

Ahmet:
"Bence atalım geri."

Ali:
"Bence de."

Mehmet:
"Beyler, delirmeyin la! Bu da bir insan... öyle gözüküyor, ya da her neyse, o da bir canlı. Ölüme terk edemeyiz."

Ali:
"Doğru."

Ahmet:
"Umrumda mı sence?"

Mehmet:
"Olacak."

Onlar orada tartışmaya başlarken bebek etrafı inceliyordu. Hatırladığı kadarıyla evdeydi, ama şu an bir çardaktaydı. Ellerini incelemek istedi ama bir sorun vardı: Ellerini kaldıramıyor, hiçbir eklemini hareket ettiremiyordu. Bir şey tarafından sarılmış gibiydiler. Kafasını kaldırmaya çalıştı ama vücudundaki acıyı hissetmeye başladı; canı yanıyordu. En son evde olduğuna göre bir çözüm bulmalıydı.

Bebek:
"Pişt! Beyler, kavganızı balla bölmek isterdim ama yanımda bal yok. Biz şu an neredeyiz?"

Hepsi bir ağızdan:
"Sitemizin çardağındasın."

Bebek:
"Koro grubu musunuz siz? Tek kişi konuşsun."

Ahmet:
"Sitemizin çardağında, bankın üstünde duruyorsun."

Bebek konuşacakken Ahmet atıldı.

Ahmet:
"Dur bakalım, konuşma hakkı bizde çünkü bizim yerimizdesin, garip şey."

Bebek:
"Beni siz kaçırdınız ama?"

Ahmet:
"Ne kaçırması?"

Bebek:
"Nasıl yani, ben burada mı yatıyordum? Ayrıca bana niye garip şey diyorsunuz? Oradan bakınca neye benziyorum?"

Ahmet:
"Bebeğe."

Bebek:
"Veletlerde mi aynı olur ya? İltifatını kendine sakla, tamam mı?"

Mehmet, telefonunun ön kamerasını açıp bebeğe kendini gösterdi.

Bebek:
"Ne? Nasıl olabilir bu? Kundakta sarılmış bir bebek miyim ben?"

Ali:
"Evet, ne sanıyordun ki?"

Bebek:
"Şimdi şöyle açıklayayım: Adımı hatırlamıyorum, yaşımı da tam hatırlamıyorum ama ben sizden büyüğüm ve evde uyuyordum."

Ahmet:
"Bunu konuşmayı yeni öğrenmiş bir çocuk söylese kulağına yumurta atardım, ama kundaktaki bebek söyleyince inanasım geldi."

Bebek:
"Beni kurtarsanıza bu halden; böyle mi kalacağım ben?"

Mehmet, bebeği kıyafetleriyle oturttu ve hepsi ona odaklandı.

Bebek:
"Şimdi, 1. soru: Spesifik tarihimiz nedir?"

Mehmet:
"11 Eylül 2011."

Bebek:
"İkiz Kuleler olayının gerçekleştiği gün... Ben bu yaşta değildim ki!"

Bebek kendini inceledi ve emin oldu. O sırada üç çocuk bebeğe öyle bir bakıyordu ki sanki korkudan yok olacaklardı.

Ahmet:
"İ-İkiz Kuleler olayı ne?"

Hepsi titriyordu.

Bebek:
"Biz hangi ülkedeyiz, hangi şehirdeyiz?"

Ali:
"Türkiye, Manisa."

Bebek:
"Amerika'da bir saldırı olacak bugün. Birinizin telefonu var mı?"

Mehmet telefonunu uzattı. Bebek sanki biliyormuş gibi bir şeyler indirdi ve bir şeylere giriş yaptı.

Bebek:
"En azından hesabım duruyor."

Bebek, 20-30 dakika boyunca bir şeylerle uğraştı ve hiçbiri bir şey demeye cüret bile edemedi. İşi bittiğinde bebek onlara baktı.

Bebek:
"Birinizin evinde veya kalabileceğim güvenli bir yer var mı?"

Ahmet:
"Bizim apartmanın köşesinde bir boşluk var, çimenlerin hemen orada kalırsan iyi olur. Ailelerimiz kızabilir."

Bebek:
"Sorun yok, bugün eve gidin artık, ben bir şeyler yapacağım."

Hepsi tereddütsüz koşarak evlerine dağıldılar.

Sabah olduğunda

Uyandıkları gibi kızlara haber verdiler ve kahvaltıdan önce hepsi bebeğin yattığı yere gittiler. Bebek, Mehmet'in telefonundan bir şeyler yapıyordu.

Mehmet:
"Artık telefonumu alabilir miyim?"

Bebek tam konuşacakken kızlar bebeği sevmeye, öpücüklere boğmaya başladı.

Bebek:
"Kızlar, durun lütfen."

Üç kız birden ölüm sessizliğine büründü ve dona kaldılar.

Kızlar hep bir ağızdan şaşırmış bir ses tonuyla:
"Sen konuşuyorsun, doğru duydum değil mi?"

Bebek:
"Evet ya, o olayları daha net konuşuruz. Şu an bana yardımınız lazım."

İrem:
"Evet, ne istiyorsun bebiş?"

Bebek:
"Bana bir isim, bir kalacak yer, bir de telefon lazım, tamamen benim olacak şekilde."

Melis:
"Bende kalırsın, telefonu sanayicimiz Ahmet alır. İsmini de..."

Sude:
"Oylayalım!"

Melis:
"Mantıklı."

Bebek oturdu ve onların işlerini bitirmesini izledi. Melis, elinde karton bir kutuyla bahçeye geri geldi.

Melis:
"Şimdi, arkadaşlar, Lara olsun diyenler?"

Sude, Melis, İrem ve Mehmet el kaldırdı.

Melis:
"Beyza olsun diyenler?"

Sude ve Ali el kaldırdı.

Melis, bebeğin yanına gelip:

"Uzun bir oylama sonucunda ismin Lara seçildi."

Lara:
"Güzel isimmiş. Peki, saat kaç?"

Melis:
"08:00."

Lara:
"Umarım her şey yolunda gider..."

Yanlış insanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin