iki kurgu birden götürmek biraz zor olacak ama bakalım, hallederiz ya
bu bir vampir kurgusudur, buna göre başlayın
***
O gece hiç normal değildi, hem de hiçbir açıdan değildi.
Çok iyi hatırlıyorum üniversitedeki arkadaşlarımla Arda'nın babasının dağ evine gitmiştik sanırım İrfan'ın sevgilisi Gözde'ye evlenme teklifi etmesini kutluyorduk. Saçma geliyordu üniversitede evlenmek. İş hayatına atılmadan, bir şeyleri yoluna koymadan büyük bir sorumluluğun altına girmek gerçekten saçmaydı bana göre. Tabii bu düşüncelerimi asla söylemeyip yakın arkadaşım İrfan'ı tebrik ediyordum.
"Aslan kardeşim evleniyor ulan!" diye bağrışlarımı ve bana gülen arkadaşlarımı hatırlıyorum. Zil zurna sarhoştuk. Bu kadar sarhoş olacak ne vardı ki? Alt tarafı biri hayatının en büyük hatasını erkenden yapıyordu. Ve tabii ben de.
Gece geç saatlere kadar gülüp eğlenmiş, sözde makaranın dibine vurmuştuk. Herkes yavaş yavaş ayrıldığında sadece bizim tayfa kalmıştı. Ben, Arda, Kerem, Mert ve İrfan.
Kutlamanın başrolü olan Gözde bile gitmişti ama biz 5 asalak bok varmış gibi biraz daha kalmıştık. Çok eğleniyorduk, Arda ve Mert shot yarışması yaparken biz İrfan'la beraber onları gazlıyor Kerem ise sadece bizi toparlamaya çalışıyordu.
Kerem her zaman bizi toparlardı. Hem de her zaman. Grupta belki de aklı başında olan tek kişiydi. O her daim doğrusunu bilir ve onu uygulardı. Bize de uygulatırdı yani en azından denerdi.
En sonunda Arda yoğun alkolden kusmaya başladığında gecenin bittiğini de anlamıştık. Artık evlere dağılma vaktiydi. Tek araba geldiğimiz için bizi Kerem götürecekti. O alkol içmeyi sevmezdi.
Bilemezdik, hayatı boyunca ağzına alkol değdirmeyen Kerem'in o gece tadını merak edip bir bardak içtiğini ve kaza yapacağını hiçbirimiz bilemezdik
Pert olmuş arabadan çıktığımda şok olmuştum. Kanlar içindeki Kerem, ağzından kanlar akan Arda, bacağının acısından bağıran ön koltuktaki Mert ve ortalarda görünmeyen İrfan. Tam anlamıyla kıyametti.
Mert arabadan çıkabildiğimi görünce bağırmaya başladı.
"Semih! Yardım et, çıkar beni buradan. Bacağım çok kötü, bacağımı hissetmiyorum."
Mert amatör futbolcuydu, en büyük tutkusu oydu. Bir gün sevdalı olduğu takımı Fenerbahçe'de oynayacağını söyleyip dururdu. O günden sonra futbol oynayamamıştı.
Mert'in dediklerini algılamam uzun sürmüştü, galiba kafamı vurmuştum. Zonkluyordu. Karnımda da keskin bir acı hissediyordum, elimi karnıma götürdüm. Sıcak kan elime bulaştığında yutkundum. Sanırım bir şey karnımı çizmişti, oluk oluk akmasa da fena acıtıyordu.
Kendimi bir kenara bırakıp Mert'e doğru yaklaştım. Halsiz duran ve ağlayıp sızlanan Mert'in kolunu omzuma attım, onu çekip çıkarmaya çalışırken gür bir çığlık attı.
"Bacağın sıkışmış, nasıl çıkaracağım seni bilmiyorum. Arda'yı kontrol edip yardım çağırmaya gitmem gerekiyor." dedim. Mert hızlı ol diye neredeyse yalvardı. Gitmeden önce sürücü koltuğundaki Kerem'e baktım. Onun için yapabileceğim bir şey yoktu, bu duygu ağır gelmişti ama şu an sırası değildi. Şu an gidene ağlamak yerine kalanı kurtarmalıydım.
Hemen diğer tarafa geçtim ve açtığım kapıdan içeri eğildim. Arda'yı sarsmaya başladım.
"Arda! Arda uyan koçum lütfen uyan."
Gözlerini açmayan Ardayla küfür ettim, onu da kaybedemezdim. Koltuk altlarından tutup yavaşça ve biraz da zorlanarak onu arabadan çıkardım. Arabanın yakınında bir yere yavaşça uzandırdım. Araba şu an güvenli değildi. Bir sürü film izlemiştik arkadaşlarımla beraber, kaza yapan araçların yandığını görmüştük. Nasıl yandığını asla bilmiyordum ama böyle bir şeyin olabileceği ihtimaline karşı önlem almak zorundaydım.
Arda'yı güvenli bir yere çektiğimi anladığımda ağrılarımın izin verdiği kadarıyla yola doğru koşmaya başladım. Araba bir yamaçtan düşmüştü sanırım ve ben buranın neresi olduğunu gerçekten bilmiyordum. Buraya nasıl sürüklenmiştik?
"Yardım edin! Kimse yok mu?" yukarı doğru çıkarken bağırmaya başladım. Yola tamamen vardığımda bomboştu. Bir tek araba bile geçmiyordu. Sinirimden ağladığımı hatırlıyorum, aklıma gelen diğer seçenekle arabanın yanına geri koştum.
"Mert! Mert, telefon!" cümle kurabilecek halde değildim. Mert'in ne dediğini bile hatırlamıyorum. Ceplerimi karıştırdım, tabii ki de yoktu. Ne mantıksız bir hareket ama!
Yere bıraktığım Arda'nın ceplerini kontrol ettim, arka cebinde hissettiğim telefonla derin bir nefes aldım. Umarım çalışıyordur.
Telefonu çıkarıp açma tuşuna bastığımda gördüğüm ekranla gözlerim doldu. Beşimizin fotoğrafı, gözüm Kerem'e takıldı. Bir daha o gülüşü göremeyecektim. Sertçe yutkunup hemen acil aramaya girip 112'yi tuşladım. Telefon açıldığında telaşla konuştum.
"112 acil servisi, acil durumunuz nedir?"
"Biz kaza yaptık, arkadaşlarımla. Durumları kötü lütfen gelin, iyi değiller. Ölecekler"
"Hemen bir ekip yönlendireceğiz, konumunuz neresi beyefendi?"
"Bilmiyorum lanet olsun, bilmiyorum."
"Sakin olun lütf-"
Elimden düşürülen telefonla gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi açıldı. Telefonu düşürmeme sebep olan şeye baktım ve son hatırladığım şey bana bakan kırmızı gözlerdi. Rüyamdakiler gibi.
Ben Semih Kılıçsoy ve bu benim Barış Alper'le tanışma hikayem.
***
simdi normalde bölümler kısa olmayacak ve anlatım da bu şekilde olmayacak daha çok diyolog olacak. bu hem semih'in geçmişi anması gibi bir şeydi hem de giriş bölümüydü. buradan devam edeceğiz lakin o anı işleyerek ilerleyeceğiz.
bu kurguda diğerindeki gibi her gün bölüm sözü veremem, düz yazı texting yazmaktan daha zor ama sık sık bölüm atmaya çalışırım.
ha bir de mert tabii ki de mert hakan yandaş.
umarım sevilen bir kurgu olur, yıldıza basmayı unutmayın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
favorite ✶ barsem
Fantasytüm varlığın, vahşi gözlerin, oğlum sen benim favorimsin. vampir!!