Sabah yine doğmaya başlıyordu . Yine uyumamıştım . Değersiz olmaktan, herkesin beni yokmuş gibi görmesinden bıkmıştım . İnsanların gözünde ezik duruma düşmekten bıkmıştım . Herkesin gezip eğleneceği bir arkadaşı varken benim sadece bir anneannem vardı . Ben zengin bir ailenin çocuğuyken doğuştan kalp hastası olduğumu öğrenir öğrenmez halka rezil olmamak için beni terkedip anneanneme emanet etmişler . Bende bunu 5 yaşında öğrenmiştim . Benim bi 6 yaşında ameliyat olmam gerekiyordu bir de 19 yaşımda 6 yaşımda çok zorlu bir ameliyat olmuştum . Şimdide 17 yaşındaydım 2 sene sonra daha zorlu bir ameliyat beni bekliyor derken aşağıdan anneannemin bağırışları çoğalmaya devam ediyordı ki benim " geliyorum " sesimle son bulmuştu . Aşağı indiğimde mis gibi kahvaltı sofrası beni bekliyordu . Sofraya oturdum ve anneannemi bekledim .
"Selinim , Anneannesinin şirini hadi kahvaltını yapta okula git ."Ve o lanet olası okul . Hiç sevmiyordum o okulu, içindeki insanları , dersleri , her şeyden , herkesden nefret ediyorum . Çünkü benim o 2 ayı daha olan diş tellerim yüzünden , 6 ay sonra çıkarılabilme ihtimali olan gözlüklerim yüzünden , her şeyden bıktığım için ağlayarak kestiğim saçlarım yüzünden çocuksu sesim ve çocuksu hareketlerim yüzünden, kalbimdeki ameliyat yarasının nerdeyse her gün enfeksiyon kapıp kanayan yaralarım yüzünden herkes benimle dalga geçiyordu , herkes bana ezik diye sesleniyordu . İşte bu yüzden sevmiyordum . Ama anneanneme liseye başlarken bir söz vermiştim okulu bitirip meslek sahibi olucaktım . Ve anneannemin cevabımı beklercesine bakan gözlerine gülümseyerek "Tamam sultanım " diyerek duygularımı içimde yıktım . Kahvaltımı yapıp odama çıktım . Zengin bir aile değildik .
2 kişiyle aile olunuyorsa tabii .
Dubleks olan ev de annem ve babam dan kalmıştı . Onlara anne ve baba demek hiç içimden gelmiyordu . Onlar kendilerini hasta bir çocukları olunca magazinlere, halka dedikodu olucaz , rezil olucaz diye beni atmışlardı . Belkide başka çocuğu vardır ,belkide çocukları belki onu çok seviyolardır . Belkide beni unutmuşlardır .
"Hadi be Selin çok geç kaldın "
Anneannenin sesiyle irkilerek odamın kapısını açtım . Okul formamı üstüme geçirip ayakkabımı giydim ve de tokalarımı alıp aşağıya indim . Evet lise 3'e gitmeme rağmen saçlarımı hala anneanneme toplatıyordum bu doğru . Bazen gerçekten herkes gibi bende çocuk gibi davrandığımı düşünüyorum. Çocuk gibi hareket ediyorum çocuk gibi davranıyorum tamam kabul .Saçımda hallolduktan sonra anneanneme bir öpücük kondurup dışarıya çıktım . Kapımızın önünden geçen bir dolmuşa binip okula yakın bir yerde indim .
Yürümeyi seviyordum . Yürüyerek çevreyle daha yakın olmaya çalışıyordum . Ama yine de çevreyi , insanları sevmiyordum .
Okula geldiğimde direk sınıfa girdim ve hemen yerime oturup hocanın gelmesini bekledim . Kapı açıldığında herkes yerine geçti . Sınıfa yakışıklı bir adam girdi . Unutmuştum Kimya hocamız değişecekti . Demek ki yeni hoca bu .
Dalgalı kumral saçları ve koyu yeşil gözleriyle dikkat çeken orta yaşlı bir adamdı . Hiç bir öğretmen dikkatimi çekmemişti ama bu hoca neden dikkatimi çektiğini anlamış değilim . Belkide okulda bulunan en yakışıklı öğretmen olduğundandır .-Merhaba arkadaşlar ben yeni Kimya hocanız Baran Alkoç şimdi isterseniz hepinizle tanışalım ?
Şaşırmıştım ilköğretim 1. sınıf gibi tanışma faslı mı yapacacaktık ???
Tanışma faslı başlayınca sıra bana gelmişti .
-Merhaba benim adım Selin Erdinç 17 yaşındayım Annem ve babam yok .
Birden gülen yüzü düştü .
-Kazada mı kaybettin kızım ?
- Hayır beni terketmişler .
Benimle dalga geçen insanların yüzü birden düşmüştü herkes bana acır gözle bakıyordu . İşte bundan nefret ediyordum . İnsanların bana acımasından . Ama nedense yeni gelen hocanın yüzünün düşmesinden çok yüzü kızarmıştı .
- Peki kiminle yaşıyorsun ? Kim bakıyor sana ?
- Anneannem .
Uzun konuşmayı sevmezdim . Kısa konuşmak hepsinden daha iyiydi .
- Peki canım oturabilirsin .
Yüzü biraz daha düzelmişti .
Derse başladığımızda sürekli bana bakmasından rahatsız oldum ve dersim bitmesine 15 dakika kala tuvalete gitmek için izin aldım . Kapıdan tam çıkacaktım ki bi çocuk bana acayip şekilde çarptı . Ama düşen o oldu . Orda cidden çok güldüm .
Ama ginede ben düşürdüğüm için kaldırdım .
- Özür dilerim bilerek olmadı .
Bunu söylerken gülmüştüm .
-Hep erkekle kız çarpışınca kız yere düşmez mi ??
Tam yanıt vericekken "hıı bi dur " deyip yere eğildi . Yerden benim gözlüğümü bana verince şaşırmıştım .
Gözlüğümüm düştüğünün farkında bile değildim .
- Teşekkür ederim .
- Hala sorumu yanıtlamadın .
- Kadınla erkek çarpışırlar ama hep güçlü olan kazanır . Demek ki sen onlardan değilsin . Bu sefer güçlü olan bendim . Galiba tarihe altın harflerle kazınmalıyım .
Ben gülerken oda gülmeye başladı .
- Sen çok güçlüsün yani .
Bunları söylerken gülüyordu .
- Sen ne kadar kendini güçlü hissediyorsan beni onunda fazlasını düşün işte .
Yanıt vermesini beklemeden arkamı dönüp giderken .
- Yağız Alkoç
İsmini söylediğini umarak yanıt verdim.
- Selin Erdinç
Alkoç mu bu ciddimiydi ? İsmimi söyledikten sonra anladım bunu .
Sonra arkasını dönüp gitmişti . Geri dönüp kapıyı bir kere daha çaldı . Bende koridordan onu izliyordum ki sınıftan çıkıp gitti . Ama bu doğruydu . Şaşkınlıkla zilin çalmasını beklerken merdivene oturmuş öyle şaşkın şaşkın oturuyordum .-Merhaba arkadaşlar ilk hikaye yazmanın acemiliğiyle bu hikayenin 1. Bölümünü yazdım . Okunma sayısına göre devam edicem . Şimdiden okuduğunuz için teşekkürler .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Meleği
Teen FictionGökkuşağında neden siyah yoktur ? Neden kimse siyaha önem vermez? Neden bütün renkler siyahla pembeye uyuşturmazlar ? Siyahla pembenin birleştiği bir dünyaya var mısınız ?