- Dördüncü Bölüm: Kumdan Kaleler -

3 3 8
                                    

Miyagi’de güneş yavaşça batıyordu, gökyüzü turuncu ve pembe tonlara bürünmüş, sokaklar alacakaranlıkla sessizleşmişti. Oikawa Tooru, kafasında bir plan yapmaksızın yürüyordu. Iwaizumi’yi tekrar görmek, geçmişle yüzleşmesi gerektiğini ona acı bir şekilde hatırlatmıştı. Ama kaçmayı alışkanlık edinmiş biri olarak, bu yüzleşmeye hazır olup olmadığını bilmiyordu.

Fakat kaderin bir oyunu gibi, onları yine aynı yere sürüklemişti.

Oikawa, Iwaizumi’yi parkın içinde bir bankta otururken gördü. Yanında bir spor çantası vardı, belli ki antrenmandan ya da bir işten dönüyordu. Iwaizumi’nin yüzü yorgun görünüyordu, ama bu yorgunluk, fizikselden çok zihinsel bir türdü.

Oikawa, nefesini tutarak birkaç saniye olduğu yerde durdu. Kalbi deli gibi atıyordu; ne söyleyeceğini ya da nasıl bir tepki alacağını bilmiyordu. Ama bir şey yapmalıydı.

Sonunda cesaretini toplayarak yaklaştı. “Iwa-chan,” diye seslendi yumuşak ama titrek bir sesle.

Iwaizumi başını kaldırdı. Oikawa’ya baktığında yüzüne bir gölge düştü. Ne bir gülümseme ne de öfke vardı, sadece soğuk bir sessizlik.

Bu ismi duymayalı ne kadar olmuştu ki?

Düşündü, düşündü... Senelerini tek başına geçrirken, bu lakaba ne kadar uzak kaldığını hatırladı. Her şeyin güzel olduğu zamanlar bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçerken yutkundu.

Sonrasında, bu ismin nasıl doğduğunu hatırladı.

Miyagi’nin sıcak yaz günlerinden biriydi. Mahalledeki parkın içinde, güneşin ışıkları ağaçların yapraklarından süzülüyor, yerde dans eden gölgeler yaratıyordu. Çocuk sesleri, koşuşturan ayakların yankısıyla birlikte her yeri dolduruyordu. Çocukların favorisi olan kaydırak ve salıncaklar dolup taşmıştı, ama biraz daha tenha bir köşede, küçük bir kum havuzu dikkat çekiyordu. İşte o gün, Iwaizumi Hajime ve Oikawa Tooru, bu kum havuzunda ilk kez yan yana oturmuştu.

Iwaizumi, her zamanki gibi sakin bir şekilde kumdan bir kale yapmaya çalışıyordu. Eliyle kumu yığmış, dikkatle şekil veriyordu. O henüz dört yaşındaydı; yüzü güneşten hafifçe kızarmış, alnında birkaç ter damlası vardı. Sabırlıydı ve her ayrıntıya dikkat ediyordu.

Yan tarafında, yaklaşık bir metre ötede, başka bir çocuk oturuyordu. Bu çocuk, Tooru Oikawa’ydı. Onun kum havuzundaki varlığı biraz daha hareketliydi; kumları avuçlayıp etrafa saçıyor, bazen kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Tooru da dört yaşındaydı, ama onun enerjisi yerinde durmuyordu. Yanı başındaki çocuğun yaptığı kum kalesine göz ucuyla bakarken, kendi yaptığı düzensiz kum yığınını istemsizce karşılaştırıyordu.

“Neden bu kadar düzgün yapıyorsun?” diye sordu sonunda, ani bir merakla.

Iwaizumi başını kaldırdı. Tooru’nun kahverengi gözleri, göz kamaştırıcı bir merakla doluydu. Bu beklenmedik soruya biraz şaşıran Iwaizumi, omuz silkerek, “Çünkü düzgün olması gerekiyor,” diye cevap verdi.

Tooru’nun kaşları çatıldı. “Ama neden? Bu sadece kum.”

Iwaizumi, kum yığınına biraz daha dikkatlice şekil vererek, “Çünkü düzgün olursa daha güzel olur,” dedi, sanki bu en basit ve açık cevapmış gibi.

Tooru bir süre sessiz kaldı. Kum havuzunda bağdaş kurarak oturdu ve Iwaizumi’nin yaptığı kaleyi izlemeye başladı. Sonunda yerinden kalktı, Iwaizumi’nin yanına oturdu ve eline bir avuç kum aldı. Onun yaptığı gibi dikkatlice yığmaya başladı.

Küller Hâlâ Sıcak - [ IwaOi ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin