- İkinci Bölüm: Gençlik Sırları -

19 5 69
                                    

Miyagi’nin sessiz sabahlarından biriydi. Hava pusluydu; gökyüzü, sanki tüm ışığı yutmuş gibi solgun ve griydi. Oikawa, pencereden dışarı bakarken kahvesinden bir yudum aldı. Gözleri, sokağın ucunda bir apartmanın önünde duran çöp kutusuna takılı kaldı. Çöp kutusunun yanında bir sigara izmariti vardı. Küçük, önemsiz bir detay gibi görünse de, bu görüntü zihninde yıllardır gömülü kalan bir anıyı canlandırdı.

Bir anda kendini, geçmişin derinliklerinde buldu.

Lise yıllarıydı. Seijoh Voleybol Takımı’nın antrenmanlarından biriydi. Uzun, yorucu bir çalışma sonrasında herkes duş almak ve bir an önce eve gitmek için sabırsızlanıyordu. Soyunma odası, genellikle gürültülü ve karmaşık bir yerdi; oyuncular şakalaşır, birbirine laf atar, kimi zaman küçük rekabetlerini burada sürdürürlerdi. Ancak o gün, herkes bir şekilde hızlıca hazırlanıp gitmişti. Sadece Oikawa ve Iwaizumi kalmıştı.

Oikawa, bankın üzerinde oturmuş, yorgunlukla ayakkabılarını çıkarıyordu. Saçları terden alnına yapışmış, nefesi hâlâ düzensizdi. Göz ucuyla Iwaizumi’ye baktı. O da köşedeki dolabının önünde duruyordu, formalarını çıkarıp çantasına yerleştiriyordu. Hareketlerinde bir kesinlik, bir pratiklik vardı.

“Ne kadar hızlısın, Hajime.” dedi Oikawa, hafif bir sırıtışla. Sesi sakin görünse de içinde hafif bir kıpırtı vardı. Bu küçük yalnız anları seviyordu. Onca gürültü ve kaos içinde, bir şekilde hep ikisi kalıyordu.

“Çünkü sen hep oyalanıyorsun, aptal.” diye cevap verdi Iwaizumi. Ama sesinde ne öfke vardı ne de gerçek bir kızgınlık. Aksine, bu alışıldık bir şakaydı.

Oikawa, bir anda ayağa kalktı ve birkaç adım atarak Iwaizumi’ye yaklaştı. “Bana aptal deme. Bir gün gerçekten kırılırım.” dedi, yüzünde sahte bir alınganlık ifadesiyle.

“Ah, tabii,” dedi Iwaizumi, çantasını kapatırken. “O kadar kırılgansın ki, her seferinde daha da dayanıklı oluyorsun.”

Bu sözler arasında, ikisi arasında bir şeyler değişti. Sessizlik, bir anda odanın havasını doldurdu. Oikawa, Iwaizumi’nin yüzündeki ifadeyi inceledi. Gözlerindeki kararlılığı, omuzlarının rahat duruşunu. Ve tam o anda, sanki tüm dünya durmuştu.

“Gerçekten mi?” diye mırıldandı Oikawa. Sesi neredeyse fısıltı gibiydi.

Iwaizumi ona dönüp baktı. Bir an hiçbir şey söylemedi. Sonra hafifçe başını salladı. Bu hareket, her zamanki Iwaizumi’nin sıradan bir baş hareketi değildi. Bu, Oikawa’nın içinde bir şeyleri hareket ettiren bir şeydi.

Oikawa, hiçbir şey düşünmeden birkaç adım daha attı. Aralarındaki mesafeyi kapattı. Gözleri, Iwaizumi’nin gözleriyle buluştu. Ellerini kaldırıp hafifçe omzuna dokundu. “Beni her zaman bu kadar iyi anladığın için teşekkür ederim.” dedi.

Iwaizumi, hafifçe gülümsedi. Bu, her zaman yaptığı gibi rahatlatıcı bir gülümsemeydi. Ancak Oikawa, bu gülümsemenin altında başka bir şey hissetti. Daha derin bir şey.

Sonrasında her şey çok hızlı gelişti.

Bir an, Oikawa’nın eli Iwaizumi’nin omzundan yanağına kaydı. Sonra aralarındaki mesafe tamamen kapandı. Oikawa, temkinli ama bir o kadar da istekli bir şekilde Iwaizumi’ye doğru eğildi. Dudakları buluştuğunda, Oikawa’nın içinde bir yangın alev aldı. Bu his, tarif edilemez bir şekilde hem tanıdık hem de yepyeniydi.

Iwaizumi’nin başta şaşırdığı belliydi. Ama birkaç saniye içinde onun da hareket ettiğini hissetti. Elleri Oikawa’nın beline uzandı, hafifçe dokundu, ama bir şekilde her şeyi değiştirir gibi.

Küller Hâlâ Sıcak - [ IwaOi ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin