Bölüm şarkısı "Skillet- Not Gonna Die"
Ankara'ya gelmemizin üstünden iki hafta geçmişti ve biz hiç dışarı çıkmadık. Bunun sebebi Dilem'in beni eğitime başlatması. Arkadaşımın sunduğu fikirleri bu zamana kadar yargılamadım çünkü Dilem benim hakkımda doğru kararlar alır. Günde sabah ve akşam olmak üzere iki antrenman yapıyoruz ve haliyle benim sınavı düşünecek halim kalmıyor. Dert değil. Babama göre istediğim bölümü zaten okurum ama benim isteğim kazanmaktan yana. Tercihim şu an hukuk okumak olsa da fikirler sabit kalmayabilir.
Yıllardır Dilem'in bana spor yaptırmasına alışığım ama birden bu kadar dövüş teknikleri çalıştırmasında başka manalar seziyorum. Babam o gün evde bizi gördüğünde önce korumalara bir şeyler söylemiş sonra bize dönüp " Bu evde olan en küçük olaydan bile haberim olacak, fikirlerimi sorgulamayın," diyerek gayet sert konuştu. Sonrasında zaten Dilem evin alt katındaki depoyu temizletip spor aletleri, darbe yastıkları, kum torbaları ile doldurmuştu ve işte şimdi sonum ortada. Dilem bu çalışma ile beni milli takıma bile sokar.
Çalışma sonrası halim kalmadığı için çimlerin üzerine uzanıp kahvaltının hazırlanmasını bekliyorum. Bu kadar çalışmaya aç karnı çok bile dayandım ki bence terimin üstümde kurumasının pek bir önemi yok. Dilem kendini çoktan duşa atmıştır. Kaslarının ağrımaması için soğuk duşa giriyor, kendine önem veriyor. Aynı şeyi kendim için söyleyemem.
"Geçmişle yaşamak en ağır ruh hastalığıdır." Karanlıktaki kişi üstüme gelirken bir şarkı mırıldanıyor. İngilizce mi? Duyamıyorum.
"Ben geçmişin tam ortasında olayları hala çıplak gözle seyrediyorum." Yine aynı şarkının mırıltısını duyar gibiyim.
" Orada uzanmış, bir şeylerin iyi olmasını mı bekliyorsun?" Bir süre karanlıkta yüzünü seçmeye çalışıyorum ama yapabildiğim tek şey müziğin sesine kapılmak.
"Biliyor musun? Ben çok bekledim." Tekrar o şarkının mırıltılarını duydum bu sefer kelimeleri seçebiliyorum. 'O hala sessiz bir uykudayken.' Sesi gittikçe netleşirken beynim otomatikman İngilizce kelimeleri çevirmeye başlamıştı. 'Dudakları hala kırmızıyken.'
Konuşmak istiyordum ama sanki beni yöneten biri vardı ve sadece olanları uzaktan izleme hakkı sunuyor. Kimdi bu? Sesi bu zamana kadar kulaklarıma gelen bütün ninnilerden güzel geliyor. Beynim huzurdan uyuşmuş, algılarını kapatmış durumda.
"Asya! Kızım kalksana bu şekilde yatılır mı? Ah, Dilem ne yaptın kızıma böyle? Asya kalk hadi kızım." Bir gözümü açarak kolumu sarsan anneme bakıyorum. Ne yani rüya mıydı? Ben o sesin sahibini nasıl bulacaktım? Zaman zaman uykusuzluk çektiğim günler olmuştu ve çareyi müzik dinleyerek uyumakta bulmuştum. Müzik beni uyutuyordu ama o da bir yere kadar. Bu ses... Bu sesle hep uyuyabilirdim.
Düşüncelerimden sıyrılıp diğer gözümü de açınca babam da görüş alanıma giriyor. "Asya bu kadar yoruluyorsan Dileme söyle biraz ara verin,'' diyor hafif kızgın bir tınıyla. İç sesim Dilem'in bir bildiği vardır diye savunmaya geçiyor.
"Yorulmuyorum diyemem ama bunu seviyorum ve hayır sadece çimlere yatarak vakit geçsin istedim. Anlaşılan işe yaramış. Yardım eder misin, kalkayım. Ayağım uyuşmuş,'' diyorum. Annemin belli belirsiz gülümsemesini gördüğümde bu hallerini çok özlediğimi fark ediyorum. Aslında bu kırgın gülümsemesi için ona kızamıyorum. Bunun için kızmam gereken kişi babam. Aileyi dağıtmış ve tek bir açıklama yapmamış, bunun için başka kime kızabilirim? Genç kız evrelerim de ne annemle ne babamla bir şeyler paylaşamadım. Gerçi öncesinde de babamla oturup konuştuğumuz olmamıştı ama anneme anlatabilirdim. Belki normal bir hayat içerisinde olsam birini sevebilirdim ama güven tamamen cesaret işiydi ve ben bu yaşıma kadar tedirgin yaşamışken birine güveneceğimi veya güven vereceğimi sanmıyorum. Annemin uzattığı elini kavrarken bir diğer elimle de üstüme yapışan toprağı temizliyorum. Kısa bir duş almadan yemek yiyemeyeceğimi anladığımda seri adımlarla odama çıkmaya başlıyorum. " Hemen gel Asya." Babamın otoriter sesi itiraz kabul etmediğini belli ediyor.
![](https://img.wattpad.com/cover/44582486-288-k926078.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dudakları Hala Kırmızıyken
Roman pour AdolescentsObsesif kompülsif bozukluğunuz varsa, sessiz zamanlarınız pek olmuyor. Beyninde takılan tek bir sorun, binlerce soruyu teşkil ediyor. Gözlerinde düşünmekten uyuyamadığın zamanlar, geçmişin izleri olarak vücuduna işliyor. Sonra beynindeki her şe...