Katre her sabah olduğu gibi erkenden kalkıp, babasının ona verdiği görevleri yapmaya koyulmuştu. Daha bir sürü iş onu bekliyordu. Annesi hasta olduğu için ona kıyamıyor bütün işleri o üstleniyordu. Bedeni ne kadar yorulsada bunu yapmak zorundaydı. Ya annesi hasta hasta yapacak yada babasından yine tonlarca dayak yiyecekti. En iyisi bütün işleri kendisinin yapmasıydı.
Sabah erkenden kalkıp bütün işleri düzgünce yapmak babasının ona verdiği görevdi. Yapmazsa yüzündeki ve bedeninde ki morluklara bir yenisi daha eklenecekti.Belkide bu bahanesiydi.
Yıllarca çocuğu olmayan bu ailenin tek evladıydı. Erkek olması istenilen bebek kız olarak dünyaya gelmişti. Annesi misler gibi onu koklayıp büyüsede babası resmen doğduğu güne lanet etmisti. Bir kere bile kucağına almamış , öpmemiş , sarılmamıstı.. Yani Katre için babası var - yok hiç belli değildi. O sadece annesi için yaşıyor , onun için çabalıyordu. Çünkü babası olacak adamın , annesine yaptığı işkenceleri görecek gücü kalmamıstı artik ve elinden geleni yapması gerekiyordu..
Daha aslında o çok küçüktü.17 yaşında lise 3 öğrencisiydi. Yaşıtları her gün sinema , cafe , eğlence merkezlerine giderken onun gittiği tek yer evlerinin yanındaki mahalle bakkalıydı. Babasının ve akrabalarının yaptığı baskılar onu erkenden olgunlastırmıstı. Ama bu olgunlaşma çok erken olmuştu.. Daha onun yaşayacağı o kadar çok şey ve birikecek o kadar cok anı vardı ki.. Hepsi belkide baska zamana ertelendi belkide hic yasanmamak üzere tozlu raflara kaldırıldı.