Yeni bir okul... Yeni bir şehir... Yeni bir ev... Yeni arkadaşlar. Yeni bir yaşam...
Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Ben Umut. Ailesinin sözde çok sevdiği ama aslında umursamadığı biricik kızı Umut. Şu anda Atabey Koleji'nin önünde duruyorum. Her ne kadar içeriye girmek istemesem de mecbur olduğum için burdayım. Onca şeyi arkamda bıraktım. Onca anıyı... Onca dostu...
Ailemin işi yüzünden okulumu yarıda bırakıp geldik İstanbul'a. Bu sonuca varırlarken benim düşüncemi sormadılar hiç. Benim burada kurulu bir düzenim mi var, burda olan arkadaşlıklarım mı var, burda bir sürü hatıralarım mı var hiç soran olmadı. Önemli miydim ki acaba onlar için? Hiç sanmıyorum.
"Umut tatlım neyi bekliyorsun?" dedi babam arabanın içinden bana bakarak. Cevap vermemeyi tercih ettim ve oflayarak kapıdan içeriye girdim.
Öğrenciler teneffüste olduğu için bahçe kalabalıktı. İçeri girer girmez tüm gözler bana çevrildi. Üzerimde okul üniforması olmadı için gayet dikkat çekiyordum. Aldırmadan okulun içine girdim. Duvarlar açık mavi bir renkteydi ve hoş bir hava katıyordu. Öğrencilerin sanırım sanat dersinde yaptıkları tablolar ise duvarların üzerinde asılıydı.
Müdürün odasını bulmalıydım. Sağdaki koridora bakacaktım ilk olarak. Tam köşeyi dönerken birden çarptığım cüsse ile bir an sarsıldım. Kim olduğunu bile göremeden ardına bakmadan hızlı adımlarla yanımdan geçti.
"İnsan bir özür diler, öküz herif!" diye seslendim arkasından. Önüme döndüğümde bana pis pis sırıtan bir çocuğa rastladım. "Neye gülüyorsun sen?" dedim kaşlarımı çatarak. Hala sırıtmaya devam etti.
"Sanırım birileri bugün biraz fazla sinirli." dedi sırıtarak. Onu takmayarak ilerlemeye devam ettim. Neden bugün herkes ''Umut'u sinir etme modu'' na girmiş ki.
Ben düşüncelerimle beynimi kurcalarken sırıtan çocuk arkamdan seslendi. "Yanlış yön güzelim. Müdürünün odası diğer tarafta." dedi sırıtarak. Cevap vermedim ve dediği yöne doğru yürümeye başladım.
Yanından geçerken hala bana bakıyordu ve tüm dişlerini göstererek güluyordu. Açık kahverengi saçlarının arasından bir eline geçirdi ve "En azından teşekkür edebilirdin. Neyse, bugünlük böyle olsun." dedi gülmeyi bırakıp.
Müdürün odasının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve tüm sinirimi dışarıya bırakmaya çalıştım. Kapıyı tıklattım ve içeriye girdim.
Koridorların aksine buranın biraz kasvetli bir havası vardı. Kırmızı ve kahverengi yoğunluktaydı. Müdür bey ise önünde duran dosyayı inceliyordu. Geldiğimi farkedince incelediği dosyayı bir kenara bırakıp bana odaklandı.
"Merhaba. Sen Umut olmalısın. Umut Acar. Ben senin müdürün Mustafa Atabey." dedi genç müdür. Gerektiğinden biraz daha gençti.
"Memnun oldum efendim." dedim gülümsemeye çalışarak.
"Dosyana bir bakalım Umut. Diğer okulunda başarılı bir öğrenciymişsin. Umarım bu okulda da başarın devam eder. Sınıfın 10-C. Üst kattaki koridordan sola dönünce 3. sınıf. Okul üniforması alman için bir hafta süren var. Ders programını sınıf arkadaşlarının birinden alabilirsin. Umarım zorluk çekmesizsin." dedi elindeki kağıdı bana uzatarak.
"Teşekkürler efendim." dedim ve kapıya doğru yöneldim. Evet, umarım zorluk çekmem. Kapıyı yavaştan kapattım ve merdivenlere doğru yöneldim. Koridorda yürürken birden omzumda hissettiğim el ile durdum.
"Hey, yeni kız. Hangi sınıftasın bakalım?" dedi elimde duran kağıdı çekerek. "10-C demek. Yukarıda, hadi gidelim." dedi merdivenlere yönelerek. Bende merdivenlere yöneldim ve ismini bilmediğim çocuğa yetiştim.