Merhaba ben Emma.Cennetten özel bir görev için gönderilmiş koruyucu meleğim.Jack mıdır nedir onu korumak için gönderilmişim.Ne iş ama.Şuan onun yanındaki evde oturuyorum.Ama onu daha hiç görmedim.Merakta etmiyorum zaten.Görevim bitince cennete geri dönmek için gün sayıyorum.
Cennetten buraya gönderilince acıkmaya susamaya ve daha bir çok insansal özelliklere sahip oldum.Cennetteyken hiç acıkmazdım ben ne lanet bişeymiş bu.Ee napıcam ben şimdi yemek nasıl yapılır bilmiyorum ki.En iyisi bi cafeye gitmek.Üstüme kot pantolon,siyah t-shirt ve siyah botlarımı giydim.Baş melekler sağ olsun evi ve gerekli eşyaları halletmişlerde bide onlarla uğraşmadım.Anahtarı aldım ve evden çıktığım an onu gördüm.Çok tatlı ve yakışıklıymış.Ne diyorum ben görev bu.SADECE GÖREV.Ben bunları düşünerek yürürken birden ona çarptım.Hangi ara oraya yürüdüğümü bile bilmiyorum.Çarptığım esnada beni tuttu,düşmekten son anda kurtuldum.Ama garip birşeyler vardı.Garip değişik bir duygu.Neydi bu duygu.
Sonunda kendime geldim ve kollarının arasından çıkmayı başardım.Ama neydi bu duygu birden kalbimin hızlanması.Neyse şimdi bunları bir kenara atayım.Çocuğa elimi uzattım ve "Merhaba ben Emma"dedim.Oda aynı şekilde "Bende Jack"dedi.Adını filan söylemesi için can atmıyordum çünkü onun adını hatta daha fazlasını biliyorum.Ben bunları düşünürken bana gülerek bakıyordu.Ne oldu dercesine baktım.Anlamış olacak ki."Daha deminden beri bana yicekmiş gibi bakıyorsun."dedi.Bu çocukla işim var benim.Aptal egoist.Bide gülüyor."Gülmeyi bırakta bana karnımı doyurabileceğim bir cafe söyle"dedim.Kızmıştım ve bu fazlasıyla sesimede yansımıştı."Hey sakin ol !ben masumum beni öldürme "dedi alayla ve gülerek.Ona sıkılgan ve bir o kadar öldürücü bakışlarımı yolladım.İlk günden görev mörev demem hiç uğraşamam valla.Arkamı döndüm tam gitmek üzereyken kolumu tuttu ve"Tamam tamam gel buraya şurada çok güzel bir yer var bende oraya gidiyordum beraber gidelim"dedi.Tamam dercesine başımı salladım ve yürümeye başladık.Geldiğimiz yer cidden çok güzeldi.Pembeye boyanmış duvarları ve dışarıdaki çiçeklerle çok tatlı gözüküyordu.İnanamayarak Jacke dönüp baktım.Şaşkın bakışlarımı anlamış olacak ki"Ne var yani hoşuma gidemez mi böyle bir yer"dedi.Biraz kırılgan söylediği için üstüne gitmeyip içeri doğru yürümeye başladım.İçeri girip bir masaya oturduk ve tostla portakal suyu sipariş ettik.Masa sessizliğe hakimdi ve ben bu sessizlikten çok sıkılmıştım.Ama o öylece durmuş beni izliyordu biden ağzından"Çok güzelsin"lafları döküldü.Şaşkınlıkla ona baktım.Hayır hayır ona aşık olamazdım.Bu bir görevdi.O anda bu göreve neden başladığım ve Jack'in benim onu korumama gerek olan olay akkıma geldi.
-Jack'in Olayı
...
