-Linda-
Beyaz, beyaz, beyaz, gri, siyah, gri siyah, beyaz...
Sevgili psikoloğum Adrian'ın modern odasını tam olarak size tanımlamak istersem diyebileceğim bunlar. Sıkıcı boğuk renkler fakat modern bir oda. Tam olarak onun kişiliğini yansıtıyor bence. Görüşmeye başladığımız şu birkaç ay boyunca bazen haftada üç bazen ise haftada bir yaptığımız görüşmelerde onu az da olsa tanıyabildiğimi size söyleyebilirim. Evet, evet onu tanıyorum. Kişiliği de ruhu da tam da odası gibi. Sıkıcı, tek düze, biraz- ama çok çok az- bohem, entel ve modern bir tarzı var.
Onun aksine benim ruhum ise rengarenk. Kızıl saçlarım, yeşil ojelerim-evet neon yeşil hem de- ve üstünde en az 5 renk olan elbisemle biraz aykırı durduğumu kabul ediyorum. Ama kabul edersiniz ki benim gibi sıkıntıları olan, arayış içerisindeki bir kız için bu tarz davranışlar normal. Yani en azından Adrian'ın kurduğu cümlelerden bunu anladım.
-Peki Linda, bugün nasılsın?
-Şey önceki gördüğünüzün aynısı bilirsiniz işte. Tek fark baş ağrımın gün geçtikçe biraz daha artması.
İşte sevgili –laf aramızda birazcık da tamam tamam çok yakışıklı- psikoloğumla görüşmelerimiz bu klasik laflarla başlar; onun "Görüşürüz Linda, umarım en kısa zamanda." sözleri ile sona erer. Bir de hafif, tamam çok hafif, çapkın gülüşüyle kapıya kadar uğurlar beni. Ha unutmadan bir de David'e selamlarını yollar.
David mi? O benim koruyucu meleğim. Yani aslında evine sığınmama izin veren 6 aydır evinde yaşadığım adam. Neden mi? Şey aslında hikayeyi biraz baştan almam lazım. Yani hatırlayabildiğim yerden. Benim adım Linda ve işte bu da benim hikayem.
*****************************************************************************************************
-Aylin-
-Abilerin ponçikosu, nolur bak nooolur bi kere gideyim söz bir daha gitmeyeceğim.
-Ponçiko ne be. Hayır dedim kızım, hayırdan anla biraz.
-İşte abi bir hayır yap da beni partiye gönder, nolur bak arkadaşlar da olacak. Bizim ekip hepsini biliyorsun kaç yıllık dostlarım benim.
-Off Aylin. Bıktım kızım senden, eşek kadar kız oldun hala çocuk çocuk hareketler. Tamam git Allahın cezası. Geç kalırsan mahvederim seni. O telefonun açık olacak aradığımda ulaşabileceğim hemen sana.
-Allah bee. Abilerin deliyüreği, abilerin Kvanç'ı abilerin Tatlıtuğ'u. Sen var ya sen bir tanesin be bir tane. Ailemin en sevdiğim üyesisin. Sen var ya..
-Aylin vazgeçmeden sus git.
-Hay hay kaptan.
Hayatım hep böyle geçiyor işte. Abimi sinir etmekle, ablamın evine gidip onun kıyafetlerini ara sıra aşırmakla, tatlış yeğenlerimi sevmekle hatta mıncırmakla, ha bir de Anniş Sultanımı kıstırdığım yerde öpücüklere boğmakla. Kendisi pek öpülmekten hoşlanmaz da. Ablam evlenip gittiği için evde annem, abim ve ben yaşıyoruz. Babam da yok işte... Onunla ilgili hatırladığım tek şey anaokulundan eve geldiğim bir gün valizi ile evden gidişi. Ağlayan bir anne, bağıran bir abi, annemi sakinleştiren bir abla.
Bir de dostlarım var tabi. Yıllardan beri bozulmayan, hiç ayrılmayan beş kişilik bir arkadaş grubu bizimkisi. Can, Zeynep, Işıl, Yekta, Rengin ve ben. Bir de benim abimden gizlemek zorunda kaldığım yakışıklı sevgilim. Ama bir gün söyleyeceğim yani inşallah..
Bunun yanında hukuk okuyorum. Şaşırdınız değil mi? Yani beni tanıyan her insanın ikinci sınıfa geçmeme rağmen şaşırdığı bir durumdur da hukuk okumam. Yani bilirsiniz insanlar beni biraz tamam aslında çok fazla ciddiyetsiz olarak tanırlar. Yani bilirsiniz işte hukukçular ciddi insanlar olarak bilinirler, yani bana ters bir durum aslında ama isteyerek okuyorum bu bölümü. Ha bir de hayatımın en önemli kısmı ise Wattpad'de hikaye yazmak. Yani baya bir okuyucum da var aslında. Ben Aylin, bu da benim hayat hikayem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Söyle Bana Linda
ChickLitLinda.. Aykırı, farklı. Geçmişinin peşinde, yeni hayatına tutunmaya çalışan. Aylin.. Hayalleri olan, ele avuca sığmayan, deli dolu. Hayatı Wattpad'de yazdığı kitap sayesinde değişecek. Ve bu iki farklı kişiliğin hayatı bir noktada kesişecek. Farklı...