BA-1-

487 106 56
                                    

Tanıtım tarzında kısa, ön bölüm.

 "Ölüdür ve öldürülmüştür bütün umutlar."

   Elimdeki telefon duyduklarımla yerle bir olmuştu. Annem... Annem ölemezdi. Babamdan sonra O'da terk edemezdi, bırakamazdı beni. Kıyamazdı ki küçük meleğine. 

   Karşıdan gelen taksiyi durdurdum. Büyük ihtimal 40'larına gelmiş, saçına aklar düşmüş şoföre adresi verdim ve kulaklığımı takarak düşüncelerimden kaçmaya çalıştım. 

   Ben kaçtıkça onlar kovaladı. Hızlı da olsam yakaladılar olsam yakaladılar sonunda beni. İş üzerindeki hırsız gibi sessizce sızdılar düşüncelerime. Saçma sapan senaryolar kurmaya başlamıştım bile.

   Beni evimden alacaklar ve herkesin kötü dediği bir yetimhaneye koyacaklardı. Sabah, akşam dövecekler, karanlık odalara kapatacaklardı. Kitaplarda en azından böyle oluyordu. Sahi gerçek miydi bunlar? Yoksa boş yere mi korkutuyorlar bizim gibileri? 

   Taksinin durmasıyla geldiğimizi anlamıştım. Ellerim istemsizce gözlerime gitti. Hafif bir ıslaklık hissedince anlamıştım ağladığımı. 

   Elimi cebime atıp ayakkabı param olan 40 TL'yi verdim ve üstünü beklemeden indim taksiden. Koşarak hastaneye girdim ve hemen girişte olan danışmaya annemin yerini sordum. Ameliyathanede olduğunu öğrendiğimde koşarak gittim annemin yanına. 

   Belki tam anlamıyla yanında olamasam da, yanındaydım işte. Kalbim Ondaydı, ruhum Ondaydı. Emanet ettim O'na bana kendi elleriyle vermesi için. Emanete ihanet edecek değildi ya sonuçta...

   Gözlerimi kapatmam ile bu hareketimi beklermiş gibi döküldü anılar kalbime...

   Sarılması... O kadar nazik sarılırdı ki bana, canımı acıtmaktan korkarcasına. O kadar güzel öperdi ki beni, bir daha öpemeyecek gibi. Ve o kadar içten koklardı ki beni, kokumu iliklerine kadar hissetmek ister gibi...

   Anneydi sonuçta bu. Her şeyi bir farlı gelir insana. Kokusu, sarılışı, öpüşü, koklayışı... Veya da bana öyle geliyor. 

   Ameliyathanenin kapısının açılmasıyla ayağa kalktım. Gözümden akan yaşları sildikten sonra koşarak gittim doktorun yanına.

   "Annemin neyi var doktor? Yaşıyor mu?" O kadar soğukkanlı sormuştum ki ben bile tanıyamadım sesimi. 

   "Anneniz ani bir kalp krizi sonucu getirildi bize. Elimizden gelen her şeyi yaptık ama..."

   "Ama?"

   "Şöyle söyleyeyim küçük hanım. Biz elimizden gelen her şeyi yaptık ama fazla uzun yaşamaz. En fazla 1 veya 2 gün. O yüzden fazla umutlanmayın ve annenizle bol bol hasret giderin."

   Fazla mı kabaydı söylediği, yoksa gerçekler miydi bunlar? O'da mı terk edecekti beni bu zalim dünyada? Şaka gibi her şey, eşek şakası gibi....


   Merhaba arkadaşla! Bölümü düzenledim ki bence böyle daha güzel oldu. Yeni bölüm gelmedi çünkü vote 50 olmadı... Bende dedim bari bölümü düzenleyeyim. Diğer yazdığım bölümde çok ayrıntı girmişim çünkü... Her neyse beğenmediyseniz söyleyin eski haline getireyim :* 

BİLİNÇALTIM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin