1

61 7 3
                                    

              Aynaya bakıyorum, yüzüme bir ağırlık çökmüş ve yine o his; durmak istiyorum. Durmak. Dünya akarken ben öylece durmak ve hareket etmemek istiyorum. Düşünmemek ve sadece durmak...

               Yüz hatlarımı biraz inceledikten sonra yapmam gerekeni yapıp gülümsüyorum. Gülüşümü hiçbir zaman yakından beğenmedim zaten. Yine çirkin durdu yüzüme, yine yakıştıramadım kendime. Ama şimdi bunu düşünmekten daha önemli işlerim var. Evet. Daha vedalaşmam gereken basamaklar ve duvarlar var. Bu dediğim çoğu insana saçma gelebilir ama tam olarak beni ifade ediyorlar. Nasıl etmesin ki? Bir çocukluğu sığdırdım onlara ben, hatta fazlasını, bir genç kızı sığdırdım.

            Vaktin daraldığını kendime hatırlatıp uzaklaşıyorum aynadan. Bunu hep yaparım. Önce yakından yüzüme bir gülücük yerleştiririm sonra beğenmem ve uzaktan tekrar denerim, sanırım böylesi daha iyi. Zorunda olduğum bir mutluluk. Ne fark eder ki işte yakından, uzaktan her türlü gülümseyebilmeliyim. 

           Derin bir nefes alıp, vedalaşmak için üst kata çıkmaya başladım. Burası gereksiz ve eski eşyaların konduğu tozlu bir çatı katıydı -herkese göre-. Bana ise yetimhanenin en özel yerlerindendi. Burada yıllar önce yaptığımız salıncağım vardı, derdimi dinleyen duvarlar vardı, neredeyse her şeyimdi. Kimseyi bulamadığım zamanlar gelirdim. Yani çoğunlukla. Bir yandan gülümserken göz yaşlarıma hakim olamadım. Koşarak salıncağa ulaştım ve tıpkı eski günler gibi sallanarak sağ tarafımdaki duvara baktım. 

         "Hoşçakal! Ziyarete geleceğimden emin olabilirsin. Vaktim yok, gitmeliyim ama sana bugüne kadar beni dinlediğin için çok teşekkür ederim." 

        Yalnızlık böyleydi işte. Deli değilsin ama insanlar dışındakilere de derdini anlatabilirsin. Hem onlar çok güzel dinliyor, sanki anlıyor gibi. Zamanın bana öğrettiklerindendir buda. Canlı olmak için nefes almaya ihtiyaç yoktur her zaman. Bu düşünceme gülenler de var tabi ama ben göremediklerine ışık tutarsam eğer son model telefonlarına canlı muamelesi yapmamaları gerekir. İnsanlar maddiyatı canlandırmış bense maneviyatı. Çok mu? Neresi delilik ki bunun? Bana düşen hep benimle birlikte olanlara veda etmek. Bu yüzden beni dinleyen duvarlara son kez "teşekkür ederim" diye fısıldadım. 

             Dün gece yeterince ağladığım için yatakhaneyi es geçip merdivenlere yöneldim. Zemin kata ulaşan merdivenlerin başına gelince durdum. 29 tane basamak vardı. Arat gereksiz şeyler düşünmememi söylerdi. "Nasıl olacak?" dediğimde ise günlerce en gereksiz şeyleri beraber yapmıştık. Bu da onlardan biriydi. Gereksiz şeyler düşünmemek için gereksizce davran. Küçük bir çocuk için hoştu bunlar, yapardım bende.

              Arat'ı hatırlamakla gözlerim doldu yine. Son kez söylediği cümlelerden birini yerini getirmekle duvar tarafından merdivenleri inmeye başladım. Beşinci basamağa gelince yavaşça çöktüm. Basamaklar geniş olduğu için sırtımı duvara verdim , bacaklarımı kendime çektikten sonra kollarımı etrafına dolayarak oturuşumu sıkılaştırdım. Burası Aratla vedalaştığım yerdi. Zaten hiç aklımdan çıkmaması ayrı durumdu, bir de buraya gelince daha da çok batıyordu cam kırıkları bedenime. Sanırım O'nada haber vermeliyim. 

              "Hıhım bende gidiyorum."

              "Söz veriyorum bulacağım seni."

               "Ölmedin. Hissediyorum. Hemde yıllardır."

               "Bu günü ne kadar bekledim haberin var mı? Sesini dahi unutuyorum. Buna izin vermeyeceğim. Seni bulup bu saçmalığa bir son verme zamanı."

Yığılarak İlerlemekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin