Miras

80 27 2
                                    

ECE 'NİN AĞZINDAN

Allah kahretsin, bu gece için ne hayal etmiştim ne oldu!

-Ece sen misin?

Hayret! Annem bu saatlerde uyurdu neden şimdi ayakta ki?

Bu gece zerre kadar hayal ettiğim gibi olmadı. Bugün Akın'ı karşılamak için hava alanına gitmiştim. Meğer o çoktan gelmiş de bizim çocuklarla hoş geldin partisi yapıyorlarmış. Çilem arayıp da çağırmasa haberim bile olmayacak.

Olmuyor işte. Onca zaman içerisinde belki bir şeyler değişir diye umdum ama nafile. Akın Beyin dikkatini çekmek ne mümkün. Önünde akrobatik hareketler yapsam bile görmez beni.

Partiye gittiğime de gideceğime de bin pişman oldum. Diskonun içerisi kalabalık. Garip bir koku var ortada. Göz gözü görmüyor. Her yerde insanlar. Kimisi sarhoş kimisi kendi dünyasında...

Zar zor Çilem'i fark ediyorum. O da beni fark etmiş olmalı ki eliyle gel işareti yapıyor. Kalabalığı elimle yararak bizimkilere zar zor ulaşıyorum. Şimdi düşününce hiç gelmeseydim. Gördüklerim berbat bir şaka gibi...

Akın benim bildiğim, yani hatırladığım gibi sportif giyinmiş. Tüm gözler onda. ''Ben buradayım, ben yakışıklıyım'' diye bağırıyor resmen. Bu haksızlık. Hele ki yanındaki 2 çarpık bacaklı benim gözümde zerre güzellikleri olmayan manken budalalarıyla sohbet ediyor. Sinirden dişlerimi birbirine vurduğunu fark etmem zaman aldı.

-Sonunda gelebildin be! Hele şükür.

_Ne?! Ne dedin?

Çilem arkamda yarısı bitmiş içki bardağıyla kafası biraz güzel olmuş biçimde peltekleyerek konuşuyor...

-Kızım çocuğun diyorum, içine düşeceksin resmen. Biraz ağırdan al be arkadaşım.

Üzgün gözlerle Çilem'e bakıyorum. Bu kız da olmasa ne yapardım bilmem. Her halimi biliyor. Çocukluğumdan beri Akın'ın dikkatini çekmek için yapmadığım şaklabanlık kalmadı. Arkadaşım hep geri durmamı, ağırdan almamı söylüyor. Kaçan kovalanır misali. Oda bana uymuyor işte.

-Anladım da Çilem baksana ben geleli yarım saat oldu Akın Beyimizin dikkati hala sarışın kızların bacaklarında. Pes diyorum artık ne diyeyim ?

Sanki kendisi hakkında konuştuğumuzu hissetmiş gibi bana doğru baktı. Yüzünde şaşkınlık ifadesi ile yerinden kalkıp bana doğru geldi.

-Ece sen misin?

Gülümseyerek sarıldı bana. Keşke bunu sık sık yapsa. O böyle gülümseyince dünyalar benim oluyor.

-Evet. Nasılsın bugün? Gelmişsin duydum.

Bütün gün onun için hazırlandığımı, hatta hava alanında bile 3 saat salak gibi onu beklediğimi ölsem kimse söyletemez bana.

-Ha, evet bugün geldim.

Beni baştan aşağı bir süzdü. İçim eridi sanki. Allah'ım nasılda tatlı tatlı bakıyor bana öyle? Hele o yemyeşil gözleri yok mu?

-Sana diyorum ya Ece, nereye uçtun yine...!!!

-Ne, ne dedin, bana mı dedin!!??

Çilem'in bana seslendiğini anca fark edebildim. Bana bozulduğu belli yarı şaka yarıda sistemle;

-İçki diyorum. Kızım ya baksana ben üçüncüsünü devirdim sen hala bir şey içmedin. Hoş manzarayı seyretmek içkiden daha çok hoşuna gidiyorsa bilemem.

Ne kız şu Çilem. Git bide herkesin ortasında bas bas ''Bu kız var ya yıllardır platonik takılıyor millet'' de de tam olsun. Ben böyle hayal etmemiştim bu geceyi.

.......

_Ece! Kızım!!?? Sana diyorum ses versene?

_Of anne ya! Benim işte. Hayır yani başkasını bekliyorsan söyle de bilelim.

Canan Hanım, kızının ses tonundan Canının sıkkın olduğunu anladı.

Çocukken kaprislerini çekmesi daha kolaydı. Büyüyünce huyları damı değişir insanın.

Salonun eski tarzda olan merdiveninden aşağı inip kızının yanında koltuğun diğer köşesine oturdu. Daha önceden de prova yaptığı belli olan konuşmaya başladı.

-Ece bak hayatım. Artık çocuk değilsin. Bazı şeyleri senin de bilmen gerek.

Ece şaşkın, birazda meraklı bir yüz ifadesiyle annesine baktı. Son günlerde canının sıkkın olduğunu fark etmişti. Ama hiç bu ses tonuyla konuştuğunu daha önce duymamıştır.

-Anne ne oluyor söyle hadi. Yoksa hizmetçilerden biri kıyafetlerinden birini mi mahvetti?

Canan Hanım Ece'nin kendisiyle alay ettiğini fark ettiğinde sinirlendi. Biraz da kızgın bir sesle;

-Saçma sapan konuşma da dinle beni!

Ece, annesinin sert çıkışından sonra sesini soluğunu kesip pür dikkat annesine odaklandı.

-Babanın mirası...

Babasının adını duyunca Ece şaşkınlıktan ağzı açık kaldı. Bilir ki yıllardır annesi, ne zaman babasının adını ansa öfkelenip konuyu kapattırırdı. Şimdi kendisi geçmiş karşısına babasından söz ediyor.

-Ne mirası anne!!!

-Baban kızım, yıllar önce öldüğünde mirası açıklanmamıştı. Avukat özel olarak bunca yıl saklamış. Babanla zamanında bunun için bir kağıt imzalamışlar.

Bizim şirketlerin hepsini vekâlet olarak ben yönetiyordum. Zaten doğru olan da bu. Şirket ve bu ev bizim hakkımız. Ama o aptal avukat bugün şirkete geldi. Deli saçması şeyler söyledi. Dediğine göre zamanı gelmiş. Miras artık açıklanacakmış. Bunun içinde...

Annesinin duraklaması üzerine...

-Ne anne söylesene, dedi Ece merak dolu bir ses tonuyla.

Ezo'nun bu eve gelmesi gerekiyormuş.

Ece, Ezo'nun adını duyduğu an gerisini zar zor anlamıştı zaten. Çocukluğundan peri tek hatırladığı şey fazlalık gibi hep dibinden ayrılmazdı. Hele babası geldiğinde kızlarım diye ikisini de kucağına aldığı anlarda. İçinde bitmeyen bir öfke parlıyordu. Babasının tek kızının kendisi olmasını istiyordu.

-Şimdi nereden çıktı bu Ezo mevzusu anne? Sen bu işi halledemez misin? Ne bileyim avukata para ver olayları bizim lehimize çevirsin?! Olamaz mı yani?

-Saçmalama! Cevdet Beyden bahsediyoruz. Babanın en yakın arkadaşı. Hatta baban rahmetli kardeşim bile derdi o adama... Bu kadar yakınlardı anla artık. Hele ki o sümüklü Ezo'ya avukat nasılda şefkat gösterirdi. Eğer Ezo mevzusunun arkasında benim olduğumu anlarsa bu hiç hoş olmaz. Elimizde ne var ne yok hepsi o sümüklüye kalır.

Ece yavaş yavaş anladığını belli ederek başını sallamakla yetindi

-Peki anne, napacağız?!

Canan hanım her zaman ki sinsi gülüşüyle;

-Merak etme hayatım, annenin harika bir planı var.

Bitmeyen  Öfke  (AŞK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin