Sokaktaki canını verecek kadar aşık sarhoş şarapçılar gibi gece yarısı bomboş sokakta bir o yana bir bu yana sallanarak yürüyordum. Elimde yarısından çoğu bitmiş bira şişesi rüzgarla sevişen çiçekler gibi sallanmakta. Dünya yavaşlamış sanki. Gündüz kahkahalarla koşturan çocuklarla gökyüzünde kuş gibi süzülen uçurtmalarla gökkuşağına dönen bu park, adeta benim içim olmuş. Parkın girişinde durmuş öylece parkı izledim. Rengarenk park'ın yerini simsiyah,yerde kurumuş yaprakların salınarak yer değiştirmeleri ,salıncağın gıcırtı ile hafif sallanması almıştı. Her gece yaptığım gibi, soldan üçüncü banka oturdum. Cebimden sigara paketini çıkartıp içinden bir tane sigara çıkartıp yaktım. Içime derin bir nefes çektim. Üzerimdeki ince hırka ve pantolonumdaki yırtıklardan içeri soğuk giriyordu. Hafif bir titreme sonunda kendime geldim. Uzun bi süre karşıdaki ağacın gövdesini izlediğimi farkettim. Her gece olduğu gibi gözlerim yine bana küçük bir oyun oynuyordu. Gözlerimin bana oyun oynamasına izin verdim. Bir süre ağacın gövdesine dalmışken telefonumun titremesi ile kendime geldim. Annemin aradığını görünce telefonu meşgule verdim. Eve gitmem için ısrar edecekti ve ben şu anda eve gitmek istemiyordum. Annem evde yalnız kalmak istemediği için beni çağıracaktı fakat şuanda kendimde eve gidecek gücü bulamıyordum. Sigaramın son dumanını derin bir şekilde içime çektikten sonra yere fırlattım. Hafifçe yerimden kalkıp eve doğru yürümeye başladım. Eve yaklaştığım sırada birkaç sarhoş peşime takılmıştı. Arkamdan laf attıklarını duyduğum halde kafamı çevirmeden sadece göz devirmek ile yetindim. Sonunda evin bahçesinin önüne geldiğimde bahçenin kapısını açtım ve içeriye girdim sonra da arkamı döndüm. Arkamdaki sarhoş sapıklara öldürücü bakışlarımdan yolladım ve kapıyı sert bir şekilde kapattım. Sanırım bir daha yüzüme bile bakmayacaklar. Yolda ağır yürüdüğüm için annemin uyumuş olacağını tahmin ettim ve kendi anahtarımla evin kapısını açtım. Salonda annemin hafif bir ışık altında sallanarak halının desenlerini incelediğini fark ettim. Benim geldiğimi fark ettiğinde kıpkırmızı olmuş gözleriyle bana döndü. Hızla ayağa kalktı ve ışık hızında yanıma geldi.
~●Arya neredesin? Neden bu kadar geç geliyorsun. Ben artık saat 2 lere kadar seni beklemekten yoruldum kızım.
Annemin bu ağlamaklı ses tonuyla bana hesap sormasından kendimi bildim bileli nefret etmişimdir. Anneme göz devirdikten sonra merdivenlere doğru yöneldiğim sırada birden bileğimden kavradı ve beni kendine doğru çekti.
~● Yeter artık Arya! Beni görmezden gelmenden sıkıldım. Bu eve istediğin zaman girip istediğin zaman çıkamazsın! Ben yokmuşum gibi davranamazsın. Ben senin annenim ve bana hesap vermek zorundasın Arya!
~● Anne. Ben Ali'nin arkadaşı değilim. Bu ev benim. Istediğim zaman girer istediğim zaman çıkarım. Hadi şimdi git otur koltuğuna sallamaya devam et.
Yandan bir gülümseme yapıp merdivenlerden çıkmaya başladım. Annemin bana cevap vermesini zaten beklemiyordum çünkü onun damarına bastığımın farkındayım. Tam odamın kapısını geldiğim sırada annem beni kendine doğru çekip sert bir tokat attı. Gözlerinden akan damla damla yaşların devamında bana bağırmasını bekledim. Açıkçası biraz şaşırmıştım çünkü bana ilk defa tokat attı. Açıkçası ben de ilk defa onu böyle vurdum. Haklı haksız fark etmez. Sonuçta bana vurmuştu ve yanağımdaki sızı açıkçası hoşuma gitmişti. Hayır hayır mazoşist değilim fakat böyle ufak acılar hoşuma gidiyordu. Acının verdiği hazzı bir kenara bırakıp anneme yamuk bir gülüş yaptım ,odama girdim, kapıyı kapattım. O kadar çok gezmemiş olmama rağmen üzerimde hafif bir yorgunluk vardı. Gözlerim kendini uykuya teslim etmek için bana yalvarıyordu. Açıkçası ben de naz'a çekmedim direk üzerimdekileri değiştirmeden kendimi yatağa attım.
Çatı katından gelen seslere uyandığımı fark ettim. Açıkçası fazla meraklı bir tip değilim fakat sesler gittikçe arttığı için merakım biraz uyandı. Hafifçe kalkıp yukarıya çıktım. Çatı katının kapısının kilitli olduğunu fark ettim ve kapıya vurmaya başladım. Annem saçı başı dağılmış bir halde ağlayarak ve sinirli bir şekilde kapıyı açtı.
~●Ne var ?!
~●Ne yapıyorsun Semra hanım?Bana cevap vermeden arkasını döndü ve ses yapmaya devam etti. Büyük bir sandık vardı küçüklüğümden beri içinde ne olduğunu hep merak etmişimdir fakat bir türlü göremedim. Annem sandığın önünde diz çöküp içine bir şeyler yerleştiriyordu. Sesin nereden çıktığı anlaşıldı fakat bu sesi çıkartan neydi onu henüz bilemiyordum. Ağır ve sakin adımlarla annemin yanına yaklaştım. Ali bey'le olan bazı fotoğraflarını çerçevesi ile birlikte sandığın altına yerleştirilmiş. Demek ki ses bundan çıkıyordu. Çerçevelerin üzerine gelinliğini koyduğunu farkettim. Konuşma gereği bile duymadan çatı katından aşağıya doğru indim. Odama gidip hemen üzerimi değiştirdim. Mutfağa indim ve dolaptan biraz atıştıracak bir şeyler aldım. Ağzıma bir şeyler attıktan sonra evden çıktım. Nereye gideceğimi henüz bilmiyordum ama evde durmak istemediğimin farkındaydım. Bahçe kapısını açtığım sırada karşıdaki evin kapısının önünde bir dilencinin oturduğunu fark ettim. Çaktırmadan biraz inceledikten sonra bu çocuğun bir dilenciye göre fazla genç ve yakışıklı olduğunu fark ettim. Saçının sakalının birbirine girmiş olmasına rağmen. Çocuğun bana el salladığını anlayınca uzun bir süre ona baktığımı anladım. Yandan gülüyordu. Bir dilenciye göre fazla güzel gülüyordu. Ağır adımlarla yanına doğru yürümeye başladım. Onun yanına gittiğimi fark edince o da hafifçe doğruldu ve ayağa kalktı. Tam yanına vardığım sırada tek elini uzattı. Ben de geri çevirmedim hafif tebessüm edip elimi uzattım.
~●Merhaba.Ben Altar.
~● A-ArLanet olsun konuşurken sesimin çatallaşmasından nefret ediyorum. Hemen boğazımı temizleyip devam ettim.
~●Arya.
Hafifçe güldü. Ve belki de unutamayacağım kelimeleri söyledi.
~●A R Y A L T A R. Çok uyumlu isimlerimiz varmış.Memnun oldum Arya.
Sanırım biraz utandım. Yere doğru bakarken ellerimizin hala birlikte olduğunu farkettim. Direk elimi çektim.
~●Gitmem lazım.
Arkama bile bakmadan yürümeye başladım. Arkamdan seslendi yine bir şeyler söylediğini duydum fakat hiç arkama bakmadan yürümeye devam ettim. Hala nereye gittiğimi bilmiyordum. Beynim gelen bütün algılara kapalı bir şekilde sadece o çocuğun, Altar'ın dediklerine kilitlenmiş durumda. Beynimin içinde sadece tek bir kelime vardı."ARYALTAR". Peki ben erkeklerden nefret ederken neden gidip Altar'ın elini sıktım. Neden konuştum ? Neden kendimi tanıtma ihtiyacı hissettim? Neden onu tanımak istedim ? Kendi kafamda kendi sorularıma cevap ararken eski eve geldiğimi farkettim. Saçlarımın diplerinden burnuma doğru akan su ile kendimi buldum. Yürürken kafamın içindeki sorulara o kadar çok dalmışım ki yağmurun yağdığını bile fark etmemişim. Ani bir rüzgarın esmesi ile vücudumun üşüdüğünü hissettim. Kısaca bir üzerimi süzdüm ve gerçekten sırılsıklam olduğumu anladım. Eski ev dediğim yer aslında bizim mekanımız oldu. Kızlarla boş zamanlarımızda sürekli bu eski ev dediğim yere gelip bir şeyler alıp burda takılırdık. Bu aralar çok dalgınım, bu sefer de eski eve bakarken daldığımı fark ettim gök gürlemesi sayesinde. Yeterince ıslanmıştım ve büyük ihtimalle hasta olacaktım yeterince ıslanmış iken daha fazla ıslanmamak için kendimi eski eve attım. Bu yıkık yanmış olan evin üst katına bir koltuk atmıştık. Üst kata çıkıp koltuğun üzerine oturdum ve bir sigara yaktım. Neden bilmiyorum ama o çocuk bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Ama Altar'dan daha çok aklımda olan şey müzik notası gibi olan sesiyle söylediği kelimerdi . O kelimeler beynim tarafından sürekli önüme koyuluyordu.
《"ARYALTAR,ARYALTAR..."》