part 1

106 16 4
                                    

İlk one-shot denemem. Sadece uzun olduğu için parçalara ayırdım, umarım beğenirsiniz. Bu arada, duygusal bir şarkı ile okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar.

Nisan, 2013

Michael umursamazdı. Kampüsün tam ortasında dudaklarımı sömürecek kadar. Dudaklarımı ondan kurtardıktan sonra sızlanmaları arasında kıkırdadım. "Burada olmaz, Clifford. Bunun için evi beklemelisin."

Dudaklarını büzüp değişik bir yüz ifadesi takındı. "İyi." Dudaklarına küçük bir öpücük kondurup uzandığımız çimlerin üzerinden kalkıp kıçımı silkeledim. "Ben gidiyorum. Çıkışta buluşuruz." O beni umursamayıp homurdanarak arkasına dönünce kahkaha atarak fakülteye ilerlemeye başladım.

Telefonuma bir mesaj gelince binbir zorlukla çantamın içinden çıkarıp baktım.

moonlight: seni seviyorum.

Gülümseyerek cevap yazdım. Onu çok fazla seviyordum. Her ilişkide daha çok seven bir taraf vardır, ilk kez bir ilişkimde daha çok seven taraf olmuştum. Hatta Michael'a aşık olmayı tattıktan sonra daha önce tattığım bütün aşklarımın birer heves olduğunun farkına varmıştım.

Annem sürekli beni sıkıştırıyordu. Michael ile olan ilişkim yüzünden. Biz tanışmadan önce, yani ben bu üniversiteye yatay geçiş yapmadan önce Michael tek gecelik ilişkileriyle bilinirmiş. Sözü çok uzatmayacağım, piçin birisiymiş işte. Ben çok o hallerini görmedim. Göstermedi. Bir sene peşimde koştu. Beni sevdiğine beni ikna etti. Asla bırakmayacağına. Bir daha kimseye aşık olamayacağına. Ama annemi edememişti. Michael senden illaki sıkılacak diyordu, ve sen gelip benim kollarımda ağlayacaksın. Annemle artık görüşmüyordum. Çünkü görüştüğümüz her seferinde aklımı bir şekilde bulandırıyor, düşüncelerimi karamsarlığa sürüklüyordu. Halbuki San Francisco'daki okulumdan buraya sadece annemle ayrı kalmamak için geçiş yapmıştım.

Lily yanıma oturunca düşüncelerimden arınıp silkelendim. "Hey." Güzel gamzelerini göstererek gülümsedi. "Hey." Lily 2 aydır ev arkadaşımdı. Çok iyi bir ev arkadaşı olduğu söylenemezdi. Dağınıktı, hergün eve erkek atardı. Ama çok iyi bir arkadaştı. İki ayda en yakın arkadaşlar haline gelmiştik. Bazen ona Michael ile ilgili şüphelerimi anlatırdım, o da omzunda ağlamama izin verirdi. Bazen küçük tartışmalar yaşayıp birbirimize küçük çocuklar gibi küstüğümüzde bizi barıştırmaya çalışırdı. Hatta Michael ile de yakın arkadaş olmuşlardı. Mesela bazen Michael eve geldiğinde ben uyuyor oluyordum ve kalktığımda onları oturma odasında samimi bir şekilde sohbet ediyor buluyordum. En yakın arkadaşınızın ve sevgilinizin anlaşması iyi birşeydi.

"Nasıl gidiyor?" Omuz silktim. "Bu akşam beni yemeğe çıkaracak." Kaşlarını kaldırarak sırıttı. "Belki evlenme teklif edecektir, ha?" Ona vurdum. "Saçmalama." Her ne kadar imkansız olduğunu düşünsem de düşüncesi bile kalp atışlarımın hızlanmasına sebebiyet veriyordu.

O akşam, resturantta heyecanla bekledim. 3 saat. Michael'ı aradım, defalarca. Açmadı. Herseferinde meşgule attı. En sonunda pes ettim. Hayal kırıklığıyla eve doğru yürürken başına birşey geldiğini düşünüp neredeyse polise haber vermeyi düşünüyordum. O sırada telefonum çaldı. *moonlight arıyor*

"Neredesin sen lanet olası? Neden telefonlarımı her seferinde meşgule atıyorsun?" Karşıdan titrek bir nefes aldığını duydum.

"Ben...çünkü ben bunu yüzyüze konuşabileceğimi sanmıyorum. Ben..bir daha yüzüne bile bakabileceğimi sanmıyorum Faith." Sertçe yutkundum. Kötü şeyler diyecekti. Kalbimi kıracaktı. Beni parçalayacaktı bu sefer, biliyordum.

"Ben başkasına aşık oldum Faith." Gözümden bir damla yaş yağmurla birlikte toprağa karıştı. Kelimelerim dilimde takılı kaldı. Beynim sürekli nefret söylemlerini tekrarlarken kalbim erken davrandı.

"Ben yine de seni seviyorum." Telefonu kapattıktan sonra çamur haline gelmiş toprağa ıslanmayı umursamadan kendimi attım. Ellerimi gözümün üzerine kapatıp fısıldadım. "Sen haklıymışsın anne."

~

Hayattaki en büyük aldatılışımın üzerinden iki ay geçmişti. Okulumu dondurup annemin yanına taşınmıştım. Annem hiç de öyle "Ben söylemiştim." havalarına girmemişti. Beni sürekli teselli edip daha iyilerine layık olduğumu tekrarlayıp durmuştu. Omzunda ağlamama izin vermişti. En başından annemin sözünü dinlemediğim için pişman değildim. Aksine hikayemin hazin sonuna rağmen aşkı tattığım için mutluydum. Ama ölesiye üzgündüm aynı zamanda.

Onun gibi birisini; heyecanlı, değişiklik isteyen benim sakinliğimim aksine hareketli birisini elimde tutamayacağını en başından beri görüyordum, ama görmezden geliyordum. Sonunu en başından beri biliyordum ama bilmezden geliyordum. İşte biz bir çift olarak bu kadar umursamazdık.

wilting slowly || cliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin