4. Bölüm

539 14 2
                                    

*
*
Multimedya Savaş
*
* bu bölümü Muhammet Çelik'e ithafen yazıyorum. ♥♥

Sahildeki banklardan birine oturmuş elimdeki son dal sigarami içiyordum. Denizin dalgasıyla içimdeki ateş serinliyordu bir nevi. Sigaram biter bitmez yere atıp ayağımla ezdim. Ayağı kalkıp denize doğru yürüdüm. Her adımda dalgaları daha çok hissediyordum. Boğazın eşsiz manzarasına diyecek hiç birşeyim yoktu. Son adımıda atınca denize sıfır bir konuma geldim. Bir adım daha atarsam denizin serinleten tadına varacaktim. Üzerimdeki ceketi yere bıraktım. Daha sonrada kendimi suya attım. Denizin tuzlu suyu yüzümdeki yaraları biraz sizlatmiş olsada ölüm acıtacak tı illaki.. Denizin en dibine doğru yüzmeye başladım. En dibe girip orada kalmak istiyordum. Orada ölüp orada çürümek. Bir süre sonra nefes almakta iyice zorlaninca bilincimde yavaş yavaş kapanmaya başladı...

***

Sahilde denize uzun uzun bakan bir kız gördüm. O kızı görmemle duraksamam bir olmuştu. Gözlerindeki anlamsızlıktan etkilenmiştim. Bu boş bakışların altında herzaman büyük hikayeler çıkıyordu. Bazen taksim meydanında oturup insanların dertlerini dinlerdik. O zamandan beri böyle gözlere karşı bir sempatim olmuştu. Hemen yanındaki banklardan birine oturup onu iyice incelemeye başladım. Saçları sapsası gözleri kahverengiydi. Gözlerindeki simsiyah makyajdan tut kıyafetlerinin siyah olması bile ne kadar kötü bi halde olduğunu belli ediyordu. Birden ayağa kalkıp denize doğru yürümeye başladı. O kalkınca bende hemen ayaklandım. Onun bir kaç adım gerisinde durup napicagini beklemeye başladım. Üzerindeki ceketi çıkartıp yere attı. Şimdi denizle arası sıfırdı derken birden kendini boğazın derin sularına bıraktı...

Belki ayağı takılmıştır diye hemen çıkmasını bekledim ama o çıkmadı. Aksine gözden kayboldu. Bir süre sonra etraftan siren sesleri gelince durumun ciddiyetine vardım. Telefonumu ve cüzdanımı onun ceketinin yanına atıp suya daldım. Derinlerde onu görünce birazda olsa rahatladım. Gözleri kapanmıştı. Ölümü bekliyor gibiydi. Daha hızlı yüzüp kolundan tuttum. Onu kendime çektim sarılıp yukarıya doğru yüzmeye başladım. Ne diye ölmek istiyordu ki. Kesin bir piç vardır arada. Ama bu güzelliğe yazık değilmi kardeşim? Biraz sonra suyun yüzeyine çıktık. Ciğerlerim suyla buluştuğu andan itibaren kalp atışlarimda hızlandı. Hızlıca yüzüp kıyıya vardım. İlk önce onu çıkarttım ardından hemen kendim çıktım. Kalp masajı yapmaya başladım. Ama bir türlü yuttuğu suyu çıkartamıyordu.

Yavaşça yüzüne eğilip dudaklarına yapıştım. Ciğerleri parçalanırcasina öksürmeye başladı. Öksürdükçe yuttuğu sularda çıkıyordu. İşte şimdi derin bir nefes almıştım. Gerçek anlamda rahatlamıştım. Canavar görmüş gibi yüzüme bakıyordu. Sanki onu denize iten benmişim gibi..

"Niye öyle bakıyorsunuz?"

"Sen mi kurtardın beni?"

"Evet."

"Ulan ben sana beni kurtar dedim mi. Ne diye gelip kurtardın beni. Cesaretimi topladım ölmeye hazırım dedim attım kendimi ne bok vardıda sarılıp çıkarttın?"

"Ulan iyilikte yaramıyo siz kadın milletine." Diyip ayakladim. Polarımı giyinip yürümeye başladım.

"Şştt dur. Adın ne?"

"Okean."

"Ne Okean mı o nasıl isim be? Yabancı mısın?"

"Bulgarım. İsmimin Türkçe anlamı Okyanus."

"Aslında Okyanus beni kurtardigin için teşekkür ederim. Hayatımın bittiğini düşünüyordum ama senin sayende yapmam gereken bir şeyi hatırladim. Alınması gereken bir intikamım olduğunu."

Yerden telefonumu ve cüzdanımıda aldiktan sonra sarışına biraz daha baktım.

"Gel seni evine bırakıyım sarışın."

"Adım Güz."

"Tamam Güz hadi gel."

Aağıya kalktığı anda takıldı. Tam düşeceği sırada yakaladım. Elleri omzumda gözleri gözlerimde bana bakıyordu. Gözünü sevdiğimin sarışını sen ne yaptın bana iki dakikada böyle. Hemen geri çekildi ve yürümeye başladı. Bende yanında penguen köpek karışımı bir cins gibi yürüyordum. Otoparka gelince valeden arabayi istedim. 5 dakika sonra otopark kapısında siyah Porsche görününce sarışının yürümesini sağladım. Evinin konumunu navigasyona yazdıktan sonra bende en hızlı şekilde oraya sürdüm. Daha fazla gözümde bu halde kalmasını istemiyordum. Evinin önüne geldikten sonra konuşmama bile fırsat vermeden arabadan inip evine koştu. Kim yaraladı onu bu kadar derinden. Ah sarışın ahh nasıl bir çıkmaza soktun beni...

***

Arabadan inip hemen eve koştum. İçeriye girer girmez babamı aramaya başladım. Salonda annnemle kahvelerini yudumlarken buldum. Hızla yanına koşup sımsıkı sarıldım. Gözyaşlarım sel gibi akarken babam bana tepki bile vermiyordu. Kollarımı gevşetip babama bakınca kaşları çatık bi şekilde bana baktığını gördüm. Bu ciğerimin paramparça olmasına neden olan bakışlardi. Hıçkırıklarimin arasında babamla konuşmaya başladım.

"Bana neden öyle bakiyosun baba?"

"Odana git Güz."

"Baba ben bişey yapmadım ki. Bana öyle bakma."

Annem kolumdan nazikçe tutup beni ayağıya kaldırdı. Belime dokunup yürümemi sağladı. Babamın bakışlarıyla daha kötü olmuştum. Ölmek için denemedigim şey kalmamıştı. Ama ölümüm Savaşın zaferi olurdu. Onu benden daha beter bi hale getirmeden ölmem imkansizdi. Annem beni bırakıp yatağımı açtı. Dolaptanda geceligimi çıkarttı. Daha sonra çocuk gibi soyundurup giyindirdi. Alnimdan öptükten sonra yatağımın kenarına oturdu. Saçlarımı şefkatle yüzüme baktı.

"Güzüm. Güzel kızım. Neyin var? Niye kıyafetlerin ıslak. Yüzündeki yaralar ne?"

"Anne o adam beni kaçırdı. Bende kaçarken yuvarlandım. Sonra kendimi sahildeki banklardan birinde buldum. -kolumu açıp bileğimdeki bıçak izlerini gösterdim- anne ben ölmek istedim. Bunları yaptıktan sonra kendimi denize attım ama beceremedim anne. Ölemedim. Görkemin faturasını çok güzel bir şekilde bana kestiler. Umutlarımı elimden aldılar. Babamı elimden aldılar. Anne nefes alamıyorum. Her anım ölmek istrmemle geçiyor. Benim daha yaşım kaç anne?"

Annem karşımda eli kolu bağlı ağlıyordu. Ayakkabılarını çıkartıp yanıma uzandı. Sımsıkı sarılıp beni uyutmaya çalıştı. Ara sıra saçlarımı öpüp kokluyordu. Kapının sesiyle iyice anneme sokuldum. Babamın varlığını bile hissetmek istemiyordum. İlk aşkımdı babam. Ama oda şu an en az benim kadar ölüydü.

"Melek hadi gel içeriye Güz uyusun."

"Hayır ben kızımın yanında kalıcam sen gidebilirsin."

"Tamam Gül gelme."

Babam tam çıkacağı sırada doğrulup konuşmaya başladım.

"Artık beni sevmiyor musun baba?"

Kafasını yere eğip odadan çıktı. Sol yanım her zaman babamındı. Ama artık içimde ona ait tek bir sevgi kırıntısı kalmamıştı. Görkemin yanlışı yüzünden beni suçluyordu. Savaşın intikam oyuncağı, babamın suç atanı olmuştum. Anneme daha sıkı sarılıp ciğerlerim parçalanırcasina ağlamaya başladım bir süre sonra da yorgunluktan uykuya daldım..

Kutsal BakireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin