MG-2

59 12 8
                                    

Dünyada yaşamak defalarca ölümü tatmak gibiydi. Acı veriyordu. Herşeyin sahte olduğu bir yerde yaşamam çok zordu. Yasakları çiğnedim. Ama bazen yasaklar çinenmeliydi değil mi? Her şey kuralına göre yaşanmazdı.

Hayal kurmak Melekler Şehrin'de yasaktı. Sebebi yoktu. Sadece yasaktı ve ben hayal kurmuştum. Melekler Şehrin'de ben Haylci Melek'tim. İnsanlara hayal kurdurur ve hayallerini gerçekleştirmek için çalışırdım. Umutlarını kaybettikleri anda onlara tekarar umut gönderirdim.

Her insanın ayrı özellikleri vardır ama melekler tam tersi tek düze varlıklardır. Acıyı, öfkeyi, mutluluğu, hüzünü veya aşkı hissedemezler. Var oluşlarında yoktur. Ama bende bir farklılık vardı. Bunu biliyordum.

Ben üzüntüyü ya da acımayı ya da heyecanı hissediyordum. Ben imkansız denen herşeyi yaşamıştım. İnsnalar hayal kırıklığına uğradığında üzülmüştüm mesela. Ya da hayalleri gerçek olduğunda mutlu olmuştum.

Biz geceleri ya da gündüzleri uyumayız. Her zaman ayaktayız ve çalışıyoruz. Ama ben uyuya kalmıştım. Ve uyumadan önce de aşık olduğumu hayal etmiştim. En önemlisi ise rüya görmüştüm. Daha sonra hayal kuarark yasaları çiğnediğim için dünyaya sürüldüm.

Eskiden herşey gerçekti. Aşklar ya da nefretler ama şu an günümüzde gerçek hislerle sahteleri ayırt edemiyoruz. Edemiyorsunuz. Herkes o kadar sahte ki artık sahtelik gerçekmiş gibi hissediliyor.

Şu an yalnızım. Herkesi tanıyorum ama kimse beni tanımıyor. Onların hepsinin hayallerini biliyorum. Şu anda akıllarından neler geçiyor biliyorum.

Ben burada bir süre ya da sonsuza kadar kalacağım. Aslında sonsuzluk bir saniye kadar bile olabilir. Bir kelebek için sonsuzluk bir haftadır ama bir karga için 300 yıl. Melekler içinse yoktur. Ölüm bizim için yoktur ve bu zamanı daha yavaş ilerletir. Geceler gündüzler bazen hızlı bazense çok yavaş geçer.

"Afedersiniz." bir erkek sesi ile irkildim. Bu sırada ona çarptığımı fark ettim. Düşüncelere o kadar dalmıştım ki önüme bile bakmamıştım.

"Şey. Asıl ben üzgünüm. Dalmışım." dedim. Bu adamın hayalini biliyordum. Gerçek aşkı bulmak istiyordu. Herhangi bir kız istemiyordu.

"Umarım hayatınızın aşkını bulursunuz." dedim ve gülümsedim. Bu dediğime şaşırdı. Yüzünden ve düşüncelerinden anlamıştım.

"Siz?¿" dedi.

"Sadece içimden geldi. Yanlış anlamadınız umarım." diye düzelttim. İnsanlara böyle söylersem onları korkutabilirdim.

"Önemli değil. İyi günler." dedi ve yanımdan geçip gitti. O adam farklı bir adamdı. Hani herşey sahteleşti demiştim ya işte o adamın hisleri sahteleşmemişti. Hala gerçekti.

Bana verilen adrese geldim. En azından beni açıkta bırakmamışlardı ve bana bir daire vermişlerdi. Küçük ve eski bir daire. Binaya baktım. Fazlasıyla eski ve bakımsız duruyordu.

Yorulmuştum. Neredeyse bir gündür yürüyordum. Normalde uyumam ve yorulmam imkansızdı. Aynı zamanda yasaktı da. Ama şu an uyku diye tahmin ettiğim bir his göz kapaklarıma fil oturmuş gibi hissettiriyordu.

Zar zor adının anahta olduğu bir cisim ile kapıyı açmaya çalıştım. Bu lanet anahtar neden girmiyordu?

"Sanırım ters sokmaya çalışıyorsun." dedi kibar bir bayan sesi.

"Ah, çok teşekkürler. Aptalım." dedim gülümseyerek.

"Lütfen öyle demeyin. Yeni taşındınız. Birşeye ihtiyacınız olursa hemen üst katta oturuyorum." dedi.

MELEĞİN GÖZYAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin