Baekhyun'un başı dönüyordu ve midesi bulanmaya başlamıştı. Oturduğu bank boş hissettiriyordu ve etrafta koşturup birbirini yakalamaya çalışan çocuklar fazla ses yapıyorlardı. Onu görme ihtimalinin çok düşük olduğunu biliyordu, neredeyse imkansızdı, ama onun hâlâ Baekhyun'u önemsediğine ve ortaya çıkacağına inanmak zorundaydı. O kadar da göt deliği biri değildi. Acı bir gülümseme yayıldı Baekyhun'un yüzüne, çünkü doğruyu söylemek gerekirse o gerçekten de bir göt deliğiydi ve ayrıca beynine yeterli kan gitmeyip bunun yerine sürekli güney bölgelere giden bir sik kafalıydı, bu da onun Baekhyun'a olan ilgisinin artık sadece yatak odasıyla sınırlı olmadığını anlamasını imkansız kılıyordu.
Sert bir nefes verdi ve başının üstündeki mavi gökyüzüne baktı, geçen iki yılın parmaklarının arasından kaymasına izin verip bir daha geri elde edememektense son bir şans daha vermeye değer mi diye merak etti. Bir parçası unutmak istiyordu, başka bir parçası işlerin o batırmadan önceki hali gibi olmasını istiyordu ve diğer parçası da inançlı olmasını ve hak ettiği mutlu sonu beklemesini söylüyordu.
Bekliyorken, geçen iki karman çorman yılın anıları beynine akın etti. Geç kalan insanlardan her zaman nefret ederdi ama beklemekten başka çaresi olmadığı için kendini beklerken buldu. Önceleri hayatın onu çeşitli testlere sokmasını hep can sıkıcı bulurdu ama şimdi bu ona komik geliyordu. Hayatı çoktan berbat olmuştu ve kendine ve sefaletine gülmeyi öğrenmişti, çünkü gülmek; ağlamak veya gerçekten sefil olmaktan çok daha iyiydi. Baekhyun kendine doğru gelen adımları duydu ve sol bileğindeki saatine göz attı, ona doğru gelen kişiyi görünce gözleri genişledi. İlk defa bir buluşmalarında Jongin erkenciydi. Tam zamanında değil de aksine erkenci. Jongin asla geç kalmayan türden biriydi ama her ikisi de erkenciydi ve Jongin'in anlaştıkları saatten 10 dakika erken gelmesi Baekhyun'a olmaması gerektiği halde yine de neden Jongin'e aşık olduğunu hatırlattı.
"Gözlerinin altındaki şu torbaları sevmedim." Jongin Baekhyun'un yanına oturdu ve Baekhyun eğer koyu gözlere bakarsa teslim olabilir korkusu ile diğerinin gözlerine bakmamaya karar verdi.
"Seni görmek de güzel."
"Beni doğru düzgün görmedin bile." Baekhyun dudağını ısırdı ve Jongin'in sesindeki alaycı tonu görmezden gelmeyi denedi. "Neden bana bakmıyorsun, Baekhyun?"
"Neden geldin, Jongin?"
"Sen istedin." Baekhyun yanında oturan adama o kadar çok bakmak istiyordu ki bu acıtıyordu ama eğer bakarsa daha da çok acıtacağını biliyordu. Onun yüzüne vurmak ve içinde tuttuğu her şeyi haykırmak istiyordu, ağlamak ve Jongin'in gözlerinin şaşkınlıktan genişlemesini görmek istiyordu, avutulmak ve akciğerleri oksijensizlikten acıyacak kadar fena halde Jongin'i öpmek istiyordu. Ama yapamazdı. Jongin'in, ona ne kadar ihtiyacı olduğunu ve onu ne kadar özlediğini bilmesine izin veremezdi. Jongin'in kalbini yeniden kırmasına izin veremezdi.
"Senden birçok şey istedim ve sen hiç dinlemedin, bir tanesini bile kabul etmedin. Hiç." Baekhyun başını eğdi ve boğazındaki düğümü yuttu. "Neden geldin?" Jongin yaklaşık on altı saniye boyunca öylece kaldı, alışılmadık bir durumdu çünkü soru ne olursa olsun o anında cevaplardı.
"Sen istedin." Tekrarladı, bu sefer düşük bir tonda ve Baekhyun onun sanki önemli bir noktayı göstermeye çalışır gibi nasıl da bazı kelimeleri vurguladığını fark etti. "Eğer istiyorsan gidebilirim."
"Hayır, gi-" Dedi Baekhyun, belki fazla aceleci ve fazla çaresiz bir şekilde ve Jongin'in sesinin nasıl da birkaç oktav yüksek çıktığını fark etmemesini umdu. "Gitme."
"O zaman kalıyorum." Ve Jongin'in sesinde bir şey vardı ki Baekhyun yaşların gözlerinden düşmemesi için zorlukla savaşıyordu. Bu sözleri duymak için hasretle bekliyordu ve Jongin'in bunları sonunda söylemesi çok fazlaydı. Gitme. Bu Baekhyun'un ondan son istediği şeydi, Jongin ona iğrenmiş bir ifadeyle bakıp terk etmeden önce, kapıyı çarparak ve Baekhyun'u ter içinde, yaralı ve kırılmış bir şekilde bırakarak. "Hâlâ düşünceleri okuyamıyorum."
"Ne?"
"Şey, beni buraya neden çağırdığını hala bilmiyorum ve sen de bir şey söylemiyorsun." Baekhyun homurdandı ve yeniden dudaklarını yaladı. İşte buydu. Jongin ortadan kaybolup onunla ilişkiyi kestiğinden beri beklediği andı bu. Derin bir nefes aldı kafası Jongin'den tarafa dönmeden önce ve her zamanki uykulu gözleriyle ona baktığını görünce içinde havai fişekler patladı. Jongin her zamanki gibi iyi görünüyordu fakat gözünün altındaki torbalar yeniydi ve Baekhyun endişeli ve aynı zamanda hoşnut hissetmesine engel olamadı. "Ee?"
"Hayat bana iyi davranıyor, biliyor musun? Terfi ettim, ablam evlendi ve yakında bir yeğenim olacak. Ayrıca yeni bir balık aldım ve haftaya daha büyük bir eve taşınıyorum." Jongin ifadesizliğini sürdürdü.
"Harika."
"Ama hâlâ bir şey eksik. Hayatımda bir boşluk var ve ben bunu hiç sevmiyorum. Beni hasta ediyor."
"Gerçekten mi? Byun Baekhyun'un hayatında ne eksik olabilir?" Jongin sırıttı ve Baekhyun konuştuğu anda bu sırıtışın gideceğini biliyordu. Yutkundu ve dudaklarından tek bir kelimenin kaymasına izin verdi.
"Sen." Jongin'in sırıtışı yok oldu.
Ç/N: Evet başlıyoruuzz ^o^ Giriş bölümü olduğu için kısaydı bu bölüm, ama sonraki bölümler gayet uzun olacak :D Şunu da belirteyim, giriş bölümü şimdiki zamanı anlatıyordu, ama bundan sonraki bölümler hep geçmişi anlatacak, yani aralarında ne geçti de bu hale geldiler hepsini öğreneceğiz glkjfd Heyecanla bekleyin tamam mı? :3 Bir dahaki bölüm görüşmek üzeree *-*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Kissing After Sex [Çeviri] ✓
FanficJongin ve Baekhyun seks arkadaşıydı. Arkadaş değillerdi ve romantik bir ilişkileri yoktu. Sadece düzüşürlerdi, ve aşık olmak yasaktı. ~ Çeviridir. Yazardan bizzat izin alınmıştır. http://www.asianfanfics.com/story/view/390431/no-kissing-after--dram...