Aslında kendimi yalnız hissetmiyorum.
..kendimi yalnız hissetmem için..
İlk önce kendimi hissetmem gerek.
benimse içimde koca bi boşluk var.
hiç olmayacak bir şeyi bekliyormuşum gibi...
*
Ritim tutarak ilerliyordum. Zor zamanlar geçiriyordum bu ara. Siz zor dediğime bakmayın. Kafam çok karışık şu zamanlar. 18 yaş ve içerdiği sorumluluklar ağır geliyor. Neyse bu sene yaşıma bastığımda kendimde bazı özellikler keşfettim. Beyaz ten ve aniden değişen
duygularım...En kötüsü de kimseye içini dökememek. Nee babama, ne de arkadaşlarıma. Anlatırsam beni karantina altına alırlar falan diye işte.
Okullar açılalı bir hafta falan oluyor tahminen. Ve Özgü'yle iyi anlaşıyoruz. Özgü mü ? Özgü benim en yakın arkadaşlarımdan biri. Belki de en yakın arkadaşım. Beline kadar uzanan açık kumral saçları ve çimen renginde ki yeşil gözleriyle gerçekten alımlı bi kız. Ben mi ? Ben de Mira. Olgun biriyim, çoğu olayı sakin karşılarım. Mavi gözlüyüm. Ama bu yaşıma kadar ne olgunluğumun ne de dış görünümümün bana en ufak bir katkısı olmadı. Şey belki biraz Neyse Özgü'ye gelelim bazen şüphe duyduğunu seziyorum. İnanç ve umut dolu gözlerle değil de inanmaz gözlerle bakıyor bana.
Rahat bir şeyler giyip yemek salonuna indim. Kahvemi içip babama selam verdim.
Aileme selam verdim demek isterdim. Ama annem öldüğünden beri ne babam ne kardeşim ne de evdeki yardımcılar eskisi gibi olmadı. Annem her sabah neşeyle şarkılar mırıldanır, herkesi mutlu ederdi. Ama "o" gidince babamın da kanı çekilmişti. Adeta yaşamıyordu...*
Fırtınalıydı hava. Adeta protesto ediyordu bu acımasızlığı. Üzüntüsünden olsa gerek siyahlara bürünmüştü. Ama içini dökebiliyordu. Etrafa şimşekler saçarak öfkesini, yağmur damlalarını sağa sola savurarak tepkisini belli ediyordu. Güneş desen ağlamaktan şişen gözlerini yummuş saklanmıştı simsiyah gökyüzünün derinliklerine. Ama kutup yıldızı temsil ediyordu onu ; Zirveden her yere ışık saçıyordu. Kuşlar şarkı söylemiyor, bir nevi ağıt yakıyordu. Çiçeklerin narin ve renkli yaprakları yerini soluk ve keçeye benzeyen çürümüş yapraklara bırakmıştı.
*
Okula vardığımda Özgü her zaman ki gibi benden önce gelmişti ve yerinde usulca hocayı bekliyordu.Bende yanına oturdum.
'Selam!' demekle yetindim sadece.
'Selam.'diye karşılık verdi.
Biraz sessiz kaldık. Ne o ne de ben konuştuk.
'Şey, Mira bu akşam bir şeyler yapalım mı ne dersin ?'dedi Özgü sessizlige hançer saplarcasına.
'Tabii.'dedim.
'Sizin evin yanındaki köşke bakalım mı ? Ne dersin ?.'dedi. Ben de uyduğumu belirtmek istercesine başımı salladım.
Beni korkutmak istercesine gözlerini kocaman açtı.'Uuuuu!' diye sesler çıkarmaya başladı.Ben de ona katıldım. Komik kız yaa !
Üstüme rahat bir şeyler geçirdim ve köşke doğru yola koyuldum. O anda telefonum çaldı.
'Alo.'
'Merhaba Mira.'ses o kadar iticiydi ki tüylerim ürperdi.
'Siz kimsiniz?'dedim elimden geldiğince güçlü bir ses tonuyla konuşmaya çalışıyordum.
'Lafı uzatmayacağım Mira. Ya dediklerimi yaparsın ya da o küçük sırrın ağzımdan kaçar!Benden Telefon bekle.' dedi ve kapattı.
Lanet olsun.Bu da kimdi ? Karnıma ağrılar girdi. Neydi şimdi bu ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Laneti #Wattys2015
VampireHiç bu tıklım tıklım dünyanın içinde kendinizi yalnız hissettiniz mi ? Kendinizi bir roketten aşağı bırakılıyor gibi çaresiz hissettiniz mi ? Yüreğiniz minik bir kuşun yüreği kadar hızlı ve narin çarptı mı ?