UZUN BİR GECE

100 9 3
                                    

"Pişt! Nasıl yazmam gerekiyor. Şuana kadar hiç tanıtım formu yada ona benzer bir şey yazmadım. 'Ben Jin Ae 20 yaşındayım bla bla bla bla' böylemi yazmam gerekiyor yoksa maddeler halinde 'Ad,Soy ad,Çalabildiği müzik aletleri....' Falan diye mi? "

Jin Ae bütün hafta sonunu Do Hee ve Eun Mi 'nin kafasını ütülemekle geçirmişti.

"Bence sen ne yapabiliyorsan bize anlat biz yazalım. Olur mu?" dedi Do Hee bıkkın bir sesle.

"Tamam o zaman. Anlatmaya başlıyım mı?"

"Jin Ae. Lütfen. Yalvarırım. Biraz. Sus. Geleli daha üç gün oldu geldiğinden beri hiç susmadan aralıksız konuştun. Biraz dur dinlen. Bak senin için de iyi olur bizim akıl sağlığımız içinde." Dedi Do Hee.

Artık dayanamıyorlardı. Kendi hakkında yada stajı hakkında konuşsa neyse de Jin Ae geldiğinden beri uçak yolculuğu okudu kitapların konularını yada saçma sapan konuları anlatıp duruyordu. Bazen ne dediğini unutuyor tekrar tekrar aynı konuları anlatıyordu.

"Peki o zaman ne yapacağız şimdi. Bari yeni evim için alışverişe çıkalım yarın mobilyalar gelecek." Dedi yerden kalkıp.

Eun Mi çoktan uyumuştu. Onu hiç rahatsız etmeden hazırlandılar ve arabaya binip eve en yakın alışveriş merkezine gittiler.

İkisi de birer alışveriş arabası alıp reyonları gezmeye başladılar. Do Hee mutfak malzemelerini (tabak,çanak falan) alırken, Jin Ae de atıştırmalıkları, yiyecek tarzı şeyleri almaya başladı.

Arabaların ikisi de dolunca kasaya gidip ödemeyi yaptılar.

Arabanın bagajına poşetleri yerleştirirken Do Hee 'nin telefonu çaldı.

"Efendim Min Ji"

"Unni çabuk şirkete gel. "

"Ne oldu. Sizin bu saatte şirkette ne işiniz var. Benden habersiz."

"Unni tamam kızma sadece dans provaları için gelmiştik ama Mia bileğini burktu ayağa kalkamıyor. Lütfen çabuk buraya gel."

"Tamam. Geliyorum.15-20 dakikaya orada olurum."

Do Hee telefonunu cebine koyup "Şirkette acil bir işim çıktı seni eve bırakıyım. Oradan da şirkete geçerim." Dedi.

"Eğer çok acilse seninle gelebilirim sorun olmaz." Dedi Jin Ae.

"Tamam. Zaten çok uzun sürmez." Diyip arabaya bindiler ve şirkete doğru yola çıktılar.

*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*

" Tanrım... Seni fındık beyinli. Nereye kayboldun? Neredesin sen?"

"Eğer nerede olduğumu bilsem sana kayboldum diye mesaj atar mıyım acaba? Bilmiyorum nerede olduğumu bir sürü koli tül falan var burada."

"Sen olduğun yerde bekle ben seni bulmaya geliyorum. Sakın.Yerinden. Kıpırdama. "

Jin Ae şirkete geldiklerinde etrafı incelemekten kısa süreliğine de olsa Do Hee yi kaybetmişti. Önüne merdivenler çıkınca aşağıya mı indi yoksa yukarı mı diye düşündü biraz. Sonra aşağıya inmeye başladı. Bir kat indi. Sonra bir kat daha ama büyük salonlar boş depo gibi odalar karşısına çıkmaya başlayınca geri yukarı çıkmaya karar verdi.

Dışarıdan gelen seslere bakılırsa yağmur başlamıştı. Hatta fırtına bile çıkmış olabilirdi. Kuvvetli bir gök gürültüsü duydu. Tam o sırada bütün elektrikler gitti. 'Kesin yıldırım trafoya düştü.' Diye düşündü.

Telefonunun ışığı sayesinde etrafı birazda olsun görebiliyordu. Odalardan birine girip Do Hee'ye mesaj attı ve beklemeye başladı. Telefonunun şarjı bitmek üzereydi ve acıkmıştı.

SAHTE DEĞİL GERÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin