Türkistan
Çin mi ? Çin, müslümanları zalimce katletecek kadar, sırf müslüman oldukları için Türkistanlıları inançlarından, ibadetlerinden nankörce ayıracak kadar ve küçücük çocukların gözü önünde hayvanca insanları öldürecek kadar pis bir ülke...
" Bir akşam haberleri izlerken sofrada, babama bir soru sormuştum :
-Baba, bu çinliler bizden ne istiyor ? Babam da sorumu duymamazlıktan gelmişti. Ama evi gözlemlediğimde babamın hep Çinlilere öfkeyle bağırıp, çağırdığına şahit olmuştum. Bir şey vardı, biliyordum. Babam da herkes gibi onlardan hoşlanmıyordu. Ama anlayamıyordu ben 8 yaşındaki o küçük çocuk. Taki o akşamın ilk sahurunda yemek hazırlamak için annemin mutfağın ışığını açmasına dek... İşte o zaman korkar olmuştum Çinliler'den. Anlamıştım ki, silahlarla tehdit edilecek tek suçumuz ; müslüman olmamız.Öyle güzeldi ki Doğu Türkistan... Cumaları babam, abim ve ben camiye, namaza gitmemiz... Oradakilerle cuma selamlaşmalarımız...Eve geldiğimizde de annemin Kur'an okumasının sesi... Vee Müslüman olmanın kocaman mutluluğu... Öyle güzeldi ki her şey, her yer... Ama sonra o güzelliklerden ne varsa bir bir yok oldu. Camiler tek tek patlatıldı. Gittiğim Kur'an kursu zorla kapatıldı. Biz müslümanlar Kur'an'ın nurlu yapraklarını her açtığımızda abdestsiz eller o sayfaları kapattı.
Yaz sabahları ne de güzel uyanırdım ben...Pek bir heyecanlı, ne de mutlu... Uyanır uyanmaz bir kere, kesin penceremden bakardım. Camimin kubbesine güneşin ışığı vurmuş. Sonra hazırlanır caminin yolunu tutardım. Bir bakardım, gönül arkadaşlarım beni bekler. Haylazlaşır haylazlaşır en sonunda Kur'an-ı Kerim'i hatim ederdik. Bütün gelmiş geçmiş arkadaşlarımı unuttum bile ama gönüllerimizin bir olduğu, hedeflerimizin ortak olduğu caami dostlarımı asla unutamam... Sonra ise ne mi oldu ? O çok sevdiğim camiyi de bombaladılar. Hemde babam ve abim orada namaz kılmakta iken. Gözlerim kan ağladı. Anacığımın sesi kesildi, konuşamaz oldu. Bir daha da Kur'an sesleri evin içinde duyulmaz oldu.
Bütün Çin'in mafettiği hayatımdan ne kalmıştı biliyor musunuz ? O gün annemle camiye koşarak gittiğimizde taş, topraktan eser kalmamış yerden bir kırmızı gül belirmesi. İşte, geriye kalan bir tek taşın arasında sıkışmış vaziyette bulduğum o gül kalmıştı hayatımda.
Güller ağlar, ben de ağlarım,
Güllere vurgun bu kalbim
Şehir, memleket kokusundan başka güzel
Gül kokusu, Caami'de güzelBu derdi güller anlarmış
Toprağa hasret güzel günler
Kokla kırmızı gülü, içine çek.
Bir çocuk kan ağlayınca
Bir beyaz gül kırmızı gül olur, demişler.Arşivden
12.09.2020