2. Bölüm

4 0 0
                                    

Shop 'N Go'dan tam çıkmak üzereydim ki, bir anda o garip kokuyu fark ettim. Ölü bir şey gibi kokuyordu ve bana doğru geldiğini hissedebiliyordum. Belki de morgda çalışan birinin kokusudur.
Bir kurt kadını olduğumdan, insanüstü bir koku alma yeteneğine sahibim ve bir insanın üstündeki en hafif koku da dahil olmak üzere bütün kokuları algılayabiliyorum. Bu yùzden, aşırı derecede parfùm kokan biriyle arkadaşlık kurmam zor; çünkü bir süre sonra o koku, beni sıkmaya başlıyor.
Birden kokuyu taşıyan kişi, benzin istasyonun köşesinde durdu. Bu hızlı hareketleri beni o kadar sinirlendirdi ki, elimdeki anahtarla arabamın kapısını bile açamadım. Derin bir nefes alarak, "Kahrolası anahtarlar," diye öfkeyle mırıldadım.
Bu kişi neden beni izliyor? Acaba bir kurt kadın olduğumu mu anladı? Kesinlikle değil! İnsanlar, yanında duesalar veya benimle beraber, bir bankada aynı sırada bekliyor olsalar bile, kurt kadın olduğumu asla anlayamazlar. İnsanlar bòyle bir algılama duyusuna sahip değildirler.
Sonunda kapıyı açmayı başardım ve kendimi sürùcü koltuğuna attım. Arabayı hızlıca çalıştırıp park alanının dışına doğru süratle ilerledim. Islak zeminde az kalsın arabayı çarpacaktım. Gecenin bu saatinde, bir şişe Merlot şarabıiçin istasyonda durursan olacağı budur.
Bu işi, gün içerisinde Jessica ile öğle yemeği yerken halletmeliydim. Jessica bana, o şarabı Şükran Günü gecesi için almamı hatırlatmıştı; ama bunu unutacak kadar tembellik yaptım. Aslında yarınki parti için o şarabı almayı unutmuş olsaydım, Jessica bana çok bozulurdu.
Ona bu olayı anlatmalıyım. Duyacağım tek şey, "Ah Summer, saçmalama! Orada seni izleyen kimse yoktu. Bu sadece hayal gücünün sana oynadığı bir oyundu. Tanrı biliyor ki Jessica'yı çok seviyorum; fakat bazen gerçekten çok sinir bozucu olabiliyor.
Jessica, benim en iyi insan arkadaşım. O, normal bir kadın; bir eşi var ve okul öğretmenliği yapıyor. Benim yarı kurt olduğumu biliyor; ama yine de beni seviyor.
On yaşındatken, Jessica şehre yeni gelmişti ve o zamandan beri yakın arkadaşız. Sınıfta benim yanıma oturduktan hemen sonra dost olduk. Beni bilen, iyi tanıyan birisi varsa, o da Jessica'dır.
Hoppala! Neredeyse kendi yolumu kaçırıyordum. Arabamı, evime götüren yola çevirdim. İşte orda. Bu evde büyükannemle çok vakit geçirdim. Bu anılardan dolayıbu ev, bana çok sıcak ve davetkâr geliyor.
Büyükannem bana evi, nasıl bıraktıysa öyle kaldı. Bu duvarlardaki pahalı tablolar ve tüm odakardaki 19. yüzyıl tasarımlı mobilyalar bana uymasa da büyükannemi çok sevdiğim için böyle bıraktım. Bebim tecihim küçük bir kulübe. Sessiz bir yerde, ormanın içinde küçük bir bungalov isterdim ve böylece dolunayda kurda dönüştüğümde etrafta serbestçe dolaşabilirdim ve insanlarla karşılaşamazdım.
Arabayı çok hızlı bir şekilde garajıma park ettim ve arkasından garajın kapısını kapattım. Tanrım, çok yorgundum. Çok uzun bir gündü.
Bu sabah telefonun sesiyle uyanmıştım. Telefonun diğer ucundaki ses annemdi. "Daha niye evli değilsin?" sorusuyla uyanmaktan daha kötü bir şey olamazdı. "Aman Tanrım! Bu soruyu, günün daha uygun bir saatinde soramaz mıydın?" şeklinde acıklı bir cevap verdim. Ve annem tabi ki de karşılık verdi. "Evet, on yıl daha genç olsaydın sorabilirdim." Tanrı aşkına, ben daha otuz yaşındayım; yoksa beni elli yaşında bir bakire mi sandın?
Ne yazık ki, kurt kadın yaşamında, sizin çok erken bir yaşta evlenmeniz beklenilir. Dişi kurtların yirmi üç yaşlarına ulaştıklarında evlenmiş ve sürüye karşı sadakatini ve bağlılığını göstermek için sürüye en az bir yavru sunmak zorundaydılar. Ben her zaman sevgiden mahrum bir evliliğe karşıydım ve bu yüzden hiç evlenmedim. Bana aşkı hisseddirecek bir kurt adam bulamadım henüz. Tanrım, bana bunu hissettirecek hiçbir erkek veya kurt adam bulamadım.
Bütün kurt adamlar, kendi soylarına aşık mağara adamlarıydı. Onların kadınlar hakkındaki düşünceleri hep aynıydı. Onlara göre işe yaradığımız konular: temizlik, yemek pişirme ve sürünün yararıba olacak yavrular doğurmaktı. Bazı erkekler ise para gütme amacıyla başka erkek kurtlarla anlaşma yaparak, eşlerini takas ediyorlardı ve böylece döllenme şansını arttırmaya çalışıyorlardı. Bunların hepsi çok tiksindiriciydi. Ayrıca teknolojinin, bu kadar ileri ve yaygın olduğu bir dünyada bu, geri kafalılıktan başka bir şey değildi.
Sonunda garajıma girebilmiştim, kapısını kapatıp eve girerken ayağım kaydı. O kadar karanlıktı ki, neredeyse büyükannemin kedisinin üstüne basacaktım. Garajımın dışına bir gece lambası taktırmalıyım.
Hemen yatak odasına gittim. Kimin odasıydı bu? Altı aydır bu evde yaşamama rağmen hâlâ eve ve evde kalanlara alışık olmadığım gerçeği çok saçma.
Sonunda yatak odamı buldum -kral odası tabi ki de- ve içeriye girdim. Odam karanlıktı; fakat bir varlığın kokusunu alabiliyordum. Yatağımın kenarına gittim ve yanımdaki masanın üstündeki ışığı yaktım. Odada kimse yoktu. 'Benzin istasyonundaki kişiden dolayı kendimi hâlâ garip hissediyor olmalıyım' diye söylendim.
Bu elbiselerden ve makyajımdan kurtulma zamanı geldi. Küpelerimi ve kolyemi çıkardım ve... Fakat bu da ne böyle? Yine o koku! O ölü koku! Nereden geliyor acaba?
Kafamı balkon kapılarına doğru çevirdim. İşte ordan geliyor! Bu koku, balkon kapılarının dışından geliyor. Dışarıdaki kişiyi korkutmamak için yavaşça kapılara doğru yürümeye başladım ve insanların asla başaramayacağı bir hızla kapıları açtım.

LÜTFEN BÖLÜMLER HAKKINDA YORUM YAPIM SİZLERİN YORUMLARINIZI MERAK EDİYORUMMM.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 09, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MARCUS and SAMMERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin