"Koskoca ormanda neden tek başına dolanıyorsun ki?" genç adam alaycı bir tavırla.
Sadece gözlerimi devirmekle yetindim."Anlıyorum tabikide. Hiç tanımadığın bir adamla konuşmak istemiyorsun. Fakat merak ettiğim senin gibi bir kız neden gecenin bir yarısı ormanda gezip kaybolacak kadar aptal olabilir ki?"
Bu sefer alay etmemişti. Çok ciddiydi. Bunu yüzünün mimiklerinden anlamak hiçte zor olmamıştı. Asıl zor olan bu adamın verdiği o tuhaf güven hissiydi. Birazcık beni geriyordu ama bu umursanacak kadar kötü hir duygu değildi aksine hoşuma gidiyordu. Onunla konuşmam gerektiğini biliyordum. Merakını biraz da olsa gidermek için onun sorularını cevaplamaya başladım.
"Arkadaşımı arıyorum."
"Nasıl yani?" İyice meraklı gözlerle bana bakıyordu. Gözbebekleri iyice büyümüştü. Bebek mavisi gözlerinin verdiği tatlı hissiyatla tüm soruları rahatlıkla cevaplayabilirdim.
"Ben evdeyken telefonla annesi aradı ve uzun bir süre ondan haber alamadığını söyledi. Telefonla ulaşmaya çalıştım, fakat telefonu kapalıydı. Annesi en son bir oğlanla buluşmak için Torrel caddesine doğru gittiğini söyledi."
Bir anda tatlı bir heyecanla sözümü keserek "Orayı biliyorum." dedi.
Kırık bir gülümsemeyle sözlerime devam etmeye başladım.
"Her zaman gittiğimiz bir mekan var, Felix ismi. Oraya gidebileceğini düşündüm ve mekana gittim. Mekanın sahibi Melissa cafeye uğradığını fakat çok kalmadığını söyledi. Zaten çok tedirginmiş o an. Melissa bir şeylerden şüphelenmiş. Malia'nın ormana doğru gittiğini görebilmiş sadece. Şimdilik durum bu. Ben de bu yüzden burdayım."
"Anladım." dedi sadece. Yüzü tuhaf bir hal almıştı kaşlarını çattı ve neredeyse 3 saniye sonra gülmeye başladı.
"Gülünecek ne var ki?" dedim sinirli bir şekilde. Cidden sinirlenmiştim. Yüzümden de anlamış olmalı ki gülmesini durdurdu.
"Benimle bir yere gelmen gerek."
"Seni tanımıyorum bile. Nereye gideceğiz?"
Yavaşca bana yaklaştı. Gözleri daha yakınımdaydı. Her ayrıntısını rahatlıkla görebiliyordum. Gözlerini gözlerimi dikti ve asla başka bir yere bakmayaraktan konuşmasını sürdürdü.
"Şuan burada benden başka kimse yok ve bana güvenmek zorundasın." Göz bebekleri daha çok büyümüştü. O anda ona güvenip güvenmemek arasında kalmam gerekirken ben onun ne kadar çekici ve güzel olduğuna odaklanmıştım. Dudakları hafif aralıktı. Dudaklarıma odanlanmıştı bu sefer de. Ağzımdan çıkacak olan her harf tanesini heyecanla bekliyordu. Bu kadar çok fazla duygu yoğunluğunu bir kenara bıraktım ve ona istediğini verdim.
"Şimdilik sana güveniyorum."
Gülümsedi. Gerçek bir gülümsemeydi bu. Dudak kenarlarının geriye doğru gidip gamzesini ortaya çıkarmasından belliydi. Çok davetkardı. İçimde ona karşı savaş verdiğimi anlamış olmalı ki bunu kullanaraktan elimi tuttu. Ve birlikte yürümeye başladık. Özgüveni beni etkiliyordu ama bir anlıkta olsa kendime gelerek özgüvenini kırmaya çalıştım. Hafif bir gülümsemeyle
"Şimdilik." demekle yetindim. Başaramadım. Umrunda bile değildi. Elimi daha çok sıktı ve adımları biraz daha hızlandı. Ben de ona ayak uydurmaya çalışarak hızlandım. Kalbimin atışlarının hızlandığını hissediyordum. Elleri elimde diye mi yoksa hiç bilmediğim bir adamla yürüdüğümden mi? Vereceğim cevaptan korktuğum için bu soruyu kafamda es geçtim. Ve beni bu kadar etkileyen o adama tekrardan odaklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE YARISI: İşaret
Vampire"Karanlık. Güç. Kan. Aşk. Tutku. Cazibe. Hüzün. Bir hikayeyi kalpte yaşamak için en ideal roman. Küçük kızın, genç bir adamla tanıştıktan sonra başına gelen tüm o iyi ve kötü şeylerin hikayesi."