"Vay canına Luke, şuraya da bir bak!" Gözlerimi bunu söyleyen Calum'a çevirdim. Büyülenmiş bir şekilde etrafı izliyordu. Ama bana göre, burası sadece ortası yarık bir dağdı. Belki bir meteor ortasına düşerek bu yarığı yapmış olabilirdi, belki de dinazorlar eskiden bu yarıkta saklanıyor olabilirlerdi ama umurumda değildi. Şuan ortalıkta ne bir meteor ne de bir dinazor vardı.
"Terimde boğulacağım!" Tişörtümü üzerimden çıkartıp, Michael'a çantaya koyması için fırlattım. Yüzünü buruşturarak tişörtü çantaya tıkarken, bana küfür ediyordu. Etrafa bakarken, bizimle aynı yaşta bir grup gördüm ve önemsemeyip pantolonumu da çıkardım.
"Ne yapıyorsun?!" Bağırıp gözlerini kapatan Ashton'a gözlerimi devirdim. "Gözlerimi işgal ediyorsun orospu çocuğu!"
"Götümün fotoğrafını çekmek istersen her zaman buradayım, Ash." Hâlâ bir eli gözlerinin üzerindeyken ceplerini yokladı, gerçekten yapacağını düşünmemiştim ama Calum'a telefonunu fırlatırken gülmüyordu bile.
"Çek şu sik kafalıyı, Instagram onun poposunu görmek istiyor!" Calum gülerek telefonda bir şeyleri açarken kafamdaki şapkayı düzelttim ve boxerımı aşağı indirdim. Michael'in tiz çığlığı kanyonda yankılanırken, diğer gruptan bazıları bize döndü.
"Aman Tanrım, bir penis!" Michael kendini yere bırakırken, en azından onun gibi salaklar için etrafı tel ile çevrelediklerine sevindim.
"Büyük bir penis Michael, büyük bir penis."
"Kollarını yukarı kaldır ve poponu salla." Calum elindeki telefonu bana doğru tutarak söyledi. Uzun ve kemikli parmakları, onun eline küçük gelmiş telefonu sarmalamıştı.
"Fotoğraf çekeceğini sanıyordum." Arkamı dönüp dediğini yaparken, büyük bir kahkaha attı.
"Zaten öyle yapıyordum ama, fotoğrafını çekmenin bir karşılığı olmalıydı, değil mi? Poponu sallaman sadece bana yaptığın bir şovdu." Gözlerimi kısarak Calum'a baktım. "Gay olduğun konusunda endişelerim var, Hood."
"Tabii, şu kız gibi birini becerebilirsem, gay olmayı senin için düşünürüm Lucas," Kahverengi göz bebeklerini takip ederek baktığı kızı bulmaya çalıştım. Fakat bu zor değildi, yani, onca insanın arasında gülerken ve kıyafetlerini çıkarırken, altın kız olduğunu bilmek zor değildi. Sanki... Kusursuz gibiydi. Evet, öyleydi. Victoria's Secret mankenlerini aratmayacak, hatta onları büyük bir farkla geçecek, derecede düzgün ve uzun bacakları, kusursuz vücudu ile o mankenleri açık ara farkla geçerdi.
O sadece bir kız Luke. İçimdeki sürtük fısıldadı. Beynimde yankılanan sesle yüzümü buruşturdum. Bir kız evet, mükemmel bir kız.
Adını bile bilmediğim, altın kız, kıyafetlerini çıkarmış, iç çamaşırlarıyla kanyonda turluyordu. Koşarken dolgun göğüsleri, adrenalin yüzünden deli gibi şişip iniyor, hemde yukarı aşağı güzel bir ritimle sallanıyorlardı.
Göğüsleri bile beni bu kadar çıldırtmışken...
Aman Tanrım.
"Gözler yukarı," diye bağırdı ben gözlerimi göğsünden çekerken. "Penisler aşağı."
"Evet, Luke Hemmings, lanet olasıca bir fotoğraf için soyunduktan sonra giyinmeyi unutmamalısın çünkü herkes senin bir kızın göğüslerine bakarken neredeyse boşalacağını görebilir." Ashton, sakinlikle koşan kızın ardından baktıktan sonra, bende ona diktim gözlerimi. "Penisine bakmayı sevmiyorum. Üzerini giy." Ashton gözlerini tekrar kapatırken, Michael alayla güldü.
"Diğer grup üyelerini çıplak gördünüz mü," Sesini kalınlaştırarak röportaj yaptığımız adamı taklit etti. Daha sonra gözlerini havaya doğru dikti ve tam bir şeker kız edasıyla, daha doğrusu Ashton edasıyla kıkırdadı. "Evet, gördük." İnce sesiyle Ash'i taklit ettiğini duyduğumda güldüm. "Peki ya gördüklerinizden etkilendiniz mi?" kalın sesinden sonra tekrar Ashton'un ifadesini yaptığında, Calum gülmekten çok boğulmaya benzer sesler çıkarıyordu. "Evet, etkilendim."
Ashton onun kafasına vururken, gözlerim bizden ilerideki gruba takıldı. İşte oradaydı ve yine gülüyordu.
O altın kızdı, ben ise onu dikizlerken neredeyse orgazm olacak çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
livsnjutare @luke5sos
Fanfictionlivsnjutare (n.) one who loves life deeply, and lives it to the extreme