Bölüm'1/Sıkıcı Seans

176 19 2
                                    

Öncelikle sizi en derin sevgi ve saygıyla selamlıyorum umarım kitabım bir çoğu kişinizi itaat eder içimden gelerek ve haddimi aşmayacak şekilde yazmam benim için en önemli husus olsa gerek.
İnsanlık tarihi boyunca meydana gelen olumlu bütün büyük değişime, gelişimleri birinci derecede tetikleyen faktör güzel söz ve öğüttür. Güzel sözlerin ve öğütlerin insan üzerindeki olumlu etkisi ister istemez gerçektir Kuranı kerimde geçen Taha suresi 43. ve 44. ayetlerinde:
"İkiniz firavuna gidin,çünkü o azmış bulunuyor. Ona yumuşak söz söyleyin,umulurki öğüt alıp düşünür veya içi titrer korkar" Buyruğu firavun gibi kibrine ve gruruna boyun eğmiş, kalbi katılaşmış birine dahi sözün ve öğüdün yararlı olabileceğine işaret edilmektedir benim "Psikoloktaki Seans" adlı yazdığım kitapta ileriki bölümlerde okumaya devam ederseniz farkında olmadan kendinizi içinde bulacaksınız..

Akıllı ve güçlü olmak,yaşam kalitesini yükseltmeye yetmez.İçine yakışıklılığımı koysam bile.. Önemli olan,böyle kavramları nerede nasıl kullanıcağımdır.Sanırım ben haddimden fazlasıyla kendimi dibe sokuyorum.İnsan bir arayış içindedir herzaman. İşte olsun,aşkta olsun,arkadaşda olsun, ailede bile. Herkez kendini iyi bilecek diye bir şey yok tabiki. Bilmeyip insanlık görevlerini yerine getirmeyi unutanlar genellikle istemsiz işe başvururlar. Bir yardımcı doktor gibi, bunun arkasında bir arkadaş veya ebebevyn, yada bir başka şey çıkar. Ama herşey senin iyiliğin içindir, benim hikayem de bu. Herşey benim iyiliğim için, göremediğim gizli bencilliğim için.. İşte başlıyoruz...

"Talha Demir Akan!!?
Talha Demir Akan!!?"
Göz kapaklarımı birinin benim adımın seslenmesiyle aralamaya çalıştım. Kısık gözlerle sesin sahibini gördüğüm an nerede olduğum, bende daha yeni dank etmişti. Ne zamandır buradayım? Hangi ara uyuya kalmışım? Karşımda oturan yaşlı teyze niye beni dövecekmiş gibi bakıyor? Off diye içimden söylenerek doğruldum. Tabii öyle bir doğruldum ki sanki beni gören biri ameliyata gireceğimi falan sanar. Yani en azından ben öyle düşünüyorum. Evet..uyku sersemi olunca haddimden fazla saçmaladığımı biliyorum ve şuan bile gözüme ürkütücü gözüken, hapishane revirlerinden farksız bir odaya gireceğim gibi bir his kapladı.

İçeri girmeden hemen önce kadın sekreter
"Doktorunuz 5 dakika içinde gelir. Siz içerde bekleyin." demese ben hala aval aval etrafı inceleyecektim. Odaya giriş yaptığım gibi gözüme kestirdiğim kahverengi deri koltuğa yerleştim. Cidden şu deri koltuklar böyle ses çıkartmak zorundalar mı? Hayır yani Allah'tan oda boştu da kimse duymadı. Sanki başka derdim yokmuş gibi birde şu durumda deri koltuğu kafaya takıyorsam demek ki hala sersemliğim geçmemiş. Neden bilmiyorum ama hep bi psikolog konularına ön yargılarla karşılamıştım. Öyle ki yakın çevremde dahi biri psikoloğa gitse heralde 'Deli lan bu.' deyip güler geçerdim. İnsan neye gülerse başına o geliyormuş cümlesi heralde doğru bir anlam içeriyor ama deli değilim ben. Yani içimde falan azıcıkta olsa var gibi ama tabii ki her deli olanın geldiği bir malikane değil burası. Belki de şuan burda olduğum için bunu söylüyorumdur. Bildiğim bir şey varsa oda içerisinin o kadar da kötü olmamasıydı. Tamam mütevaziye benzer bir tarafı falan da yok ama ne yalan söyleyeyim beklediğimin üstünde çıktı. Zaten çıkmasaydı şuan hastane dışındaydım.
Hem bugün günlerden perşembe. Sabah sabah okulumun olması yetmiyormuş gibi birde sınavımın da olması sinirlerimi daha çok bozuyor. Tamam sınavları pek önemsediğim söylenemez. Hatta hiç önemsemem ama işte annemin benden habersiz seans alması, umrumda olmadığı sınavı bile dile getirtmeme yetti. Zaten doktorun da 5 dakika içerisinde geleceğine inanmıyordum. Yani resmen zamanımı bile bile boşa harcadığımın farkındaydım. Sahi.. Allah'ın psikoloğunda ne işim var? Sanki normal hayatımda zamanım çok dolu geçiyormuş gibi konuştuğum lafa bak. O değilde hala doktor gelmedi. Herhalde bu 5 dakika işi sandığımdan da uzun sürecek gibi. Mesela şimdi şu kapıdan adımı seslenen sekreter girse, 'Doktor bey gelemiyecek.' dese, özür dilese bende, 'Sorun yok.' desem, annemi arasam 'Bir daha ben buraya gelmem. Daha doktor zamanında gelmiyor.' desem ne güzel olurdu. Ben böyle hem duvardaki anlamsız tabloyu izlemeye, hemde böyle şeyler düşünürken doktor diye tahmin ettiğimin kadının sesiyle bakışlarımı ona doğru çevirdim.

"Demek adın talha?"
Bu nasıl bir sorudur. Yok adım Hüsamettin. İnsan bir 'Hoşgeldin.' der, 'Naber.' der, 'Ne kadar yakışıklı bir şeymissin sen öyle.' der demi. Tabii sorusuna sadece,

"Evet."
diyebildim ve şaşırtılacak dercede beklenen soruyu,

"Naber?"
diye sorunca bende,

"Stabil"
dedim. Sanki çok havalı bir kelimeymiş gibi bir yerden duymuştum galiba. Beni yeni tanıyan biri havalı olduğumu anlasın demi.

"Hersey yolunda değilmiş gibi duruyor ama."
deyince hemen,

"İsterseniz ben annemi arayım onunla ilk konuşun çünkü seans başlayınca aramam gerektiğini, sizinle konuşucağını söyledi." dedim. Oda,

"Gerek yok görüşmem gereken kişi sen değilmisin?"
deyince susmuştum. Haklıydı ama buraya gelmemi annem istemişti.

"Haklısınız"
dedim hiç uzatmadan. Birden,

"Neyin var?"
diye bir soru yönelttiğinde bir şok oldum tabi. Bende,

"Yanlız hasta değilim ben"
dedim. Valla ne yalan söyleyeyim beni ilk başta tanımak isteyeceğini falan sanmıştım. Böyle pat diye sorulur mu be?

"Hastalığın ne diye sormuyorum. Buraya niçin geldin, derdin ne?"
dedi. Bende,

"Aşığım ben."
dedim. Güldü ve,

"Herkes aşık olur."
dedi.

"Ben biraz takıntılıyım."
dediğimde birden ciddileşti.

"Nasıl yani?"

"Basbaya farklı seviyorum onu."
dedim.

"Peki..kız seni seviyor mu?"
güldüm ama bu gülüşüm mutluluktan çok acı bir gülüştü.

"Seviyordu. Belki de hala seviyordur."
dedim. Yine güldü. Bu sefer sinirimi bozmuştu gülmesi.

"Ben sorunu hala anlamadım"
dedi. Sıkılmıştım bir an. Zaman beklediğim gibi geçmiyordu.

"Seans ne zaman biter?"

"Sıkıldın mı?"

"Biraz, sigara molası falan verilicek mi?"

"Sigara mı içiyorsun sen?"

"Evet onun sayesinde başladım."

"Belki de sorun budur."
dedi arkasına yaslanarak. Yavaşça ayağa kalktım ve,

"Belkide."
dedim. Çok bilmiş psikolog hanım da kalktığım an oturduğu yerden doğrularak,

"Nereye daha seans bitmedi?"
dedi. Bende uzatmadan,

"Benim için bitti."
dedim ve kapıya doğru yöneldim. Ardından hastaneden çıkış yapmak üzere, arkama bile bakmadan ilerlemeye başladım. Gerçekten vaktimi bile bile öldürdüğüme inanamıyorum ama yok töbe. Bir daha gelirsem ne olayım. Bu sırada da cebimdeki paketten bir dal aldım ve telefonu çıkarıp annemi aradım.

Telefonu açıp, "Alo?" dediği zaman, istemsiz olarak sesimin sinirimi bastıramadan,

"Bir daha psikolog falan yok."
deyip yüzüne kapattım.

Psikoloktaki SeansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin