1.Bölüm

133 5 4
                                    

  Hayatımda destek alabileceğim kimsem yoktu. Ailem vardı ama yoktu. Arkadaşlarım vardı ama yoktu. Sevgilim zaten hiç olmamıştı.

  Yaşadığım şeyler o kadar ağırdı ki bazen bu yükün altında kaldığımı düşünüyorum. Sanki bütün dertler bir çığ misali yüksek bir tepeden bırakılıyor,dertlerim büyüyor,büyüyor ve bum. Herşey yıkıntıdan ibaret. Kendimi 15 yaşından beri toparlayamıyorum. Başlarda çok iyi olan derslerim,kötüye, çok mutlu olduğum anlar üzüntüye dönüştü. 15 yaşındayken babamın annemi aldattığını öğrendim, o kadınla el ele gördüm. En acısı da bu kadının annemin en yakın arkadaşı olmasıydı sanırım. Onları ilk gördüğümde kelimeler boğazıma kılçık gibi takılmıştı. Acıtıyordu. Nefes alamıyordum. Unutamadığım tek birşey vardı; babam annemin yanındayken o kadının yüzüne bile bakmadığıydı. Sanki aralarında hiçbirşey yokmuş gibi,birbirlerini görmeye tahammül edemiyorlarmış gibi.

Sırtımı döven saçlarıma aldırmadan yürümeye devam ettim. Etraf gözyaşlarımdan dolayı pusluydu. Kulaklarım sağır olmuş gibiydi. Eski olayları düşündüğümde kendimi kaybediyordum. Babamla o kadın ayrılmışlardı ama babam arkasında küçük bir çocuğuda bırakmıştı. Annem hala hiçbirşeyi bilmiyor hatta onlara ziyarete gidiyor,eve yemeğe davet ediyordu. Ne kadar tepkimi koysamda annemin iyi niyeti yüzünden konuşmamalarını sağlayamıyordum. Annemlede bu ısrarlarım yüzünden küsmüştük zaten.

Kulağıma yakından gelen tiz korna sesiyle irkildim. Sonra bacağımda acısı tarif edilemeyen bir sızı belirdi. Yere yığıldığımda su birikintileri beyaz elbisemi ıslatmıştı. Acıyla kıvranırken birkaç ses duyuyordum ama anlayamıyordum. Yağmur şiddetini arttırırken bacağıma birinin dokunmasıyla vücudum yerle temasını kesmişti. Artık birşeyleri düşünmemek ve görmemek için gözlerimi sıkıca yumdum.

Biri beni kucağında taşıyordu. Sanırım bunu babam bile yapmamıştı. Böyle düşünmem garip bir şekilde gülümsetmişti. Sırtım yumuşak birşeyle temas edince sıkıca kapattığım gözlerimi açtığımda karşımda koyu kahverengi gözleri bu kadar yakından görmem ürkütmüştü. Yüzündeki endişeli ifadeyi görünce zorda olsa gülümsedim. Ne söylenir, ne söylemem gerek bilmiyordum. Sadece gülümsedim.

"İyi misin?" Ses tonu pürüzlü çıkıyordu. Burnunun ucundan akan yağmur suyu elbiseme düşünce gözüm ister istemez üzerime kaydı. Berbat görünüyordum. Bacağımdaki acıda bunu desteklerken karşımdaki adamın yüzüne baktım. Gözlerini kırpıştırmış,yanağıma bakıyordu. "Bak,özür dilerim. Kornaya bastım ama sanki hipnoz olmuş gibiydin,hastaneye gidelim bacağın kanıyor."

Sözleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkmıştı. O kadar yakındık ki ister istemez gözlerim dudaklarına kaydı. Hava soğuk olduğu için morarmıştı. Yanakları ve kolumdaki buz gibi eli üşüdüğünü belli ediyordu. "Birşeyim yok,ufak bi çizik" Birşeyim vardı. Canım yanıyordu. Hatta o kadar çok yanıyordu ki. Ama bu acım fiziğimde değil,ruhumun en derinlerinde biryerlerdeydi. Arada yukarı çıkmak için çabalıyordu fakat buna izin vermiyordum.

"Olsun hastaneye gidelim. Başıma dert olmanı istemiyorum." Haklıydı. Benim hatamdı. Dikkatli olmalıydım. 

Kafamı olumlu anlamda sallayıp bacağıma baktım. Kolumdaki buz gibi olan elide kaybolunca oturduğum yerde kıpırdandım. Bacağımda birkaç çizik,yeşil ve mor renklerin hakim olduğu morluklar vardı. Aslında canımın acısı git gide azalıyordu ama hastaneye gitmemde fayda olduğunu düşündüğümden emniyet kemerimi takıp yanımdaki genç adama baktım. Yüzünde hala yağmur damlaları vardı,uzun ve karışık saçlarına bakıp iç geçirdim. Saçları benimkinden daha parlak ve canlı duruyordu.

Ellerim soğuktan titrmeye başlamıştı. İlk önce ellerimin titremesinin geçmesi için yumruk yaptım. Sonra elimi karşımdaki genç adama uzattım. Aslında beni tersler sanıyordum. İşinden gücünden etmiştim adamı. Benimle uğraşmak zorunda kalmıştı. "Deniz." Sesim soğuk yüzünden titrek çıkmıştı.

Gözlerini kısa bir an bana çevirmişti ama hemen önüne dönüp yola bakmaya devam etti. "Rüzgar. Tanıştığıma memnun oldum ama keşke bu şekilde tanışmasaydık." Hafifçe gülümsedi. Havada kalan elimi hızla indirip elbisemin eteğini sıktım. Dudaklarımı dişleyip gülümsedim.

Hastaneye geldiğimizde biran duraksadım. Burası fazla lüks görünüyordu. Ufak bir ağrı için masrafa girmesine gerek yoktu. "Burası biraz fazla büyük değil mi? Küçük birkaç çizik var önemli birşeyim yok ki masrafa girme" Zengin olduğu arabasından ve giyiminden bariz bir şekilde belli oluyordu ama alışık değildim işte. Birinin bana ilgi duymasına,yardım etmesine alışık değildim.

"Önemli birşey olmasa bile gidelim" göz kırpıp gülümsedi. "Hem içim rahat etmez"

"Tamam o zaman" arabadan inmeye kalktığım gibi oturmam bir olmuştu. Ağzımdan küçük bir inilti çıkmıştı. Ayağa kalkınca bacağımda keskin bir acı hissetmiştim.

"Ne oldu? Bekle. Şimdi seni kucağıma alacağım eteğini düzelt"  dediği gibi kaldırdığı an eteğim açılmıştı. Hızla bacaklarımı örtüp boynuna yapıştım. Düşüp ikinci bir acı istemiyordum.

Doktor çok önemli birşeyin olmadığını sadece etimin ezildiğini söyledi,birkaç ilaç verdi ve yaraya pansuman yaptı. Hastaneden çıktığımda saat 10'a geliyordu. Telefonum kaza olduğunda su birikintisine düşmüştü sanırım şarjım da bitmişti,doğrusu artık telefonumun çalışacağını düşünmüyordum. Annemin beni merak ettiğini,telaş yaptığını düşündüm ama sonra bugünkü kavgamız aklıma geldi. Sonra bana "herşey senin suçun,babanla aramızı bozmaya çalışıyorsun amacın bu mu?" diye bağırışı kulaklarımı çınlattı. Gözlerime gelen yaşları geri gönderip rüzgarın uzatmış olduğu koluna girdim. Bacağımdaki ağrı şiddetini azaltmıştı ama yürürken dengemi kaybediyordum.

"Evin nerede?" Gözlerimi kırpıştırıp pürüzsüz yüzüne baktım gözleri yine yanağıma bakıyordu.

"Yanağımda birşey mi var?" Yanlışlıkla söylediğim cümleyle kolumu rüzgarın kolundan çekip ağzımı kapattım. Gözlerim iri iri olmuştu. İlk kez düşündüğüm birşeyi sesli söylemiştim ve rezil olmuştum. Öyle pat diye soru mu sorulurdu.

"Hiç." Kısa ve ilgisiz cevabıyla ellerimi ağzımdan çekip yürümeye çalıştım. Canım yanıyordu ama dayanabilirdim. Arabaya kadar kendim yürümüştüm,insan yardım edeyim derdi değil mi? Arabaya binip evin yolunu tarif ettim. Yol boyunca ağzımızı bıçak açmamıştı. Eve önüne geldiğimizde emniyet kemerimi çözüp hafifçe bedenimi ona çevirdim.

"Teşekkür ederim,yardım ettiğin için. Senin yerinde başkası olsaydı çarpıp kaçardı." Gerçekten böyle düşünüyordum. Bu devirde kim kime yardım ederdi ki?

"Önemli değil. Ha bu arada bir daha sokağa çıktığında dikkatli ol,dediğin gibi herkes yardım etmez." Gözlerimi onun göremeyeceği şekilde devirip arabanın kapısını açmaya çalıştım ama kilitliydi.

"Kapıyı açar mısın?" Son derece nazik konuşmuştum ama hala kapının kilidini açmadı. "Kapıyı aç diyorum duymuyor musun?" Yüzüme hala put gibi ifadesiz bir şekilde bakıyordu.

"Açarım ama bir şartla." Şart mı? Yardım etmesinin yanında kendi çıkarıda mı vardı? Ah. İnanamıyorum. "Korkma sana zarar vermek gibi bir düşüncem yok. Sadece..."

"Sadece ne?" Zarar vermek gibi bir amacı olmadığını söylemişti ama korkmuştum.

"Sadece numaranı istiyorum." Numaramı mı? Sayesinde telefonumun çalışıp çalışmadığını bile bilmiyordum. Tamam benim hatamdı ama zamanında frene basmayı akıl edebilmeliydi.

"Telefonum arabayla bana çarptığında su birikintisine düştü,şarjım da yok daha çalışıp çalışmadığını bile bilmiyorum." Arabayla bana çarptığında derken kelimeleri bastırarak söylemem onu güldürmüştü. Gözlerinin kenarları hafifçe kırışmış,dudağının kenarındaki gamzeler belli olmuştu.

"O zaman başka birşey isteyeceğim" Menfaatlerine göre haraket eden insanlardan nefret ediyordum rüzgarda böyleydi. Neden sürekli yanlış insanlarla karşılaşıyordum ki. "Öpebilir miyim?"

YAĞMURDA SEVDİM SENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin