6. Bölüm

34 2 0
                                    

Gülüşünü gülüşüme sakladığım adam. Sevilmeyi en derinlerde hak eden adam. Kokusunu unutamadığım adam. İlk kez güvendiğim adam.

Rüzgar benim için çok şey ifade ediyordu. Mimikleri,jestleri,konuşması. Herşeyiyle herşeyim olmuştu. Ona gün geçtikçe aşık oluyordum. Denizin ortasında yaptığım itirafın üzerinden 2 hafta geçmişti. İlk başta bana tepki vermeyip yüzüme bön bön bakmıştı ama sonra toparlamıştı. Tedaviyi onun için kabul etmeyecektim. Onunla dolu dolu yaşamayıp ölmek,hastane odalarında sürünüp yaşamaktan daha iyiydi. Anneme rüzgardan bahsetmemiştim çünkü buna engel olacaktı. Rüzgar için tedaviye gitmediğimi anlarsa herşeyi rüzgara anlatabilirdi ve sonum olurdu. Onu gerçekten çok seviyordum. İlk ve son aşkım olacaktı. Sevgili değildik,olmakta istemiyordum. Onunla hem arkadaş,hemde iki aşık insan gibi vakit geçirmek herşeyden daha güzeldi. O benim eksik yarımdı. Biz bizi tamamlıyorduk.

"Deniz kızım kahvaltı hazır." Annem aşağıdan sesleniyordu. Artık eskisi gibi değildim. Hayattan zevk almak için daha da çaba sarf ediyordum,annem bana acımıyordu. Daha çok mutlu olmam için çabalıyordu. Çabalayışını gördükçe zaten mutlu oluyordum. Kahvaltımızı sessizce oturup Elisi aradım. Arkadaşım yoktu ama elis farklıydı işte. Dertlerimi dinler ne yapacağımı söylerdi.

"Efendim" sesi uykulu geliyordu. Saat 12 olmuştu,bu saate kadar uyuması şaşırtıcıydı.

"Uykunu mu böldüm, ah kusura bakma. Kapatayım istersen?" Her sabah erken kalkar,spor salonuna giderdi. Zaten onunlada kick bokstan tanışıyorduk.

"Yok hayır kapatma. Dün gece çok kötü şeyler oldu,sabaha kadar uyuyamadım. İçim geçmiş öyle. Ee napıyorsun?" Her zaman dertlerini anlatan taraf ben olurdum ama bu sefer sıra bendeydi.

"Ev müsait mi? Size gelebilir miyim?" Üvey babası işe gitmeyip tüm gün evde oturuyordu,arada kahveye de gidiyordu,gittiği zamanlar ben ona uğruyordum. "Müsaitim,kahvaltı yaptın mı hazırlıyım mı sana birşeyler?" Elisi tanıdığımdan beri kahvaltı yaptığını görmemiştim,sabahları hiç birşey yiyemiyordu. "Yedim ben. Hazırlanıp geliyorum."

Telefonu kapattıktan sonra üzerimi değiştirip dışarı çıktım. Canım sıkkındı. Elis hiç birşeyi kafasına takmıyordu,onu bile birşey üzdüyse kim bilir neler olmuştu. Evi aşağı mahalledeydi. Kulaklıklarımı takıp hızla yürüdüm. Mahallenin kekolarını görünce sessice küfür savurdum. Umarım laf atmazlardı. Abaza yığınları. Kafamı kaldırmayıp önlerinden geçecektim ki biri kulaklığımı çekti. Öküz gibi sırıtıyordu.
"Nereye böyle acele acele yoksa bizden mi kaçıyorsun güzelim ayıp oluyor ama" sesini sonlara doğru üzgünmüş gibi yaptı. Tiksinç herifler. Tek kişi olsaydı her şekilde halledebilirdim ama üç kişilerdi.

"Senin anana bacına böyle yapsalar nolur lan yavşak" arkamdan gelen sesle irkildim.

Mahallenin DELİKANLILARI atağa geçmişlerdi. Ağır abi tiplemeleri yapıp 'hayırdır len' dediler. (Antalyanın en keko yerinde oturuyorum,daha fazla iğrençleşmicem.)

Rüzgar imdadıma yetişmişti. Yanında bir arkadaşı daha vardı. Kavga çıkmasın diye rüzgarın koluna girip oradan uzaklaştırmaya çalıştım ama sadece çalıştım. Ne olduğunu anlamadan kavga çıkmıştı bile. Neyseki rüzgarda,yanındaki arkadaşı da sağlam çıkmıştı. Hatta ben bile bir ara rüzgarın üzerine giden çocuğa yumruk atmıştım. Eh o kadar boksa gidiyorduk,olsun birşeyler.

Mahalledeki esnafların yardımıyla kavgayı ayırmıştık.
"İyi misin?" Rüzgar dudağının kenarındaki kanı silip yanıma geldi. Kanayan dudağına parmak uçlarımla dokunduğumda,titredim. İçimi yakan adam içimi titretmişti. Garip.
"İyiyim,dudağın.."
"Çok acıyor öpte geçsin" şakaya karışık söylemişti. Yavaşça parmak uçlarıma yükselip dudaklarına yanaştım. Çok şaşırmıştı.

YAĞMURDA SEVDİM SENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin