Her sabah olduğu gibi bu sabahda alarımdan önce uyanmışdım elimi yüzümü yıkayıp gardırobuma doğru yöneldim. Mor nike bir t-şörtle siyah bir eşoftman giydim, yeni aldığım air max ayakkabılarımıda giyip sabah sporu için sahile indim kulaklığım bana funda arar'ın bağışla müziğini söylüyordu. 500m kadar hızlı tempoda koşmuştum. Karşıdan gelen beyaz atletli spor taytlı esmer kız dikkatimi dağıtmışdı. Benim aksime ağır tempoda koşuyordu gözlerimi ona dikdim ama o hiç oralı olmadı. Kulaklığıyla dinlediği müziğin nakaratlarını mırıldanarak yanımdan geçti. Dik bir duruşu vardı.
Eve girip hemen bir duş aldım üzerime siyah v yaka bir t-şörtle kot bir pantolon giyip aşağıya indim. Emine abla kahvaltıyı hazırlamışdı bir yandan gazetimi okuyup diğer yandan kahvaltımı yapıyordum. "Emine abla dul bir kadındı eşi tarafından terk edilmiş ve sokakda kalmışdı ev işlerini yapması için evime işe almışdım çok iyi ve hamarat bir kadındı benim evde olmadığım zaman evede göz kulak oluyordu" televizyonu açıp kanallarda gezinmeye başladım "ah bu sabah programları insanı kanser eder" televizyonda bir şey bulamayınca Nazmi babanın yanına gitmek için evden çıkdım.
Kapıyı hizmetçisi fatma hanım açtı Nazmi babanın odasında olduğunu söyleyip bana eşlik etti. 'Hoşgeldin oğlum bende seni çağıracakdım sana söylemem gereken bir şey var. Fatma hanım bana Rüya'yı çağırırmısın'
Rüya'da kimdi ve Nazmi Baba benimle ne görüşecekdi ? Bu soruların cevaplarını almak için biraz beklemem gerekecekdi anlaşılan. Nazmi babanın oğlum otursana ayakda niye duruyosun demesiyle irkildim.
Ben tam oturmuştum ki kapı açıldı bu benim sabah sahilde gördüğüm o esmer kızdı. 'Beni çağırmışsınız'
'Gel kızım,gel otur şöyle' tam karşımdaki koltuğa otururken göz göze gelmişdik. "Gözleri gökyüzü kadar berrak bir deniz kadar asiydi keskin ve mavi gözleri içimde adını bilmediğim bazı duygularımı ayağa kaldırmış esas duruşda bekletiyordu. burnu ufak ve dikdi siyahın en koyu rengi vardı açık saçlarında.
Kızım bu oğlum Azat, Azat buda benim kızım Rüya.
Kızım mı ? Oğlum mu ?
Bu soruyu aynı anda sormuşduk benim sakin ses tonumun aksine onun sesi sinirliydi ve itiraf etmeliyim ki bu kız sinirlenince çok güzel oluyordu.
-Evet ikinizde benim evlatlarımsınız.
Rüya bağırarak demek başka bir kadından çocuk peydahladın ve benimle tanışdıracak kadar yüzsüzsün, annemin mezarda kemikleri sızlıyodur şimdi. Nasıl bir insansın sen?
-Kızım önce bi dinle durum öyle değil.
Hiç bir şey dinlemek istemiyorum derken gözlerinde bir denizin hırçınlığı vardı, dalgalar kayalara o kadar sert vuruyordu ki insanı denizden ürpertiyordu. belkide durmadan şimşek çakıp bağıran sinirli gökyüzü vardı bu gözlerde. Mavinin hangi tonuydu bu ?
-Ben babanızın oğlu değilim beni oğlu gibi seviyor sadece bende onu babam gibi. Bunu benmi söylemiştim? İstem dışı ağzımdan kelimeler çıkmış birbirleni tamamlayarak bu cümleyi kurmuşlardı etkiye tepki gibi bir şeydi bu.
-Nasıl yani ?
Nazmi baba sesini yükselterek bi dinlesen anlatıcam. Ses tonunu kısarak devam etti. Seni Amerika'ya lise okumaya gönderdikden bir yada iki hafta sonra Azat'la tanışdım, annesi babası yokdu. Bizim şirkete işe aldım dört senedir benim yanımda çalışıyor saolsun bir dediğimi ikiletmedi senin yokluğunda bir evlat oldu bana. Bundan sonrada senin korumalığını ve şöförlüğünü yapmasını istiyorum yanından ayrılmicak.
"Beni şirkete işemi almış? Tamam beni işe aldıda şirkete falan değildi. Nazmi babanın şirketide yokdu zaten yaptığımız işi kızından gizliyordu haklı olarak."
- Bu mu benim korumalığımı yapacak bu kendini koruyamaz. Hem şunun tipine bak ben bunu yanımda gezdirmem.
"Bu kız kendini ne sanıyordu insanlara bu kadar üstden bakması egoist bir ukaladan başka birşey olmadığını gösteriyordu. egolu insanlardan nefret ederim. babanın yanında olmasak ben ona ne diyeceğimi biliyordum ama babaya saygısızlık olmasın diye ağzımı açamamıştım. Hem o kadar tipsiz değildim tipsizmiydim yoksa ?"
Nazmi babanın sinirlendiğini görebiliyodum o zaman evden dışarı çıkmayacaksın.
Rüya bir volkan gibi patlıyacak yer arıyodu burda patlarsa lavlarının benimde canımı yakacağından emindim gözleri asi bakışlarını takınmışdı ve itiraf etmeliyimki bu haliyle çok sexsydi.
Baba kusura bakmazsan bende bu işi istemiyorum biliyosun şirketde önemli işlerim var bu aralar birazda yoğunuz. -Ne zamandan beri verdiğim işe itiraz ediyosun Azat ?
-Yok baba itiraz etmek için söylemedim şirketdeki işler aksamasın sonra.
-İşler bir şekilde halledilir. Bu işi sen yapacaksın tartışma istemiyorum konu kapanmıştır.
Rüya kapıyı vurup çıkmışdı
Baba neden beni bu işe veriyosun? Kızınız istemiyo belliki,başka birini verin hem kızınızda üzülmemiş olur.
-Azat oğlum, sende biliyosun ki düşmanımız çok bunca sene onu Amerikada okutdum tatillerde bile buraya gelmesini istemedim. Kimse onu tanımıyordu tanınsalar benim canımı yakmak için kesin öldürürlerdi. Amerika'da izini kaybetdirmişdim kimsenin varlığından bile haberi yokdu ama artık burada ve benim sendem başka kimseye güvenim yok kızıma gözün gibi bakacaksın annesi gibi onuda kaybedemem. Kızım sana emanet.
"Baba haklıydı düşmanlarımız açığımızı arıyolardı ve Rüya onlar için güzel bir fırsat olabilirdi." Tamam baba merak etme.
Arabanın dikiz aynasından kendime bakarken Rüya'nın şunun tipine bak ben bunu yanımda gezdirmem lafı kulaklarımda çınlıyordu. Evet haklıydı kestane rengi saçlarım uzun ve dağınıkdı sakallarımın arasından sadece kahverengi gözlerim gözlerim gözüyordu tabiri caizse saç sakal birbirine girmişti. Kendime dikkat edince Uzun zamandır aynaya bakmadığımı fark ettim. Vitesi bire takıp kuaförün yolunu tutdum.