Ağlıyordu, ağlıyordu insanlar. Ellerinde kahve cam kenarında döküyorlardı gözyaşlarını, çalınacak bir kapının, gelecek bir insanı bekliyorlardı. Titriyordu dudakları, bir sigara düşüyordu ağızdan. Yine de ayırmıyordu gözlerini camdan, bir rüzgar esiyor saçları karışıyordu saçlarına ve yüzünü kaplıyordu saç tanelerindeki siyahlar, içi üşüyordu insanın ne üşümeydi ki bu yanan yüreğinin ateşini söndürüp tekrar alevlendirecek kadar bir üşüme bu. Sonra kararıyor gözleri, yavaş yavaş kapanıyor. Bekleyip de getiremediği sevdiğini beklerken cam kenarında, kahve fincanıda kayıyor ellerinden kesiliyor parmakları, canından fazla acıtmıyor ama uzanıyor adımları kesik parçaların bıraktığı banyo aynasına, bir çift göz izliyor onu ayna karşısında tanıyamadığı kendisi izliyor. Gözyaşlarını geçiştiriyor, akan musluğun altında. Islak elleri ile geçiyor yeniden cam kenarına ve çaresizliği ile gelmeyecek olanın gecenin en karanlık vaktinden, gündüzün en yakın vaktine doğru. İçinin kanayan kara gününde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bileğinden Öptüm Seni
PoetrySevgili Piraye; Balık koskoca okyanusun derinliklerini avucunun içi gibi bilse de, bir lokma uğruna, atılan oltaya can feda. Bırak benim de avucumun içi gibi bildiğim o koca kalbinde bir hata yapma hakkım olsun. Şimdi sen yoksun ağlıyoruz arkadaşla...