Yıldızlı Gece

336 22 5
                                    

Kız çevirdi başını penceresinden tarafa. Gökyüzünde 4 tane yıldız vardı. Penceresinin yettiği kadar görebildi. Doğru ya ne kadar da uzun zaman olmuştu yıldızları izlemeyeli.
Yıldızları sevmezdi diğer birçok şeyi sevmediği gibi. Gereksiz olduğunu düşünürdü. Sanki aşk pek gerekliydi ya evrene.
Temiz havayı soludu önce sonra bir sigara yaktı yine, ciğerlerini karartmak için. Sonra çekti perdeyi başını koydu yastığına sanki ufak bir ışık girse uykusu kaçacakmış gibi sıkı sıkı kapattı her yeri.
Tüm renklere rağmen onun dünyası zifiri karanlıktı. Yalnızlık onun en büyük ve tek eğlencesiydi.
Siyah seven derlerdi ona. Siyah pantolonları, siyah saçları, siyah ojeleri. Dünyası kadar kendisi de siyahtı. Bütün bunlara tek tezat yemyeşil gözleriydi. Uzun siyah saçları ve ince sert çizgili yüzüne inat yumuşacık su gibi bakan yeşil gözler.
Hiç kimse onu gülerken görmemişti. En azından bi tebessümle bile. Neydi onu bu denli hayata küstüren. Aslında göründüğünün aksine sakin bir yapısı vardı. Belkide sabretmeyi öğrenmişti en fiyakalısından.
Şehrin göbeğinde sayılacak küçük bir evi vardı. Küçük siyah bir ev. Geçimini bir barda çalışarak sağlıyordu. Geceleri oraya gidiyordu. Gündüzleri evde kalıyordu çoğu zaman. Evde olmadığında ise renksiz hayatına ters düşen şeyi yapıp bir buket çiçek alır giderdi. Kimse nereye gittiğini bilmezdi. Zaten kimseyle doğru dürüst konuşmazdı ki o. Sanki insanlardan tiksiniyormuş gibi tavırları vardı yüzünde.
Kimi ona güzelliğine hayran olmuşcasına bakar kimi kendini beğenmiş derdi. Hiç kimse umurunda değildi tabi onun.
Yağmur yağarken evine geri dönüyordu. Sırılsıklam olmuş siyah hırkasının kapişonunu geçirmişti kafasına. Biraz büyüktü ve sık sık gözünün önüne düşüyordu. Yere bakarak yürürken kafası sert bir şeye çarptı. Bu da neydi böyle? Başını kaldırmadan gözlerini önce yerde gezdirdi. Bir çift ayakkabı. Ayrıca yürümüyor öylece duruyordu. Başını kaldırdı karşısında yine yağmurdan ıslanmış saçları ve ceketiyle ona bakan kusursuz sayılabilecek bir yüz vardı. Belli ki gitmeyecekti. "Özür dilerim" dedi aslında bu 'bir yol versen keşke' demenin kibar haliydi. Adam uzun uzun ona baktı ve hiç bir şey demeden yol verdi yüzünde hafif bir tebessüm vardı sadece. Arkasından öylece bakakalmıştı.
Hızlı adımlarla eve ulaştı siyah seven. Üzerindekileri çıkarıp sıcak bir duş aldı. Bir fincan kahve alıp herhangi bir yere oturdu. Dışarda aralıksız yağan yağmuru izlerken o adam geldi aklına. Yüzü aklına kazınmıştı resmen. Hem nasıl kazınmasaydı ki o muhteşem yüz.
İşe gitme vakti yaklaşıyordu. Siyah pantolonu ve yine siyah hırkasını giydi saçlarını bugün açık bırakmak istemişti yıllar sonra uzun dalgalı simsiyah saçlarını açtı. Omuzlarından aşağı şelale gibi düştü. Çok özenmesine gerek yoktu zaten kendiliğinden şekilliydi saçları. Çıktı evden yağmur çok hafif ciseliyordu.

SİYAH SEVENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin