Hotarubi ni mori e

493 57 45
                                    

 Not: Belli bir yerde ending'i açmanızı isteyeceğim. Oradan itibaren dinleyin, lütfen :D Ending: Natsu wo miteita Medyaya da koyuyorum ne olur ne olmaz diye. İyi okumalar :) Ve evet, videodaki maske hikayede geçen maskedir.

(ışıltılı ateş böceklerinin ormanına)  

Maskeli genç gölün önünde, bir kayanın üzerinde, sanki bir şey görüyormuşçasına sadece ileriye bakıyordu. Sanki bir şeyi bekliyordu.

***

Elimde mavi ve ağır çantam, evin kapısına doğru koşturuyordum. Sabırsızdım. "Amcanın sözünden çıkma, tamam mı?" diyerek arkamda beliren anneme döndüm ve aynı zamanda hızla ayakkabılarımı giymeye koyuldum.

"Peki" dedim ve evin içinde bir şey unuttuğumu fark edip ayakkabılarımı aynı hızda çıkararak mutfağa yöneldim. "Mendilini aldın mı? Biletini kontrol ettin mi? Güzel bir çift ayakkabı koydun mu yanına? Yoksa sadece onları mı götüreceksin?"

"Yeter bunlar. Siyah ayakkabıları da koydum." Dedim ve mavi ayakkabılarımı tekrar giymeye başladım. "Çantanı hızlı trende unutma sakın. Başka şeylere dalıp da durağı kaçırma." Diyen anneme bakmadan "Peki, anladık!" diyerek tersçe cevap verdim.

"Öf yahu, oraya her sene gidiyorum zaten, bir şey olmaz." dedim ve ağır çantamı iki elimle tutarak anneme baktım. O bir şey demeyince çantamı omzuma astım ve kapıya döndüm. "Şapkanı geçir kafana bakayım! Güneş çarpar sonra bak." diyerek son olmasını dilediğim nasihatiyle beraber mavi şapkamı uzattı bana. Mavi şapkaya ufak bir bakış atıp yanımda kalan kapıyı açtım ve "Bir şey olmaz! Ben böyle iyiyim." Dedim. Sonra da bir şey demesine fırsat vermeden dışarı fırladım ve "Gittim öyleyse ben!" diyerek el salladım.

Yakıcı sıcağın ve cırcır böceklerinin sesinin eşliğinde otobüs durağına geldiğimde hemen güneşliğin altına sığındım, ağır çantamı yere koyarak heyecanla otobüs beklemeye koyuldum.

Onunla ilk kez... altı yaşımdayken karşılaştım.

Sıcak mı sıcak bir gün, Youkailerin yaşadığı yer olarak halk arasında konuşulan Yamagami'nin ormanında kaybolmuştum. Bir çıkış bulabilmek uğruna uzun mu uzun koşuşturmalarımın ardından neredeyse hareket edemeyecek kadar yorgun düşmüştüm. Korku ve yalnızlığın şekillendirdiği duyguların beni ağlayışlara mecbur bırakmasının ardından o yanımda belirivermişti.

***

"Baksana bana, bücür!"

Hafifçe, bacaklarımı saran kollarımın arasından başımı kaldırdım ve sulu gözlerle sesin geldiği yeri bulmaya çalıştım. Biraz ileride, uzun bir insan silueti gördüm. Çoğunlukla beyazlara bürünmüştü. Hafif yamuk bir ağacın arkasına yarım yamalak saklanmış ve beyaz tilki maskesinin ardından, doğrudan bana bakıyordu.

"Neden ağlıyorsun?"

Sanki rüyadan uyanmış gibi, baygın bakışlarım kesinleşti ve maskeli adamın varlığını doğrulamışım gibi ayağa fırladım. "Biri var! Kurtuldum!" diyerek körü körüne adama doğru koşmaya başladığımda önce biraz geriledi. Ona tam sarılacakken ağacın arkasına kaçarak benim vahşi çimenlerle buluşmamı sağladı.

Bir süre inleyerek yerde kaldım. Sonraysa saçıma yapışan yaprakların birazından kafamı hızla sallayarak kurtuldum. Baygın ve sinir olduğumu belli eden bakışlarım maskeli adama döndüğünde, maskeli adamın adam olmadığını fark ettim. Vücudu daha çok bir lise öğrencisininkine benziyordu.

"Kusura bakma" dediğinde hâlâ ona sinir olmuş olduğumu belli eden bakışlarımı atıyordum. "Sen insan çocuğusun, değil mi?" dediğinde şaşırdım.

Hotarubi no Mori eHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin