Yolculuk Zamanı

32 1 3
                                    

Gözlerimi açamıyordum ama mükemmel hissediyordum. İlginç güçlerim vardı.
Uçabiliyordum. Çevremdekileri hissederek tanıyordum. Tabii ya ben ikinci zaman yansımasına gelmiştim. En iyi ve en kötülerin yeri...

Aklıma sen geldin. Her yerde aradım ama sen yoktun. Başka zamanda olmalıydın. Uzun bir süre kapalı bir yerde sessizce kaldım. Tam olarak ne kadar süre bilmiyorum çünkü zamansızlıktan çıktım ve burada kimse bişey bilmiyordu.  Ben henüz zamanla tanışmadım ama kısmet olursa senden sonra onunla tanışmaya niyetliydim.

Uzaktan birinin yaklaştığını hissetim. Ama ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Ruhuma  girdi. Bir türlü kendimi kontrol edemiyordum.  İlerlemeye başladı benide peşinden sürüklüyordu. Kendimi durduramıyordum.

Pislik kokuşmuş biryere geldik. Yavaş bir şekilde kendime geldim. Yanımdakinin büyük bir şeye benzediğini çıkarıyordum.

'Sen birini arıyorsun ancak onu burada bulamıyorsun. Onu çok seviyorsun. Kaybettiğinden korkuyorsun.'

'Boş konuşmalar bunlar beni nasıl ve neden sürükledin?'

'Seni sürüklemem konusuna zamanla açıklık kazandıracağız. Ama seni getirmemin sebebi birbirimize yardımcı olmak.'

'Nasıl olacak?'

'Ben aradığını bulmana yardımcı olurum. Sende benim bazı isteklerime yardımcı olursun.'

Sana ulaşmanın bir yolunu bulduğum için hemen kabul ettim.

'Öncelikle nerede olabileceğini söyleyeyim. Başka bir zamana gitmiş olabilir. Zamanda kaybolmuş olabilir. Zaman yansımasına gönderilmemiş olabilir veya maddesel zamana gönderilmiş olabilir.'

Konuşan şeye karşı gelemiyordum tutlmuştum ve üzerimde otorite kurmuştu , büyüklüğüne saygı duymaya başlamıştım ve anlatmaya devam ediyordu.

'Eğer zamanda kaybolduysa yapabileceğimiz hiçbirşey yok.!'

O anda garip bir şey yaşadım tepem karıncalandı dengemi yitirdim ardından  söze daldım.

' Zaman kim?! Beni tanıştır onunla! Kimse onu benden koparamaz! O benim ışığım! Onunla yüzleşeceğim! Gerkirse ben ölürüm ve onu kurtarırım!'

Karşımdakinin sırıttığını hissediyordum bu utanç vericiydi. Bana saygı duymuyordu. 

Ne yaptığımı ilginç bir şekilde yaniden içimden geçirmiştim ve yaptığımda saçmalık payı olduğunu çıkardım.

Karşımdakine 'şey' diyeceğim. Şey konuşmasına devam etti.

'Sakin ol karanlık cücesi. Ben sadece bir ihtimalden bahsettim. Eğer kaybolduysa bir sebebi vardır. Sen buna bişey yapamazsın. Henüz bizde daha zamanın ne olduğunu çözemedik. Emin ol onunla önce ben yüzleşmek isterdim. Onlarca sevdiğimi aldı benden.'

İçimden efkarlanmıştım biraz. Şey onlarca diyor oysa ben birinin peşindeyim. Ayıp ettiğimi hissettim.

' İkinci ihtimal  , zaman yansımasına gönderilmemişse zaten telaşlanma sende sonunda onun yanına gideceksin. Üçüncü ihtimal başka bir zaman olan gerçekten ışıksa o seni bulabilir eğer seni tanıyorsa. Ama o buraya gelirse karanlıkta kaybolur.'

Hemen söze atladım.

'Hayır yok yok beni tanımıyor.'

İlk defa beni tanımadığın için mutluydum. Garip bir histi bu.

'O zaman iyi bu ihtimal varsa ve seni tanımıyorsa uzunca göremezsin. Ama elbette en sonunda göreceksin. Çok uzuuun geçtikten sonra..'

'Peki ya maddesel zamana gittiyse?'

' O zaman işin hem kolay hem zor. Aslında seni buraya getirmemin sebebide bu. Bana burada yardımcı olacaksın ve hemde ışığını bulmana fırsat olacak. Bizler

çok uzundur  zaman denen biryerdeyiz ve gelişiyoruz. Bunu için en gelişmiş biz olmalıyızki bizi devirebilecek hiç bişey olmasın.'

Aklıma çok fazla soru birikti. Bende birini sormaya karar verdim.

'Peki ama bizi neden ezmek istesinler? Ezilmek için gönderildiysek neden burada özgürüz?'

'Çünkü bunları anlamayacak kadar yenisin buralarda.'

Anladım ki ben kötülerin yanında saf tutacaktım sırf seni bulabilmek için. Belkide bu yüzden kaybedecektim seni görebilmek için. 

'Onun için maddeden yaratılmış olanlar tek düşmanımız. Tabii kendi içimizdede var.  Onları ezersek bizi kimse yıldıramaz. Aramızdaki birkaç ahmak bu işin

böyle değil kendi aramızda iyi ve dürüst geçinerek sağlanabileceğini savunuyor. Eğer sende bize yeminli hizmetkar olursan senin için ışığını bulmana yardımcı

olurum. Bulursan korumana izin veririm ama karşımıza çıkmadığınız sürece. Ne dersin?'

Ne desem bilemiyordum. Şey çok ikna edici bir sinyalle anlatıyordu ve işin

ucunda sen vardın. Fazla düşünmeden kabul ettim.

'Kabul ederim ancak ışığıma tek bir zarar gelmeyecek.'

'Tamam ancak şöyle birsey daha var. Işığın büyük bir ihtimalle maddesel

zamanda olacak. Orada kural kimin zamanı geldiyse o ortaya çıkar. Ben ışığının ne zaman parlayacağını bilemem. Ve nasıl tanıyacağınıda bilemem.'

'Tamam kabul ediyorum yeter ki ışığımı  görebileyim.'

'Haa bişey daha var. Asla ona görünme yoksa onu aniden söndürürsün. Sadece

sen göreceksin , o değil. Ayrıca orada sana karabasan diyecekler. Henüz sebebini çözemedik.'

'Tamam yeterki onu bir daha göreyim ve koruyayım.'

karabasanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin