3. Bölüm - MERHABA DÜNYA

41 7 0
                                    


Çocukluğum uysal olduğu kadar da inatçı bir kişilikti. En çok ta kendimle inatlaşırdım. En büyük inadımsa, pişmanlıktan ölsem! küstüğüm insanla bir daha asla barışmamaktı. Bir de gidişleri sevmezdim, konu ne olursa olsun gitmek.

-Okula gitmek istemiyorum

-Eve gitmek istemiyorum

-Annemin herhangi bir yere gitmesini istemiyorum

-Babamın veli toplantıma gitmesini istemiyorum 

Ama anneme pek fazla zorluk çıkardığımı hatırlamam. Ne çikolata diye tutturdum ne de park diye. Sahip olmak istediğim şeyleri hep kendim kazanabilmek için çabaladım. Ve hep kendime ait biri dünya kurmaya çalıştım bu dünya içinde.

Bu hayatta en çok istediğim şey, benden küçük bir kardeşim olmasıydı. "Küçük kardeş" . O duyguyu hiçbir zaman tadamadım, içimde uhde kaldı desem yeridir. Bende en büyük yeğenimi kendime kardeş edindim. Sanırım içimdeki bu küçük kardeş uhdesini bu şekilde bastırmış olmalıyım ki artık hiç öyle bi derdim kalmadı.

İkinci en çok istediğim şey ise kendime ait küçücük'te olsa bir dünya, bir kapalı alan, yani bir odaydı. Ama maalesef kalabalık bir aile olduğumuz için bu mümkün değildi. İşte bu durumda da benim inatçı kişiliğim devreye girdi. Evimizin henüz bitmemiş olan inşaat katlarında tahtalardan derme çatma kapı pencere yapar, annemin kullanmadığı eşyalardan oraya bir düzen kurardım. Hatta ilk okul çağlarında olmama rağmen elektirik su tesisatını bile kendim yapıp yine kendime ait bir sığınak yapardım.

Birde hayvanları çok severdim. Çok duygusaldım ben aslında. Aynı zamanda çok ta kindar. Yağmurda ıslandı diye civcivleirim için oturup hüngür hüngür ağlayan, fön makinesiyle onları kurutmaya çalışan da bendim. Güvercinimi yedi diye bir sürü sokak kedisini sakatlayan da.

Dışarıya karşı çok kapalı bir çocuktum ben aslında. İnsanlarla iletişim kuramaz ( ya da kurmak istemez) öyle herşeye gülmez , evden okula okuldan eve bir kişiliğim vardı.

Nedendir bilmem, doğduğum köyü çocukluğumda ne kadar sevdiysem, büyüdükçe doğduğum şehire karşı içimde o kadar bir kin, bir nefret büyüdü. Bütün çocukluğum bir an önce büyümüş olduğum kabul görsün de bir an önce şu menen şehirden çekip gidebilsem hayalleriyle geçti diyebilirim. İnsan doğduğu şehir'i sevmezmi? Sever tabiki, çocukluğudur orası, varoluşudur. Ama ben sevemedim işte. Koca şehre sığamadım. Bulutlar üzerime üzerime geliyordu sanki ordayken, yollar halı gibi silkelenip beni üstünden atacak, dereler denizler taşıp beni boğacak gibi.

Fazla detaylarla uzatmak istemiyorum ama ihanetle de o şehirde tanıştım ben. 17 yaşımda 17 yıllık arkadaşımın, tek arkadaşımın nenkörlüğün hassafasındaki ihanetiyle de bu şehirde

Hayatım boyunca peşinden koştuğum tek şey sevgi ve sadakat oldu. Bunun dışında para, mülk, mevki gibi somut şeyleri ise, sadece bana yetecek kadar olanını alıp kalanını hep boş verdim. Çünkü ben hep, ne kadar çok somutun olursa, etrafında o kadar sahte insan olacağına inandım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 11, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KENDİNDEN KAÇANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin