Fındık Faresi

55 0 0
                                    

Multimedya : Rüzgar

~Rüzgar'dan..

Gözleriniz kapalıyken bile siyah bir görüntü oluşturamamak, güneş ışınlarının direk yüzünüze hücum etmesi ile oluşan iğrenç bir durumdur.
Neyse ki Kaan diye kardeşten daha yakın bir arkadaşınız varsa bunu gerçekleştirmeniz pekte mümkün olmuyor.

"Lan sen napıyosunn"

"Kardeşim 1 saattir hareketsiz bir şekilde su yatağında yatıyosun, öldün mü diye kontrol edeyim dedim "

Su yatağının yanına kadar nasıl geldiğini anlamamıştım. Kafamı o düşünceler 1 saattir ele geçirdiğini Kaan söylemese bilemezdim. Kaana öldürücü bakışlarımdan birini attıktan sonra yüzünün asıldığını görmek için ona bakmama gerek bile yoktu. Yüzerek havuzdan çıkıp havlumu elime alıp kurulanmaya başladım. Dudaklarımın ıslaklığını aldırış etmeden sigaramı yakıp gözlüklerimi gözüme geçirdim.

Arkamdan havuzdan çıkan Kaan bana doğru koşaradımlarla geliyordu. Güneşin tam tepemizde olmasıyla Kaanın saçları bir altın külçesi edasıyla parlıyordu. Yanıma oturup sigarasına uzandı. Dudaklarının arasına koyup yaktıktan sonra yüzüme sorgulayıcı ifadeler atmaya başladı.

"Neyin var senin?"

"Hiçbişeyim"

"Rüzgar ben senin götüne bez bağlandığından beri arkadaşınım ve kardeşimin bu kadar dalgın olmasını hiçbişey gibi saçma bir sebebe bağlamam'

Haklıydı. Kaan beni çok kez mutsuz görmemişti. Ailelerimizin zengin ve saygın kişiler olmasıyla genellikle filmlerde tiplemesi yapılan " zengin züppeler" tabirinin hayata geçirilmiş haliydik. Gece klüpte takılır, gecenin sonunu farklı kızlarla sonlandırırdık.

"Sadece bu boktan yaşamdan sıkıldım Kaan anlıyor musun? Sırf babalarımızın doldurduğu o kredi kartlarıyla, muhteşem arabalarla, saygınlıkla bizi ele geçirmelerinden gerçekten çok sıkıldım."

"Hee anladım sen şu evlilik mevzusuna taktın"

Takılmayacak kadar basit bir olay değildi. Babamın saygın bir iş ortağıyla hisselerinin bölünmesini istememesinden sebeple hayatımı hiç tanımadığım biriyle birleştirmemi istiyorlardı. Oysa ki ben hayatımdan gayet memnundum.

"Rüzgar seni anlıyorum kardeşim ama Bilal Amcanın dediği dediktir biliyorsun."

Hayatımı birinin kontrol etmesi en nefret ettiğim şeylerden birisidir. Ama konu babam olunca bu nefretimi bastırmak zorunda olmaktan nefret ediyorum. Bir yönden düşününce adamda benim geleceğim için bir adım atmak istiyordu ve buna yardım etmemi bekliyordu.

~~~~

"Tamamdır Kaan, hıhımm anladım. Saat 11 buçukta alırım seni evinden beraber geçeriz. Tamam kapatıyorum"

Telefonu kapatıp yatağın üstüne attıktan sonra üzerimdekileri hızlıca çıkarmaya başladım. Ilık bir duş aldıktan sonra üzerime açık jean görünümlü bir gömlek geçirip siyah pantolonumu giydim. Saat çekmecemden kıyafetime uygun bir saat seçtikten sonra hafif bir parfüm sıkıp arabamın anahtarlarını aldığım gibi kapının önündeki boy aynasında kendime göz kırptım.

Kaanlara uğrayıp onu aldıktan sonra her gece takıldığımız fix mekanlardan birine doğru sürmeye başladım. Bu gece aklımdaki tüm kötü düşünceleri bırakıp eğlenmek istiyordum. Klübe vardığımızda kapıda ki korumalara başımla selam verip içeri girdik. İçerisi diğer gecelere göre daha fazla hareketliydi. Bizim için ayrılan locaya doğru giderken Kaan çevremizdekilere selam vermekle meşkuldü. Ben ise sadece hafif bir tebessümle işin kolayına kaçmıştım. Etrafımızdaki bakışların altında boğulmamak elde değildi.

Oturduğumuzda Kaan "her zamankilerden" diye garsona siparişi verdikten sonra etrafı incelemeye ve yüksek sesin baskısına kendimi bırakmıştım. Masamıza doluşan 20lik çıtırları bir anlık gözardı edip cebimde titreyen telefonumu çıkarttım. Arayan babamdı, bir an önce sakin bir yere geçip telefonu açtım.

"Efendim baba"

"Rüzgar nerdesin?"

"Kaanla klüpteyiz birşey mi oldu?"

"Birol amcanlar bizde ve.."

"Ve zorla müstakbel eşim ilan edilen kızla tanışmam gerekiyor."

"Küstahlık etme yarım saate buraya gel"

Telefonun yüzüme kapatılmasıyla duvara sertçe bir yumruk attım. Babamın beni böyle birşey için zorlamasına akıl erdiremiyordum. Gidip bunu kendim ögrenicektim.

Kaana bir el işareti yapıp gittiğimi söyledikten sonra araba atlayıp doğruca eve sürdüm. Sinirimi yatıştırmak için yol boyunca o kadar çok sigara içmiştim ki arabadan inince temiz havanın etkisiyle iğrenç bir şekilde koktuğumu anlamam bir oldu. Torpido gözündeki parfümlerden birini üzerime boca ettikten sonra eve doğru yürümeye başladım.

Kapıyı açan Zerrin hanıma başımla selam verip tebbessüm ettikten sonra içeriye doğru yürümeye başladım. Çocukluğumdan beri gördüğümde anne sıcaklığını hissettiğim tek kişiydi. Annemin benim doğumumda ölmüş olmasını bana eksiklik olarak hissettirmeyecek tek kişi..

İçeriye girdiğimde kahkahalarla içerisinin şenlik alanı gibi olan atmosferi babamın beni görmesiyle son buldu. Gergin bir surat takınarak boğazını temizleyen babam eliyle beni takdim edercesine

"İşte Oğlumuz Rüzgarda akşam yemeğimize teşrif etti"

Sesindeki imalı takınmayı ben dışında kimsenin anlamamış olmasına şükrederken yemek masasına doğru yavaş adımlar atmaya başladım. Masada bana doğru dönmüş olan Birol amca ve onun eşine yalancı bir tebessüm takınırken onlarda içten olduğunu düşündüğüm gülücüklerini ihmal etmediler.

"Hoşgeldin Rüzgar oğlum babanın bahsettiği kadar yakışıklıymışsın" dedi Birol amcanın eşi sevecen bir tavırla. Küçük bir tebessümle karşılık verdim.

"Ee hadi oğlum sofraya gelsene" diyen babama dönüp. "Elimi yüzümü yıkıyorum baba" diyip merdivenlere yöneldim. Babamın bu misafirler önünde ki sergilediği tavır sanırım gözlerimin yaşarmasına neden olacaktı. Ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra babamla anı odamızın kapısının yarım açık olduğunu görüp oraya doğru yöneldim. İçerideki arkası dönük kız sanırım Birol amcaların kızıydı.

"Ne yapıyorsun sen orda ?"

Aniden arkasını dönerek küçük bir çığlıkla elindeki fotoğraf çerçevesini yere düşürdü. Cam kırıkları etrafa saçılınca yere çöküp onları toplamaya çalışırken ellerinin kan olduğunu görüp yanına çömeldim. "Aptal" diye mırıldandığımda yüzüne dönüp sinirle baktım. Mercan mavisi gözleri bana dolu bir şekilde bakarken, küçük pembe dudakları korkudan titriyordu. Ona bakmayı kesip elini avcuma aldım. Görebildiğim cam kırıklarını çıkarıp, ecza dolabından aldığım jellerle eline pansuman yaptım. O kadar narin ve ince parmakları vardı ki. Tutarken kırılacaklar diye korkmamak elde değildi.

"Tamamdır pansumanını hallettik, bundan sonra başkalarının özel eşyalarını karıştırmamayı öğrenirsin" dedim. Arkamı dönüp ecza dolabından aldıklarımı geri koyarken inilti gibi bir sesle "Özür dilerim ve Teşekkür ederim" dedi.

Sesi o denli masum çıkıyordu ki onu affetmemek orda yapabileceğim en zor şeydi.

~Eylül'den...

Elime pansuman yaptıktan sonra ecza dolabına doğru ilerledi. Yakışıklı olduğu için bu kadar küstah olması gerekir mi yani. Ne var altı üstü bir resim çerçevesine baktıysam. Babamın beni bu çocukla evlendirmek istemesine bi türlü anlam veremiyordum. Bana dönüp "Bu akşam bu odada kalacaksın heralde" demesiyle ona doğru sert bir bakış attığımı yüzümün gerilmesinden anlamıştım. Üstümü düzelttikten sonra peşine takılarak o önden ben arkadan merdivenleri tek tek inmeye başladık. Bizi gören Bilal amca

"Oo gençlerimiz tanışmış " dedi zafer kazanmış gibi bir edayla.

Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. İlk defa böyle bir atmosfer yaşayanın ben olmadığımı anlamam yanımdaki çocuğunda hareketsiz bana bakmasından anlamıştım.

"Tanıştık baba. Bir fındık faresi özel eşyalarımızı kurcalıyordu yakaladım.."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 11, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EYLÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin