D-3

15 2 1
                                    

"Suratsız, ha!"

"Başka ne diyebilirim ki, o iğrenç düşüncelerini kendine saklasana suratsız."

"Bak hala suratsız diyor ya, ne anormal bir kızsın sen."

"Ben mi anormalim, yok daha neler. Dün gece biricik arkadaşına yardım etmeme rağmen beni o birlikte olduğun kızlardan biri sanman, seni çok mu normal kılıyor... SURATSIZ?" Deyip sinirle sınıftan çıktım.

Elçin arkamdan gelmiyordu. Büyük ihtimalle ağzı açık olayın verdiği şoku sindirmeye çalışıyordur. Bahçeye çıkmak için merdivenlere yöneldim. Temiz hava alıp sinirimi yatıştırmalıydım.


Lanet merdivenler! İn in bitmiyordu. Bahçeye çıkınca ders zili çaldı. Bu zilden de nefret ediyordum. Melodisiyle "Dön lan sınıfına!" dercesine götüne vuruyordu tekmeyi. Okul binasına tekrar girdim. Merdivenlere yönelirken kenarda asansörü gördüm. Ve bir lanet daha savurdum.


Asansöre binince öğretmen zili de çaldı. Muhtemelen o salak yüzünden derse de geç kalacaktım. Asansör durunca çıktım. Koridor boştu. Sınıfın kapısına vurup girdim. Hocaya hiç bakmadan özür dileyip yerime oturdum.

"Ne demek özür dilerim!"

Hoca birden bağırınca sıçradım. Zaten sinirliydim bir de bu çatlakla mı uğraşacaktım.

"Ne demeliydim hocam."

Biraz düşündü, söyleyecek bir şey bulamayınca tekrar bağırdı.

"Kaç kere dedim benden sonra sınıfa girilmeyecek diye."

"Hocam, ben yeni öğrenciyim ve sizin kurallarınızdan inanın hiç haberim yok."

"Ne yapalım yeni öğrenciysen. Bu sana derse geç gelme hakkı vermiyor."

Tövbe tövbe bu kadın kesin menopoza falan giriyordu. Bu sebepsiz öfkenin başka açıklaması olamaz. Hiç susmuyordu. Dayanamayıp sıramdan kalktım.

Ellerimi hocayı sakinleştirmek istercesine kaldırdım. (siz anladınız ;) )

"Hocam sakin olun, bakın ben yavaş adımlarla sınıftan çıkıyorum. Dersi de bölmemişim varsayın." Dedim ve sınıftan çıktım.

İlk günden sinirlerim alt üst olmuştu. Öfkeli bir insandım. Anneme babama karşı gösteremediğim öfkemi bulunduğum başka ortamlarda gösteriyordum. Öfkemi şiddet olarak da dışa vurabiliyordum. Bazen kendime bazen de karşımdakine zarar veriyordum.


İnce bedenime rağmen güçlü olduğuma inanıyordum. Bu düşüncemi daha önce kick box yapmamla bağdaştırabilirdik. Kendimi koruyacak kadar bir şeyler biliyordum. Her neyse.

Sıkıntıyla bahçeye çıkıp banklardan birine oturdum. İyice yayılıp yüzümü gökyüzüne çevirdim.

Gökyüzünün büyüleyici maviliği beni rahatlatıyordu. Sonsuzluğa açılan kapı gibi beni de sonsuz sakinliğime çekiyordu.

Yanıma oturan kişiyle kafamı ona çevirdim. Ve şok.

"Şaka mı yapıyorsun."

"Hayır." Deyip benim gibi gökyüzünü izlemeye başladı Bay Suratsız.

"Başka yer mi yok? Neden ders saatinde buradasın ve neden yanıma oturuyorsun?"

"Edebiyatçı beni sevmez ve hemen hemen her dersinde beni atar."

DUVARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin