Karanlık sokakta hızlı adımlarla ilerliyordum. Birinin beni takip ettiği izlemine kapılıp arkama korku dolu gözlerle baktım. Tabi ki kimse yoktu, sadece benim Paronayaklıklarımdı. Tüylerim korkudan diken diken olmuştu, birden sokakta ayak sesleri yankılanınca nefesim kesildi. Kendimde koşacak gücü bulamıyordum. Arkama dönüp etrafı kolaçan ettim. Sokağın diğer tarafında bir süliet görünüyordu. Gözlerimi kısıp tanımaya çalıştım. Bir kadın sülietiydi
"Boşuna beni tanımaya cabalama tatlım. Beni tanımıyorsun"
Ses o kadar yakından geliyordu ki, sanki sokağın karşısından değilde bizzat kelimeler kulağıma fısıldanmış gibiydi. Kendime koşmalısın emri verdim, kadından neden korktuğumu bilmiyordum ama korkuyordum. Nefesim yetmeyene, ayaklarımı hissetmeyene kadar koştum. Koşarken "Tanrım, Tanrım yardım et" diye mırıldanıyordum
"Korkuyor musun Orelia? Korkmalısın."
Elimi kalbime koyup etrafıma bakındım kadın yoktu ama sesi vardı. İzimi kaybettirmek amacıyla hızla başka sokağa girdim. Kalbime ağrı saplanmasıyla yere dizlerimin üzerine düşüp inledim. Çıkmaz sokaktaydım. Derin nefesler alıp saçlarımı çekiştirdim. Arkama baktığımda kadın oradaydı
"Demek buradasın küçük fare" dedi gülümseyerek
Kadın saçlarımı tutup yere doğru eğildi. Acı çekmiyor korkuyordum. Simsiyah, gece kadar karanlık gözlere sahipti. Gözlerindeki parlaklık sarı saçlarının öne düşmesiyle daha korkunç bir hal alıyordu. Hiçbir insanın siyah göz rengine sahip olmadığını biliyordum. İçim ürpertiyle titredi
"Ne kadar masum görünüyorsun Orelio. Ölecek olman çok yazık oldu"
"Lütfen beni öldürme, sana ne zararım oldu? Bilmeden bişe mi yaptım?"
Kadın burnundan soluyunca yutkundum. Kadın saçlarımı çekiştirince acının etkisiyle tiz bir çığlık attım
"Öyle çok zararın var ki, duysan sen bile şaşarsın" dedi anlamsızca ona baktım. Psikopatca sırıttı
"Ölmek üzere olmasan sana anlatırdım küçük fare"
Beni öldürmesini beklemek istemediğim için kadını ayağımla itip çıkmaz sokağın duvarına atıldım. Telleri tırmanırken heryerim sıyrılıyordu. Bütün gücümle tellere asılıp ayaklarımı yukarı çektim. Kadının kahkahaları bütün sokakta yankılandı.
"Tanrım bir kabusun içine düştüm"
Duvarı aşıp diğer tarafa atladığımda kadın tam karşımdaydı. Duvara sinerek
"Bu nasıl olur?" diye mırıldandım ürkekce
"Rüya görüyorsun küçük fare, daha korkuncuysa ruyanı ben yönetiyorum." deyip tekrar bir kahkaha attı.
Nasıl ruya olabilir diye düşündüm. Canım cok yanıyordu. Gerçekti bu. Eğer rüyaysa kollarım ve bacaklarımdaki sıyrıklar nasıl bu kadar acıyabiliyordu?
"Şimdiye kadar ölmeliydin"dedi kadın bana doğru gelirken.
Gözlerimi sıkıca yumdum. Eğer rüyaysa kadın ne ölümünden bahsediyordu diye düşünürken kadın bir şarkı mırıldanıyor gibiydi
"Küçük fare iyi rüyalar, ölümlü rüyalar"
"Orelia uyan sadece kabus pandispanyam. Uyan hadi!"
Gözlerimi fal taşı gibi acıp etrafa bakındım. Teressa yanı başımdaydı. Işıklar yanık olduğundan hala gece olduğunu anlayıp derin nefesler aldım
"Evet sadec kabustu. Hemde çok kötü bir kabus"
Rahat bir nefes alıp Teressa'ya döndüm
"Tess bana su getirir misin?"
Kabusun etkisini dahala üzerimden atamamıştım. Teressa tam kalkarken alnımdan öpüp
"Herşey yolunda tatlım" dedi ve kalktı. Boğazım kurumuştu. Tess'in su getirmesini beklerken vucudumda acayip bir ağrı hissettim. Bacaklarım ağrıyor ve yanıyordu. Rüyadaki acıları hala hissettiğimi farkedip üzerimdeki pikeyi kaldırdım. Korkuyla bacaklarımı süzerken gözlerim kollarıma kaydı. Çığlık atmak istesemde sesim kaybolmuş gibiydi , bağırmak istiyordum. Bacaklarım ve kollarım sıyrık içindeydi
Tess içeri girince elindeki bardak düştü. Ona anlamsızca bakıyordum ikimizinde ağzı açık kalmıştı
"Orelia... Sen ne yaptın kendine?"Bu tanıtım gibi bişe olduğu için kısa tuttuk. İlk doğaüstü hikayemiz diğer bölüm daha açıklayıcı ve uzun olacak yorumlarınızı esirgemeyin lutfen ve okutabilirseniz çok iyi olur teşekkürler.
Dipnot; O pandispanya şeyini ben yazmadım hepsi Beyzanın şeysisi
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen