Louis, sabah hafif serin bir yerde uyandı. Sırtının altındaki rahatsız şeyin uyku tulumu olduğunu fark ettiğinde nerede olduğunu anladı. Odasında veya koltukta değildi. Arka bahçelerinde, çadırın içindeydi. Kız kardeşi Lottie'ye söz vermişti. Onunla beraber kamp yapacaklardı ama yanlarına alacakları şey çok fazla olduğu için, en uygun yer arka bahçe olarak belirlenmişti. Hem vahşi havyanlarla başbaşa kalmayacaklardı. Louis hayvanları severdi, ama ona zarar vermedikleri sürece.
Yavaşça yattığı yerden kalkmaya çalıştı ama üstündeki ağırlık onu engelledi. Lottie üstüne çıkmıştı. Louis homurdanarak onu kenara ittirdi ve sendeleyerek ayağı kalktı ve el yordamıyla montunu buldu. Louis biraz küçük olduğu için çadırın içinde rahat hareket edebiliyordu. Birden bire düşündü. Hangi aptal önlerinde kocaman bir ev varken kıç kadar bir çadırda yatardı ki?
Dışarısı nemliydi ve çadırın dışı da ıslaktı. Louis burnuna gelen ıslak toprak kokusundan da yağmur yağdığını anlamıştı. Louis birkaç dakika daha toprağın kokusunu içine çekti. Bu kokuyu severdi. Vücuduna bir titreşim dalgası yayıldı. Birkaç saniye sonra bu titreşimlerin montunun cebinden, telefonundan geldiğini fark etti ve telefonu çıkarttı. Zayn arıyordu. Telefonu açtı ve Zayn'in tiz çığlığı kulaklarını doldurdu.
"Dostum yatak odanda sanırım biri var!"
Louis endişelenmişti ama Zayn çoğu zaman böyle tepkiler verirdi. 'Louis sanırım arkamızda birileri var', 'Louis odanda bir kadın var ve kıyafetlerini çalıyo- aw, bir saniye. Annenmiş. Üzgünüm dostum.' ve 'Louis evinizde uzaylı va- Lottie'ye lütfen yüzündeki maskeyi yıkamasını söyle sikik herif!" gibileri. Ama Louis emin olmak için iki-üç adım geriye gitti ve odasının penceresine baktı. Bir karatı gördü, daha dikkatli bakmak için geriye gitti ve görüş alanına gardrobu girdi. Belki de gardrobun ya da ağaçların gölgesiydi. Louis Zayn'e orada biri olmaduğını söyledi ama Zayn zorluyordu ve yemin etmişti. Zayn fazla emin olmadığı şeyler için yemin etmezdi. Louis ondan bir saniye istedi ve odasına götüreceği eşyaları topladı.
Evin içinde sessizlik hakimdi. Louis sessizce yukarı çıktı. Eğer biri varsa onu kaçırmak istemezdi, değil mi? Elindeki eşyalarını merdiven trabzanlarına dayadı ve Zayn'e odasına yaklaştığını söyledi. Zayn derin bir iç çekti.
"Lou dikkatli ol, gayet uzun boylu ve yapılı birine benziyor. Kız da olabilir saçları uzun, sanırım. Belki beni fark eder diye perdenin arkasındayım o yüzden tam tarif edemiyorum."
Louis anladım anlamında minik mırıltılar çıkardı ve yavaşça kapı koluna uzandı.
Birden elindeki çanta düştü. Ağzı ve gözleri dehşet içinde açıldı.
Zayn haklıydı, odasında biri vardı ve gerçekten uzundu.
Uzun ve kıvırcık saçları vardı. Koyu zümrüt yeşili gözleri, güldüğü için iki yanağında da oluşan o iki büyük kusur.
Ellerini dar kotunun cebine sokmuştu ve oldukça çekici gözüküyordu. Zamanlama kötü olmasaydı Louis onun üstüne atlayabilirdi ve yatak odasında oldukları için bunu değerlendirebilirdi. Ama hayır yapmayacaktı. Bu adamın onun odasında ne işi olabilirdi ki?
Uzun boylu çocuk Louis'nin yanına yaklaştı. Aralarında santimler kalmıştı. Louis normalde uzaklarşırdı ama şimdi kıpırdayamıyordu. Her türlü şaşırmıştı. Bu çocuğu hiç tanımıyordu ve neden odasındaydı? Daha da önemlisi, Zayn ilk kez gerçekten 'gerçek' birini odasında görmüştü. Bu Louis'yi cidden sarsmıştı. Ona borçluydu.
Uzun boylu çocuk tekrardan gülerek Louis'nin kulağına fısıldadı.
"Hiç gelmeyeceksin sanmıştım, Lewis."
Louis çocuğun derin ses tonundan oldukça etkilenmişti. Birkaç dakika sonra çocuğun büyüsünü bozabilmişti. Bir kaç adım geri çekildi ve çocuğa dik dik baktı.
"Sen de kimsin be?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Talking Dead // l.s
Paranormal"Sen gerçek değilsin! Bunu anladıklarında ne olacak?" "Hiçbir şey Lou, sadece sen akıl hastanesine gideceksin."