Okul müdürüne
- blackangel bana sen dünyada kalan son asıl potasiyel'e sahip x genlisin
Dedi, bu doğru mu diye sordum.
Okul müdürü,bunu bilmediğini söyledi. Blackangel'ın nasıl bildiğini sordum, bana
-onun yanında, x genlilerin güçlerini gören bir x genli var.
Demişti, bu yüzden beni orada tutmuştu. Demek ki bu çok özel birşeydi, ama bunu nasıl bulacaktım. Kendimi şekilgen zannederken bile ustalığa ulaşmam çok zor olmuştu. Müdür bana yardım edeceğini ama bu yardımın altı ay süreceğini söylemişti. Müdür'ün yardım teklifini kabul ettim ve hemen çalışmaya başladık bu yardımı bırakamazdım, çünkü çok ihtiyacım olacaktı.
Çalışma ayı:1
Zihinsel güclerimin kontrolünü sağlayabilmek için, iç huzurumu bulmam gerektiğini öğrendim. O yüzden, uygarlıktan uzak bir yere gitmiştim.
Orada judo,karete ve benzeri dövüş sanatlarını öğreniyordum,ama her seferinde öfkeme yenilip kaybediyordum. Öğretmenim bana, tamamen sakinleşmeden dövüşemeyeceğimi öfkemi kontrol edemediğim sürece yenileceğimi söylemişti. Ama ne yapabilirdim ki, gücümü kontrol edememek beni öfkelendiriyordu. Sakinleşmek için bana bir odak noktası bulmamı söylemişti, odak noktası en değer verdiğim şey olmalıydı. Bütün gece düşünmüştüm ve sabah antrenmanda kullanacaktım, sensei jang geldiğinde aklımda sadece o vardı. Deliler gibi dövüşmeye başlamıştık, o bana vuruyordu ben ona vuruyordum. Yine yenilmiştim, sensei jang bana hâla öfkeli olduğumu bulduğum odak noktasının işe yaramadığını söylemişti. Bu hayatta en değer verdiğim şey, annem değilse neydi? Düşünmeye devam ediyordum, tam o sırada aklıma takımım gelmişti ve içim huzurla dolmuştu. Galiba, odak noktamı bulmuştum. Ertsei sabah, dövüşte sensei jang'ı yenmiştim. Sensei bana, iç huzurumu bulduğumu. Artık zihinsel güçlerimi kontrol altına alabileceğimi söylemişti ve böylece tapınaktan ayrılmıştım.
Çalışma ayı:2
İkinci ayımda, bir alfa telepat ile çalışacaktım. Alfa telepatlar, telepatların en üst seviyesidir. Bana, telepatlığı en iyi o öğretebilirdi. İç huzurumu bulduğum için, zihinsel güçlerimi kontrol edebilirdim. Ben de bir alfa telepat olacaktım, alfa telepatlar güçleriyle dünya'yı bile parçalayabilecek kadar güçlüdürler. Telepat ustamınadı johnny idi, ustalarımın hepsi yabancı olacak diye düşünüyordum. Ne de olsa türkiye dışında eğitim alıyordum. Telepatlık eğitiminin ilk gününde, zihnimle bir ağacı yerinden söküp onu başka bir yere ekecektim. Başarılı da olmuştum, bu beni mutlu ediyordu. Her gün görevim daha da zorlaşacaktı, öyle de olmuştu daha eğitimin üçüncü gününde denizin dibinden batmış bir gemi çıkarmıştım. Usta johnny Bana, daha zor görevlerin beni beklediğini söylemişti. Daha nasıl zorlaşacaktı bilmiyordum, geçekten eğitimim her geçen gün zorlaşmıştı. alfa telepat eğitimim bitmişti, hemen diğer bir eğitim için yola çıkmıştım
Çalışma ayı:3
Sıradaki eğitimim için vücüdumu ve kaslarımı geliştirmeliydim ki, fiziksel olan tüm güçleri kolaylıkla yababilmeliydim. Ve malesef ben, aşırı cılızdım. Eğitimin ilk gününde, usta ile tanışmamıştım. Benimle sadece, final maçında karşılaşacağını söylemişti. Bana eğitimde yapacaklarımı, bir öğrencisi aracılığıyla söylüyordu. Öğrencisinin adı Yiğit idi, öğrencisinin Türk oması beni mutlu ediyordu. Uzun zamandır kimseyle türkçe konuşmuyordum nede olsa, her gün kas çalışırdım fakat ustanın bedensel yapısını bilmediğim için ne kadar güçlenmem gerektiğini bilmiyordum. Final maçı günü gelmişti, ama ortalıkta usta falan yoktu. Yiğit'e sorduğumda birazdan gelir cevabını alıyordum. Bütün gün beklemiştim, fakat ne gelen vardı ne bişey. Gece uyurken, Yiğit beni uyandırmak için odama gelmişti. Çok telaşlıydı ve söylediği tek şey usta yok, odasında bir not buldum du notta şöyle yazıyordu
-eğer çok kıymetli ustanızı birdaha görmek istiyorsanız, asıl potansiyel x genliyi ümitsizlik vadisine gönderin.
Notu okuduktan sonra, hiç vakit kaybetmeden nir iki kişiyle beraber ümitsizlik vadisine gitmiştik. Bize pusu kurulmuştu, Yiğit ve diğer arkadaşlarım o pusuda ölmüştü. Bize pusu kuranın Blackangel olduğunu düşünüyordum, ama o ölmüştü bize pusu kurması imkansızdı. Ama önceki seferde de öldüğünü düşünmüştük, derken karşımda birdenbire ateş bedenli bir x genli belirmişti. Onunla savaşmak için bedenimi suya dönüştürmeliydim, fiziksel güç eğitimim tamamlanmadığı için bunu uzun süre yapamazdım. Bedenimi suya dönüştürüp onunla savaşırken, enseme aldığım ağır bir darbeyle yere serilmiştim. Gözlerimi açtığımda, başaşşağı bir şekilde sarkıyordum. Bana doğru bakan maskeli beş kişi vardı, benden ne istediklerini sormuştum. Maskelerinden dolayı kimliklerini tehşis edemiyordum, fakat hepsinin gücü aynıydı hepsi karabüyücü x genliydi. Karabüyücü x genliler hakkında bildiğim tek şey, çok güçlü olduklarıydı. O an düşiündüm, nasıl oluyorda beşine de aynı güç Denk geliyordu. Bu benim aklımı çok karıştırmıştı. Madem bu kadar gizli bir şey yapıyorlardı, neden gözlerimi bağlamıyorlardı. Bu demekti ki yaptıkları şeylerin bilinmesinden korkmuyorlardı, birkaç metre ilerimde yere bir daire çizip içine bazı nesneler ve bir x genli bedeni koydular. Beden tanınmaz haldeydi, ne yaptıklarını merak içinde izlemiştim. Yaptıkları şey, diriltmeydi dirilen x genlinin kim olduğunu görünce şok olmuştum. O cenk'di ama onda değişik birşeyler vardı, o adamlar Cenk'e bizimkilerin yanına gitmesini ve Sevde ile Ömer'in bebeğini onlara getirmesini o bebek hakkında çok güzel planları olduğunu söylemişti. Bu demekti ki, bebeğin bir x genli olacağı kesinleşmişti, ama bebeğin doğmasına daha çok vardı. Yani benim hatırladığım son tarihe göre öyleydi, acaba yine hangi tarihteydik. Ben o adamları izleyip büyü gücümü denemeye karar vermiştim, çünkü burdan kaçıp sevdelere yardıma gitmem lazımdı. Büyü yapmayı kavramıştım, ama kara büyüyü geçip kendimi çözemiyordum. Telepat güçlerimle ömere bildirmiştim cenk'in kötü olarak döndüğünü, bana inanmıştı. Oradan kurtulmak için birşeyler yapmalıydım, ve kendimi ışınlamaya karar verdim. Kendimi okula ışınlayacaktım ve başarmıştım da yani bir kısmını, çünkü karabüyü zincirleri haala bedenimdeydi. Okula vardığımda her yer harapdı, Cenk okulun altını üstüne getirmişti. Sanırım aradığı şeyi de bulmuştu, yani Sevde ve Eser'i. Cenk ile birlikte gelen karanlık, bütün okulu kaplamıştı. Telepati yeteneğimi kullanarak bütün okulda yaşam enerjisi aramıştım, fakat bulduğum kişi birinci dereceden bir angel di. ona herkesin nereye gittiğini soracaktım ki üzerime atladı, hemen onu bir enerji küresine hapsetmiştim. Gözleri simsiyahtı ve gözbebekleri görünmüyordu, okulda kamera yoktu fakat olan biten herşeyi o angel'in beyninden okumuştum. Ömer va şevval Cenk'in peşinden gitmişti, onları nasıl bulacağım diye düşünürken kendimi geldiğim karanlık noktaya geri ışınlamak gelmişti aklıma. Hemen kendimi geri ışınlamıştım, ve doğru tahmin etmiştim. Sevde oradaydı, onu da kara zincirlerle bağlamışlardı. Ömer ve Şevval ortalarda görünmüyordu, mağranın dışına çıktığımda ise Ömer'in yaralı olduğunu görmüştüm. Şevval ise Cenk ile savaşıyordu ama o da korkunç bir haldeydi. Cenk artık sadece angel değildi, aynı zamanda kara büyü yapıyordu. Ben de şevvale yardım etmeye gidecektim ama Ömer çok kan kaybediyordu, onu bir hastahaneye ışınladım ve hemen şevvale uardıma gittim. Ben Cenk'i enerji küresi içine hapsetmeye çalışıyordum, o sırada şevval yere yığıldı. Hemen yanına koştum, onun da durumu pek iyi değildi. Ne yapacağımı bilmiyordum, o sırada enerji kürem dağılmıştı. Cenk bize tam vuracak iken, ona döndüm ve
-bu sen değilsin sen olamazsın biz seni iyi biri olarak tanıdık sen Cenk değilsin, Cenk Şevval'in kılına zarar gelsin istemezdi.
diye bağırdım, o sırada Cenk durdu. Birdenbire bana baktı ve gözlerindeki karanlık kayboldu. Cenk yeniden buzim tarafımızdaydı, Şevval'i de hastaneye ışınlamak zorunda kalmıştım. Cenk ve ben karabüyücüler ile savaşacaktık, cenk onlar sayesinde yeni bir güç edinmişti. Bu gücünü onlara karşı kullanacaktı, hatta kullanmıştı da. Onlarla savaşıyorduk, fakat başarılı olamıyorduk. Cenk ağır yaralanmıştı, ben de pek iyi değildim ama son nefesime kadar mücadele etmeliydim. Aldığım son darbe çok ağırdı, nefesim kesilmiş kalbim durmuştu. Tam o sırada bir bebek sesi duydum, o an bütün yaralrım iyileşmiş ve hayata dönmüştüm. O ses nereden geliyordu anlamamıştım, ama tahminimce o ses Eser'e aitti. Daha doğmadan bu kadar güçlü ise, doğunca ne olur diye düşünmüştüm. Ömer ve Şevval geri gelmişti, sanırım o ses bütün takıma etki etmişti. Cenk yeniden ayağa kalktı ve hepberaber sevdeyi kurtarmak için saldırdık, hepimiz saldırı esnasında teker teker yere yığıldık. Ömer ise hiçbirşeye aldırmadan Sevde'ye yaklaştı, ve nasıl yaptım bilmiyorum Ömer'e başka bir güç vermiştim. Bu güç çok özel ve güçlüydü, ben o güce aydınlığın gücü diyordum. Ömer bu gücü kullanarak sevde'ye tamamen yaklaştı, karabüyücülerin hamleleri ona etki etmiyordu. Ömer Sevde'yi kurtardı ve yanımıza getirdi, ben de onu güvenli noktaya ışınladım. Şevval,Cenk,Ömer ve ben karabüyücülere saldırdık tam o sırada ömer aldığı ağır darbe yüzünden hayatını kaybettmişti. Karabüyücülerden biri Cenk'e
-sana verdiğim hayatı almasını da bilirim dedi
Ve Cenk yeniden hayatını kaybetti. Şevval'i ve kandimi sevde'nin yanına ışınlamıştım. Vardığımızda Eser dünyaya gelmişti, ama onda farklı birşeyler vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
X Geni
Fantasyyıl 2100 22. yüzyıl, dünya üzerinde artık çok fazla sayıda nükleer santral vardı ve inanmak zordur bu nükleer santraller üzünden çok sayıda insanın genlerinde değişimler meydana geldi bilim insanları bu değişen genlere X Geni diyordu bu genler insa...