Başlangıç

134 8 6
                                    

Adım Clara,

  Mutluydum,her şey normal seyrinde ilerliyordu.Kendi gezegenimde,herkes gibi sıradan biriydim-en azından öyle görünüyordum-.Herkes gibi uyanır,çalışır ve uyurdum.
  Bizim eğlenmekle aramız yok muydu? Hayır,tabiki vardı ama eminim ki bunlar diğer gezegenler için eğlence sayılmazdı.Bizde partiler yapar,eğlenceler düzenlerdik;Ama biz rengarenk değildik,her şey bu gezegende siyah ve beyazdı.
  Biz Güneş ışığını hiç bedeninde hissetmemiş olan insanlardık.İnsanlar gördüğü bu hayatın dışındaki hiçbir şeye ilgi duymazdı.Ama ben Güneş'i ve Ay'ı izlemeyi severdim.Boş kalabildiğim zamanlarda camdan dışarıya bakar ve güzelliklerine yakınırdım.
  Teknoloji içinde yaşardık ve katı kurallarımız vardı.Sanırım üst düzey teknoloji,bu insanların doğal oluşumlara ilgisinin oluşmasını engelliyordu.
Bir gün annem değil,Diplo Gezegeni Askerleri beni uyandırmıştı.Şaşırmıştım,sanırım hayatımdaki en kabaca uyandırılıştı.Biri sağ,diğeri sol kolumdan tutmuş ve beni kaldırmışlardı.İkiside çok hızlı adımlarla ilerliyorlardı,hâliyle ortalarında olduğum için hafif sürünür gibi oluyordum.Korkmuştum ancak bunu belli etmemeye çalışıyordum.Tepki vermemeye çalışıyordum.Söylediğim gibi,ülkemizin kanunları sertti ve vereceğim tepkiler karşılığında nasıl karşılık alacağımı bilemiyordum.Yaklaşık 5 dakika boyunca yürüdük.En son sağa döndüğümüzde bir koridorda bulunduğumuzu ve koridorun sonunun kapkaranlık olduğunu gördüm.
"Geri dönmek istiyorum."
"Beni duymuyor musunuz? Geri dönmek istiyorum dedim." Sanki ben hiç konuşmuyormuşum gibi aynı şekilde devam ediyorlardı.Hiç cevap verme gereksinimi duymadılar.
  Kanunlar sertti ancak bu uzun koridorun sonu korkunç görünüyordu ve sonuçta bana neler olabileceğini bilmiyordum.Sanırım tepki vermek zorundaydım.Kollarımı çekmeye ve kendimi kurtarmaya çalıştım.Buna izin vermediler.Onlar kollarımı kurtarmama izin vermediği için başka bir yol denemeyi düşündüm.Ne olabilirdi? Sanırım bulmuştum.En yüksek sesimle çığlık atmaya başlayınca sırtımdan bir iğne batırıldığını hissettim.

    Bilincim kendime geldiğinde baş ağrısı hissettim.Gözlerimi açtım,ilk saniyelerde görüntü bulanıktı.Görüntünün netleşmesi amacıyla birkaç kez gözlerimi kırptım. Görüntü netleştiğinde gördüğüm şey beyaz bir duvardı.O an en son olanlar,attığım çığlık ve batırılan iğne aklımda belirdi.Başımı yavaşça kaldırdım,tamamen beyaz bir odanın içindeydim.Doğrulup kafamı sağa çevirdiğimde cam kapıyı ve kapının ardında bir kadın olduğunu gördüm.O da kimdi? Bu kadını hayatımda daha önce hiç görmemiştim.

"Beni tanımadığına şaşırmadım Clara,en son karşılaşmamızda epey küçüktün.Büyümüşsün ve epey güzel bir kız olmuşsun.Pırlanta gibisin Clara,sen özel bir kızsın." Yüzü bir anda sertleşti.
  "Ama buna asla inanmayacaksın,çünkü hayatındaki insanlar hiçbir zaman sana bunu hissettirmedi değil mi? Herzaman bi köşedeydin,hep arka planda..."

"Benden ne istiyorsun? Neden buraya getirttin beni?"

Çok korkmuştum.Tamamen titriyordum,kalbim yerinden çıkacakmışçasına sert ve hızlı atıyordu.Gergindim,yutkunmakta güçlük çekiyordum.

"Sen daha 3 yaşındayken çok çok nadir başa gelen bir hastalığa yakalandın.Ama bu farklıydı,bu bir ödüldü.Sen bir uzaylı değilsin,bir uzaylıdan daha fazlasısın Clara.Kanıt mı istiyorsun,Katie'ye yaptıklarını hatırla."
  3 yaşındaki hastalık mı? Böyle bir şeyden hiç haberim olmamıştı.Çok
merak etmiştim,Birdakika,Katie mi dedi? Paniklemiştim.

"Hepsi bir kazaydı.Katie olayını nerden biliyorsun?" Hakkımdaki böyle
büyük bir sırrı biliyor
olması beni çok tedirgin etmişti.Bir an sessizlik oldu.Bana sertçe bakıyordu. "Kimseye söyleme,lütfen."

"Söylesemde bir anlamı olacağını sanmıyorum.Gidiyorsun,Dünya'ya gideceksin."

"Ne dedin? Dünya'ya mı?" Çok şaşırmıştım.Aniden beni
bu garip beyaz odaya getirmişti ve pat diye Dünya gezegenine gideceğimi söylemişti.O gezegen hakkında birtakım bilgilere sahiptim ancak oraya alışabileceğimi pek düşünmüyordum doğrusu.
"Nasıl uyum sağlayacağım,bir uzaylının Dünya'ya uyum sağlaması kolay mı sanıyorsun?"

"Sen bunun üstesinden gelecek kadar zekisin Clara.Son 30 saniyen.Eğer adımı merak ediyorsan,BAYAN MORS."

"Birdakika! 3 yaşında bana verilen ödül neydi? Benim özelliğim ne?"

"Öğreniceksin."
  Lafının ardından bulunduğum oda titremeye başlamıştı ve hafiften hareket etmeye başlamıştı.Çok yavaş bir şekilde aşşa iniyordu oda.
"Bu oda nasıl hareket ediyor!" Son sözüm bu olmuştu.

   Bu andan sonra Dünya'ya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum.Uyandığımda bembeyaz kıyafetlerimle,ormanın içindeki bir evin kapısının önündeydim.Bulunduğum yerin orman olduğunu,Dünya ile ilgili okuduğum teknokitaplardan biliyorum.Ağaç diye bahsedilen şeyler bunlarmış meğer.Bu varlıklar bana nerde bulunduğumu kanıtlıyordu.Dünyada olduğumdan emindim.Önümdeki kapı numarası ise "333"tü.

                                                                                **********

        O kapıyı hiç çalmadım,korktum çünkü kapının ardı benim için tamamen bilinmezlikti.Belki de sadece normal bir evdi ama bu riski alamazdım.Bu korkaklığımın yanı sıra,içteniçe cesur olamama durumuma yakınıyordum.Bir şeyler atak davranmamı engelliyor gibiydi.Ormanda ilerledim,ilerledim,ilerdim.Bir amacım yoktu,ne aradığımı dahi bilmiyordum.Oldukça yorgundum ancak güçlü olmalıydım.Kendimi zorlasam da bir süre sonra açlıktan gözlerim kapanmaya başladı.Kendimi yürümeye zorladım ancak yorgunluğumun son raddesinde gözlerim tamamen kapandı ve bayıldım.

     Uyandıktan birkaç saniye sonra görüntü netleşti ve tek gördüğüm tahta bir tavandı.Bu durumu aynı gün içinde 2 kez yaşıyordum.Birkaç saniye sonra gözümün önünde hiç tanımadığım,genç bir yüz belirdi.

"Seni ormanda bayılmış bir şekilde gördüm.Adım Taylor."

"Clara.Be be ben açımda,yiyecek bir şeyler var mı?"

    Kontrolümü kaybetmiş bir şekilde yemek yiyordum.Dünya'da olmanın ve aniden gelişen olayların şoku içindeydim ama açlık duygum bu duygulara ağır basmıştı.Sağımda o yakışıklı çocuk,solumda gecelikli bir bayan ve karşımda da gecelikli bir adam oturuyordu.Ben yemek yiyordum,onlarda kilitlenmiş bir şekilde beni izliyorlardı.Gülümsedim.Lakin yemek öncesinde bir şeyler öğrendim.Los Angeles'taydım ve burası Amerika'nın en büyük şehirlerindendi.

    Yemek sonrasında oturma odasına geçtik.Orada tam bir sorgu havası vardı.Dünyalılar ne kadarda ilginç,ilk tespitime göre şüpheciler ve birçok renk kullanıyorlar.

"Ailem merkezde yaşıyor,bense ormanı gezmeye gelmiştim ancak kayboldum.Sonra da besinsizlikten bayıldım sanırım ve uyandığımda burdaydım.Hepsi bu."

"İlginç.Hangi okulda okuyorsun kızım?" 

Bunu soran "gecelikli adam"dı.

"Henüz belli değil,Los Angeles'a yeni tanıştık.."

"Anlaşıldı.Bugün burda kalabilirsin.Taylor sabah seni şehre bırakır."

    Başımı yastığa koyduğum anda gün içinde yaşadıklarım gözümün önünden geçmeye başladı.Ne yapıcaktım? Eğer Dünya'da kalacaksam(ki zorundayım gibi gözüküyor),geleceğe dair bir plana ve düzene ihtiyacım vardı.Evet,Dünya'da herkes gibi normal bir hayata başlayacaktım ve şu an tek dileğim buydu.Ancak bu gezegene alışmak ve uyum sağlamak hiç kolay olmayacaktı.

      Sabah uyandığımda yastığın altında bir şeyler olduğunu hissettim.Yastığımı kaldırdım ve...Çocukluğumda hep yanımda gezdirdiğim ancak kaybetmiş olduğum küçük ayıcığım burdaydı.Ama bu nasıl olur?

Düşüncelerinizi yorum olarak yazarsanız ve hikayeyi favorilerinize eklerseniz sevinirim :) :D

Dünyalı. #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin