İçim Darmadağın..

58 11 4
                                    

GÜNEŞ
Hayatımdaki siyahın tonunu biraz olsun açmak için denize baktım. Olmadı.. Aksine denizin rengi de koyulaştı. Bulunduğum karanlığı düşünmeyerek yeniden baktım denize, denizin güzelliğini gördüm. Gökyüzüne baktım, bir mavi bu kadar mı güzel olurdu? Kendime sorduğum bu soru bana Kiraz bencilini hatırlattı. İstemsizce gülümsedim.Kiraz bencilimin gözlerinde kayboluşum.. Kim bilir neredeydi? Deniz gözlümün Kiraz kurduydum ben. İsmini bilmiyordum. Ona hep Kiraz bencili demiştim.İçimden deniz gözlü diye seslenirdim. Şu ab bunları düşünmek bana tuhaf gelmişti. Beni unuttuğuna emindim.

Düşündüm..

Sabahları açık tonda olurdu gökyüzünün mavisi, deniz bu tona bürünürdü. Hava karardıkça denizin rengi de koyulaşırdı. Gökyüzünü Güneş yönetir. Denizde gökyüzüne özenirdi.Neden gökyüzüne özeniyordu ki, kendi güzelim rengi varken? Yüksekte olduğu için mi? Hep bir su damlacığı olmak istemiştim, kocaman denizde oradan oraya savrulan; birilerinin bazen umuduyla bazen gözyaşıyla yoğrulan. Ama neden bir denizde değilde bu karanlığın içindeki olduğumu ayrımsadım.Ben Güneş'dim.Hiçbir şeye özenmeden aksine her şeyi yöneten biriydim. Karanlıktı yaşamım hep. Ama umutluydum. Umarı umut etmekten vazgeçmemiştim hiçbir zaman.Mavi huyum, siyah ruhumdu. Huyumun rengi ne kadar umutlu olsada içinde bulunduğum siyahın rengini biraz olsun açmamıştı. İçim tek kelimeyle darmadığındı!

Annem babam öldüğünden beri acımı içime atardım. Bugüne kadar karanlığımı paylaştığım herkes yeni bir karanlık ekleyip gitti. Sadece Su ve Umut vardı yanımda onlarlada diğer insanlar gibi benim karanlığın yüzünden beni bırakmasınlar diye hayatımdan bahsetmemiştim. Arada güven yokken ne kadar seversen sev dostunu sıradan bir arkadaşlıktan öte geçilmez. Sanki tüm insanlar acımı artırmak için uğraşıyorlardı. Bende ruhumun rengini huyumun rengiyle saklıyordum. Gözyaşlarımı içime gömmeyi yıllar önce öğrendim. Ama mazinin üstüne toprak atamıyorsun işte.

Bazen düşünmek canınızı yaksada aklınızdan çıkmayan, sürekli zihninizi meşgul eden şeyler vardır. Anılarınız gibi.. Bazıları yüzünüzde küçük bir tebessüme sebep olsa da bazıları acı bir iz bırakır ardında. Ne silerek çıkarabileceğiniz ne de gözyaşınızla akıp gitmesine izin verebileceğiniz..

Kiminin yüreği taştandır kiminin sözleri.. İkiside aynı şey değil midir, dilim kalbin aynasıyken? Benim yüreğimde bir yanardağ varken, dilimin ateş saçması gerekmez mi? Ama yolunu şaşırdı o yakıcı lavlar ,dilimden akıp giderse kalbim başkasını yaralar diye titrer. Bu nedenle lavlar ruhumu yakıp kavuruyor her nefeste .

Yaralarımda sızılarımda çokca fazla. Ben iyi kötü her anıma gülümserdim.Sadece bazıları acı içeren bazıları özlem içeren.. Sonuç hep aynıydı : Yaraları tekrardan kanayan bazense yaraları sızlayan paramparça bir kalp..

Bir nefes gibi muhtaçtım sevgiye. Artık o nefesi arayabilmek ve güvenebilmek için çok yorgundum.
Nerden bilebilirdi ki Kiraz bencilinin yaralarını saracağını onun nefesi olacağını? Bilemezdi.. Çünkü küçük Kiraz Kurdu büyümüştü ve Kiraz bencilinin gözlerinde kayboluşunu unutmuştu.

DENİZ
Üniversiteden çıktıktan sonra hemen kiraz bahçesine döndüm. Kiraz ağaçlarının arasında dolanırken Kiraz kurdunu düşünüyordum.Buradan ayrılamıyorum.Kiraz kurdunun gülüşünü çok özlüyordum.Ağaçları sevdiğimden " Ziraat Mühendisliği" okuyordum. Kiraz kurduyla büyüyünce kendimizce "ağaçların bölümünü" okuyacaktık.Belki bir gün karşılaşırız. Bal rengi gözlerini , güneş saçlarını, kiraz dudaklarını, minik burnunu görsem tanırdım onu.Belki de tanımazdım. Bu hayatta sadece dedemin sevgisini tatmıştım, tabi bir de kiraz kurdunun masumiyetini. Bunu düşününce özlem dolu bir tebessümle ağzıma bir kiraz attım. Annem babam yoktu.Annem benim doğumumda ölmüştü. Babam beni bırakıp gitmişti ,küçük yaşta.Babam "seni sarı çıyan artık senden kurtuluyorum" derken bir yandan da sırıtıyordu. Şimdi olsa ağzının üstüne yumruğu geçirip dişlerini boğazına dökerdim ama o zaman küçüktüm. Bir yandan gözyaşlarımı siliyor bir yandan da kısılmış sesimle "peki benim babam için olacak" diye sordum . Unutulmaz sözünü ilk o zaman söylemişti. "Merak etme karanlıklar seni hiç yalnız bırakmayacak" demişti. Çok haklıydı. Dedemi gözlerimin önünde öldürmüşlerdi. Birkaç yıl sokaklarda süründüm.Sonra babam yine karşıma çıktı.Onu görünce koşup ona sarılmak istedim ama o beni sürükleye sürükleye yetimhaneye bırakmıştı. Kulağıma yine aynı şeyi fısıldadı "Karanlıklar seni hiç yalnız bırakmayacak" Oradaki benim yaşındaki iki çocuk beni aralarına aldılar. Çok iyi anlaşıyorduk. Daha sonra benden bir yaş küçük bir çocuk daha aramıza katıldı . Yetimhanenin pisliğine birlikte direndik. Tabii oranın sonradan yetimhane olmadığını öğrenmiştim. Çok katı kuralları vardı. En ufak bir hatada karanlık bir odaya hapsediyorlardı. Tabi biz birbirimizi koruduğumuz için bu cezayı hep bir arada çekiyorduk. İlkokul, ortaokul, lise... Hepsi iğrenç yıllardı. Anne babam olmadığı için dalga geçtiklerinde onlara"Benim babam var annem de şimdi cennette tamam mı?" deyişim kulaklarıma çalındı.O karanlık oda karanlık fobim olmasına katı kuralları ise güçlü olmama neden oldu. Yaşımız arttıkça burada bulunan insanlara kinimiz artıyordu. Biz dört arkadaş karar almıştık. Buradan çıkınca birbirimizden ayrılmayacaktık.Önce Can çıktı . 2 ay sonra ben,benden 3 buçuk ay sonra da Talha çıkıyordu.8 ay sonra da Emir..Emir çıkana kadar düzenimizi kurduk. Sonra Emir'i de düzenimize kattık. Tabi karanlıklar peşimi bırakmıyordu. Ama arkadaşlarım daha doğrusu kardeşlerim yanımdaydı.Her şeye rağmen içim yine darmadağındı.












Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 04, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kiraz KurduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin