Bölüm 2

3 2 3
                                    

Evden çıkarak merdivenleri inmeye başladım. Mete'nin beni kapının önünde beklediğine emindim. Büyük ihtimalle özür dilemek için gelmişti, ve affettirene kadar bin bir takla atacaktı. Onunla uğraşmak istemediğimden direk affetmek adına kafamdan diyologlar kurmuştum bile.
"Lara ben-"
"Önemli değil. Ne yapıyoruz?"
"Wendy'yi bekleyene kadar bir kahvaltıya ne dersin?"
"Pekala." Gülerek kafamı iki yana salladım.
"Ne oldu?"
"Saçma sapan bir şey yaşıyoruz ve rüya değil. Sence de komik değil mi?"
"Ağlayacak haline gülmek, senin durumunu anlatıyor sanırım." Tiz kız sesiyle arkamı döndüm. Wendy bize bakarak gülüyordu.

"Nasılsınız?"
"Mükemmel." Diyerek gözlerimi devirdim, babamı bile özlemiştim, nasıl iyi olabilirdim ki?
"Bu şekilde bir yere varamazsın Lara." Omuz silktim ve yürümeye devam ettim.
"Bütün günlerimiz böyle mi geçecek?" Mete'nin sorusunun cevabını ben de merak ettiğimden adımlarımı yavaşlattım.
"Ah, neredeyse unutuyordum. Bugün size bir görevim var." Gözlerimi devirdim. Bütün bunların sorumlusunun ben olma ihtimali bile beni sinirlendirirken, kurtulmak için bir de görev falan mı yapacaktım? Hayatım için film çekilmesini gerektiren bir neden daha işte!

Kahvaltı yapmak için gittiğimiz yerde Wendy, şekerliğin kenarına oturup gülümsüyordu. Sahi, bunun gülmediği zaman var mıydı? Ayrıca ne güzel perisin, istediğini yapabilirsin. Ne diye insan olmak istersin ki?

Mete, kahvaltı tabaklarıyla dönünce Wendy'de boğazını temizledi.
"Görevinizi şimdi mi söyleyeyim? Önce kahvaltı mı?"
Ben tam ağzımı açmıştım ki Joseph, "Kahvaltı." Diyerek lafa girdi. Gözlerimi devirmekle yetinerek kahvaltımı bitirmeye koyuldum.

Wendy'de bizimle kahvaltı yapıyordu, Mete'nin tabağına oturmuş bir zeytini yemeye çalışıyordu. Onun bu tatlı haline gülmemek elde değildi. Sürekli Mete'yle konuşmaya çalışmasından, ona karşı bir şeyler hissettiğini anlamak güç değildi.

"Kahvaltınız bittiyse, görevinizi açıklamalıyım; aynı evde olmalısınız."

"Ne?!" Gözlerim pörtlerken, ağzımdaki lokma birden boğazıma durdu. Mete ise gülüyordu. Onun bu rahatlığına;hem hayran kalıyordum, hem de nefret ediyordum.
"Bana uyar." Diyerek sandalyeye daha da yayıldı. Onu görmezden gelmeye çalışarak Wendy'ye döndüm.
"Niye?" Evet, çok mantıklı sorular sorarım. Bu kadar iltifat yeter sanırım.
"Size hiçbir şey hakkında neden bildiremeyeceğimi söylemiştim. Ben sadece bana 'söyle' denileni söylemekle hükümlüyüm." Kafamı sallayarak tekrar tabağıma döndüm.
"Istediğimiz yere gidebilir miyiz?"

"Güzel ayrıntılar yakalıyorsun Mete. Maalesef hayır, ben sizi götürürüm. Gidelim mi?" Gizil iyrintilir yikiliyirsin iwiww. Neyse ya banane.
"Iyi hadi kalkın." Diyerek masadan kalktım. Şu 'görev' şeyleri ne zaman biter, o zaman normale dönecektik. Hemen bitmesini istiyordum. Metw ve Wendy'de ayaklanarak peşime takıldı. Yolu bilmediğimi anımsayarak durmam gerekti. Wendy durumu anlamışcasına önüme geçti. Mete'yle arkadan onu takip etmeye başladık. Bir milyon yıl düşünsem, bu gerizekalıyla yan yana yürüyeceğimi düşünmezdim. Düşünemezdim.
"Beni affetmiş gibi değilsin."

"Öyle mi?"

"Şakalarıma mâruzken bile daha samimiydik."

"Hey gidi günler diyorsun. "

"Pekâlâ, konuşmak istemiyorsun sanırım."

"Bu aralar aşırı zekisin. " gülümseyerek önüne döndü. Ben de ona bakmayarak yürümeye devam ettim.

-

Az sonra evin önündeydik. Klasik iki katlı ve bir de kulübeye sahip olan bir evdi. Açıkçası, oldukça şirin ve mütevazı olmasına rağmen lüks görünüyordu. Evin bahçesinden girerek küçük kulübeye doğru yöneldik. Wendy kulübenin kapısını açtı ve içeri girdi. Içerisi erzakla doluydu.

"Biliyorsunuz buradaki işiniz bittikten sonra her şey normale dönecek. Yani Dünya'nın imkanlarını tüketmeniz ihtimaline karşı-"
"Dur dur dur, burada ne kadar kalacağız ki?"
"Bilemem. Size bağlı değişir. Neyse çok konuştum. Ben artık gitmeliyim sizde evi keşfedebilirsiniz. Ve unutmadan 20.00'e kadar dışarı çıkamazsınız. Hoşçakalın."

YalnızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin