Jet Balck Heart pt.2

329 28 17
                                    

Deniz kenarında yürümeye başaldık. Her dakikada bir Thomas içkisinden bir yudum alıyordu. Konuşmuyorduk ama gerçekten istiyodum.

Thomas yavaşlamaya başladı. Bir banka oturdu. Bende ayakta ona bakıyordum.
"Söylesene September kaç yaşındasın?"
Sesi kısık gelmişti. Üzgün gibi bir hali vardı.
"17. 18'e gireceğim. Haftaya."
Biraz sessizlik oldu. Thomas boş boş içkisine bakıyordu. Telefonumun çalmasıyla sesizlik bozuldu.
"Merhaba anne ben biraz geç kalıcağım. Dışarda birşeyler yerim. Merak etme beni."
"Tamam. İstediğin kadar kal. Hatta eve gelme istersen. Sana geç kalma dedim değil mi?! Geldiğinde istediklerimi görmezsem daha kötü olur. Haberin olsun."

Telefonu kapattım Thomas'ın yanına oturdum. Ellerimle gözlerimi kapatıp kendimce ağlamaya başladım. Ağlamamın nedeni ne ben bile bilmiyorum. Galiba onca şey üstüme geldi. Ama gerçekten kötü hisetmeye başlamıştım.

Ve Thomas sesimi duymuş olmalı ki ellerimi tutup gözlerimden çekti.
"Hey hey noldu? Annen birşey mi dedi? Bana bak."
Kafama yavaşça ona döndürdüm. Gözlerimdeki yaşları sildi.
"Üvey annem. Beni fazla sevdiğini söyleyemem. Bir kaç saat önce arayıp eve gelmemi söylemişti şimdi de yarım saat geç kaldığım için kızıyor. Eve gelmemi bile istemiyor." dedikten sonra gerçekten ağlamaya başladım. Thomas bana daha çok yaklaşarak sarıldı. Tanrım bu dünyadaki en güzel his. Ayıcığa sarılmak gibi hisettiriyor.

Uzun süre sarıldıktan sonra kendimi daha rahat hisettim. Ellerini boynumdan çekip bana bakmaya başladı. Gerçekten çok yakındık. Konuyu değiştirmek için birşey anlatmaya başladım
"Biliyor musun? Marketde sana tıpatıp benzeyen birini gördüm. Sen olup olmadığını anlamak için adamın peşinden koştum." İkimizde gülmüştük. Thomas elindeki şişeyi bana uzatıp "İster misin?" diye sordu.
"Hayır teşekürler. Ben içmiyorum."
"Hadi ama haftaya 18'ine giriceksin. Bir haftadan birşey olmaz. İçebilirsin."
"Ondan değil. Yani hiç içmeyi düşünmedim."
"Tamam şimdi düşünebilirsin o zaman."
İç geçirip elindeki şişeyi aldım. Bir yudum içtim. Gerçekten sertmiş. Ama hoşuma gitmişti. İkinci için ağzıma götürdüm. Ama Thomas beni engelledi.
"Beğendin demek ki. Tamam içebilirsin ama benimkinden olmaz gidip sanada alalım."
Ayağa kalktı ve elini bana uzattı. Elinden tutup yerimden kalktım.

Bana içki almasına karşı koymamıştım. Çünkü gerçekten içmek istiyorudum. Hiç yapmadım bunu biliyorum ama nedense çok istedim.

Yürüyorduk. Ve birşey farketmiştim. Thomas halla benim elimi tutuyordu. 5 dakikadır nasıl fark edemedim bilmiyorum ama çıldırmamak için elimden geleni yapmam gerekiyordu. Ya birden terlemeye başlarsam. Ya ellerim terlerse.

Thomas'ın yüzüne baktım. Sahildeki gibi üzgün değildi. Mutlu gözüküyordu. Sebebi ben olamam değil mi? Yani daha yeni tanıştık. Tamam şimdi anladım. Sarhoş. Bu daha mantıklı.

İçki dükkanına gelmiştik. Thomas kapıyı açmak için elimi bıraktı. İçerisi buz gibiydi. Beraber içeri girdik. İçeride bir kadın ve yaşlı bir adam vardı. Hepsi bize bakmaya başladı. Yaşımızdan dolayı olabilir. Yani Thomas 25 yaşında ama benimle aynı yaşta gibi duruyor. Görevli adama gidip bir şişe Tekila istedi. Adam raflardan bir şişe alıp kasaya yöneldi. Thomas parasını çıkartıcaktı ki ben onu durdurdum.
"Hayır senin almana gerek yok. Ben alırım." dedim sesizce.
"Sana verirler mi sanıyorsun?" Haklı.

Parayı ödeyip dışarı çıktığımızda şişeyi elime verdi. Bende hemen alıp açtım ve içmeye başladım. Tanrım tadı gerçekten güzel.

Şimdi yine sahil kenarında yürüyorduk. Bizim için fazla romantikti. Benim açımdan sorun yok ama Thomas ne düşünür bilemem.

Ona baktım. Şişesini yarılamıştı. Ama içerken çok seksi gözüküyordu. Yorulmuş olmakı ki en yakın banka oturdu. Şişesini kenara koyup cebinden sigara ve çakmak çıkartı.
"Gerçekten mi? Senin hakkında öğreneceğim çok şey var. Sangster." dedim seszice.
"Birşey mi dedin?"
"Hayır. Sadece sigara içtiğini bilmiyordum."

Elindeki paketi bana uzattı.
"Hayı--"
"Tamam sigara da içmezsin."
"Aslında içebilirim. Ama istersen."
Gülümseyip paketi tekrardan bana uzattı. İçinden bir tane alıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Thomas ateşi yakmak için çok yakınıma geldi. Ve bu hareketi beni çok strese soktu. Ateşi yaktıktan sonra bana bakmaya başladı.
"Nasıl yapıcağını biliyorsun. Değil mi?"
"Evet tabiki."
Sigaranın içindeki bütün zehiri içime çektim. Ve bu hareketim beni öksürtmeye başladı.
"İlk defa mı?"
"Evet. Çok mu belli ediyorum?"
Sigarasından içti ve güldü.

İkimizde sarhoştuk. Thomas çok yakınımda oturuyordu. Ama şuan hiçbirşeyi düzgün düşünemiyordum.

"Bugün diğer bankta fazla iyi gözükmüyordun. Birşey mi oldu? Filmle ilgili olmayan"
"Isabella'yla ayrıldık."
Bu hayatımda duyduğum en güzel haberdi. Ayağa kalkıp dans etmek istiyordum. Ama yapamam. Malesef.
"Isabella kim?" dedim. Sanki hiç bilmezmiş gibi.
"Sevgilim. Yani sevgilimdi."
Elimi omzuna koydum ve "Çok üzüldüm." Üzülmek mi? Şuan üzüntüden bin kat uzaktayım. "Yani tanımıyorum ama iyi biridir." Şeytanın tekiydi. "Bence sen daha iyilerine layıksın." Benim gibi.

Bana baktı. Ve yüzünü benimkine daha çok yaklaştırdı.
"Seni şuan çok fazla bir şekilde öpmek istiyorum."
Yani durma seni durduran yok. Öp. İstediğin zaman öp bırakma hatta. Tabikide demek istediklerimi diyemezdim.

"Thomas olmaz ikimizde sarhoşuz. Düzgün düşünemiyorsun. Yarın sabah pişman olacağın birşey yapmamalısın."
"Hayır. Hayır sevgilim. Buna asla pişman olmam."
Sevgilim?! Asla pişman olmam?!? Bunları duyacağım asla aklıma gelmezdi.

Onu durdurmaya çalışırken birden dudaklarını benimkilerde buldum. O kadar tutukulu öpüyordu ki. Dudaklarını bastırıyordu. Ama fazla değil. Çok fazla hoşuma gitmişti. Karşılık vermem gerektiğini biliyordum. Tam bende onu öpücektim ki dudaklarını benimkilerden çekti. Anlını benim anlıma koydu. Hızlı bir şekilde nefes alıyordu. Aklımda ona yapmak istediğim birsürü şey vardı ama yapamazdım. Olmazdı.

"Niye şuan 18 değilsin ki."
"Eğer şuan 18 olsaydım nolucaktı ki?"
"Bunu haftaya öğreniceksin prenses." dedi ve tekrardan dudaklarını benimkilerle birleştirdi.

Yavaş yavaş uzaklaştı. Ve dudaklarını yaladı. Ayağa kalkıp "Eve bırakmamı ister misin?" dedi.
"Hatırlarsan birisi beni evde istemiyor."
Bana gel de bana gel de.
"Peki gidebileceğin başka biryer var mı? Şu arkadaşın. Sam?"
"Evet o olabilir."
"O zaman takip et beni."

Excluded (Thomas Sangster Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin