1.BÖLÜM

6 0 0
                                    

Sabah erkenden başlayan yağmur biranda sağanak halini aldı.Gökyüzü neyi var neyi yoksa indirecek gibiydi.Yatağımdan yavaşça kalktım ve pencereye yaklaştım.Gökyüzü kapkaranlık bulutlarla çevrilmişti.Pencerenin kenarında bu yeni taşındığım evin sokağını incelemeye başladım.Evim ufacık da olsa güzeldi.Mutfak hariç diğer odalar caddeye bakıyor ve oturduğum bina 5 katlı eski bir apartmandı.

Ailem yurtta kalmam için ısrar etse de tek başıma bir evde yaşamak benim için daha cazipti.İnsanlarla çok iç içe aynı ortamda olmak istemiyordum.

Saatin 7.00 olduğunu fark etmemle mutfağa yöneldim. Bir şeyler atıştırıp hazırlanmazsam üniversiteye ilk günden geç kalacaktım.Hemen bir tost yapıp yedim ve odama geçtim.Ne giyeceğime dünden karar vermiştim.Siyah, kolsuz, üst kısmı vücuduma oturan, alt kısmı kabarık ve boyu dizde biten elbisemi giyiverdim.Hava her ne kadar biraz önce ki yağmuru unutup açılsa da yanıma bir kot ceket almalıydım. Aynaya baktım siyah uzun dalgalı saçlarıma bir şey yapmasam da olurdu.Pembe rujumu dudaklarıma dikkatlice ve iyice sürdüm. Sanırım güzel olmuştum. pembe çantamı da alıp çıktım.Topuklu ayakkabıyı pek sevmezdim. 3 cm topuk bile bana 12 cm gibi gelirdi. Sürekli düşerdim .Zaten boyumda 168 civarlarındaydı. Millete tepeden bakmak istemiyordum.

Otobüs durağına doğru yürümeye başladım.15 dakika kadar bekledikten sonra binmem gereken otobüs geldi.Arka sıralardan birine oturdum.Bugün üniversitedeki ilk günümdü.Özel bir üniversiteye gitmek gibi bir düşüncem kesinlikle yoktu.Orada okuyanların çoğu baba parasıyla okuyan şımarık çocuklardı.Ama ailem iyi bir eğitim almam için Yılmazer Üniversitesi'nde okumam için ısrar etmişti. Bende biricik annemle babamı kıramamıştım tabi.

Derin bir nefes aldım ve büyük kapıdan içeri girdim. Dışarı da gördüğüm lüks arabalar ve barbie bebek gibi kızlar beni yeterince streste sokmuştu.Ne yapacağımı bilmez halde etrafıma bakınırken birkaç öğrencinin bir panoya baktığını gördüm. Panoya yaklaşınca birinci sınıfların ders programlarının asılmış olduğunu farkettim. Mimarlık 1. sınıfların dersi saat 10.00 da E-342 no'lu derslikteydi. Çantamın sapını elimle kavradım ve E binasına giriş yaptım. Önüme çıkan büyük açıklıkta sağ tarafta kantin solda ise uzun bir koridor vardı. Koridorun içinde kızlı erkekli gruplar birbirlerine birşeyler anlatıp gülüyorlardı. Koridorun sonuna doğru yürümeye başladım. Koridorun içinde sağlı ve sollu koridorlar karşıma çıktı. E baştakine girdiğimde burada 260 lı dersliklerin olduğunu fark edip geri çıktım. Bu şekilde birkaç tanesine daha baktıktan sonra merdivenlerden aşağı indim. Önüme tekrar koridorlar çıkmıştı. Aman ne güzel.. Aradan 15-20 dakika geçmişti ve ben hala dersliği arıyordum. Aklıma muhteşem bir fikir geldi benim bok beynim nedense birine sormayı kakıl edememişti. Koridorun içindekilere baktım çoğunluğu güzel ve havalı kız gruplarından oluşuyordu. Hangisine sorayım diye düşünürken biranda gözüme o çarptı. Allah 'ım inanılmaz yakışıklıydı. Siyah saçları ve beyaz teni her ne kadar tezat oluştursa da onda mükemmel duruyordu. Bal rengi gözlerini daha önce kimsede görmemiştim. Baştan aşağı siyah giyinmişti. Normalde tamamen aynı renk giyinenleri sevmeyen ben nedense ona çok yakıştırmıştım. Kaslı vücudu ve uzun boyuyla bana doğru geliyordu. Birkaç saniye sonra koridorun ortasınada sap gibi dikilmekten vazgeçtim.Hiç benim gibi çıkmayan sesimle

-Merhaba ben Mevsim, bir şey sorabilir miyim?

dedim. Beni ya duymamıştı yada umursamamıştı. Yanımdan geçti gitti.Tekrar cesaretimi toplayıp:

- Afedersiniz bir şey sorabilir miyim?

dedim.Arkasını döndü ve beni incelemeye başladı. Gözleri ayaklarımdan yüzüme kadar tüm vücudumu delip geçti. Ben bu şaşkınlık ve utangaçlıkla beklerken o arkasını döndü ve gitti.Utangaçlığım biranda yerini sinire bırakmıştı.Arkasından ilereledim ve

-Bana baksana sen! Sen kendini ne sanıyorsun da cevap vermiyorsun

dedim.Bu sırada koridordaki tüm gözlerin bize baktığını hissedebiliyordum. Arkasını yavaşça döndü yüzünde küçümser gibi bir ifade vardı.Dudaklarının arasından tıslar gibi dört kelime döküldü:

- Cevap verebileceğim nitelikte değilsin.

Dudaklarım aralanırken yüzüm ve ellerim karıncalanmaya başladı. Sinirlendiğimde hep böyle olurdu.Kulağıma gelen kahkaha sesleri ile transa geçmiştim. Koridorun ortasında öylece kalakaldım.

TanıtımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin