"ACI"

49 2 0
                                    

Yüzüme vuran güneşten rahatsız olup kıpırdandım. İki elim istemsizce gözlerime kavuştu. Gözümü açınca bana gülümseyen tahmini 30'lu yaşlarında güzel bir kadının başucumda olacağını düşünmüştüm. Yoktu, zaten bunun da bir önemi yoktu.Çok yorgun hissediyordum. Aynı zamanda canım acıyordu ama bu fiziksel acı dışında bir şeydi. Saç uçlarımdan parmak uçlarıma kadar donmuş ardından ateşe atılmış gibi bir histi. Ya da aynanın karşısına geçtiğinizde gördüğünüz şeyin bir an için tüm vücudunuzun kirpiklerinizin dahi eriyip havaya karışması gibi. Elinizi kaldırdığınızda güzel gördüğünüz herşeyi toz parçacıklarına çevirmek gibi. 

Bütün ömrüm boyunca dakikaların saatleri, saatlerin günleri kovalamasını izledim. Bunun sonsuza kadar süreceğini düşünürken bu kadar sefil hissetmemiştim. Şimdiyse içten içe kendime acıyordum. Bugün belki bir kadının bütün evlat acısını yok edecektim varlığımla,ama aynı sırada bir babanın feryadı olacaktım. Bugün bir kadın bana sarılıp 18 yıllık acısını uzun saçlarıma bulaştıracaktı. Ama ben 18 yıldır oradan oraya savrulmuşluğumu, kızının başını okşayan bir anne gördüğümde bütün kemiklerimin kırılıyormuş hissine sahiplik eden acıyı bir annenin boynuna urban edemeyecektim. Bütün yaşantım boyunca annemin öldüğüne inanmıştım. Ellerime bakınca çiçek koparmaktan öte günahlar görmüştüm hep alev alev. Küçük bir katil hissiyle uyanmıştım her sabaha. Hiç düşündünüz mü? Ölen bir insanı gerçekten bir daha görebilir misiniz? Ölen bir okula gidebilir misiniz ya da ölen bir evde yaşayabilir misiniz? O yıllar öldü, o yılları bana öldürecek biçimde yaşattılar. Şimdiyse bana bu korkunç acıları, dayanılmaz vicdan azaplarını bahşeden kişinin ellerini öpecektim. Anne deyip göğsüme yaslayacaktım kafasını. Derin bir nefes alıp doğruldum.Bütün gece bir uyuyup bir uyanmıştım. Ama bu odaya nasıl  geldiğimi hatırlamıyordum, o sırada uyanamamıştım muhtemelen. Haziranda olmamıza rağmen burası esiyordu. Yüksek bir tepede ya da dağ başında olabileceğimize ihtimal verdim. Odayı incelemeye başladım. Tam karşımda kocaman bir kapı vardı, desen ve büyüklüğünü göz önüne alırsam kesinlikle eski dönemlerdendi. Geniş bir odaydı ama odanın içerisindeki eşyalar oldukça sade ve azdı. İki tane cam vardı ve duvar bitişinde kocaman bir dolap tüm görkemiyle duruyordu. Yatağımın hemen yanında bir komodin ve üzerinde sürahi. Buradakiler suyu sürahiden mi içiyor diye düşünürken camların hemen önündeki koltuğa ilişti gözüm. Bardak oradaydı, her kim içmek için doldurmuşsa da içemeden bırakmış gibi duruyordu. Annem olabilir miydi? Kocaman bir iç çektim. Kalkıp odanın kapısını açtım. Upuzun bir holdü burası. Kimse yoktu. İlerledim, bu hol bir sürü odaya açılıyordu. Bir an bir hıçkırık sesi duydum. Olduğum yerde kalıp kulak verdim. Bir kadın ağlıyordu? Annem? Dinlemeye çalışacaktım ki kapı açıldı. Tanıdık bir yüz "Günaydın" dedi durgun bir sesle. Kapıyı açana baktım Loyan.

"Günaydın" Gözlerimi odaya çevirdim. Kocaman bir salondu. İçeride bir sürü kişi vardı.Gencinden yaşlısına kadınlı erkekli küçük gruplar halinde oturmuşlardı. Olduğum yere kaldım. Tam karşımda kocaman koltukta oturan kadın  ayağa kalktı. Bana bakarken hıçkırıkları çoğalmıştı, kaç saattir ağlıyorsa gözleri kıpkırmızı olmuştu. Bana doğru yürüyüp tam karşımda durdu. Yüzümü inceleyip "kızım" diye haykırdı. Kolları nefes almamı engelleyecek şekilde boynuma dolanırken gözümden akan yaşları dudağıma süzülüpte tadını alınca farkettim. Aklımdan milyonlarca his yükselip kalbimin gözaltlarına iniyordu. Orada milyonlara bölünüp canımı yakıyordu işte tam o dakikalarda her şey silikleşiyordu. "kızım, canım kızım, biricik Eva'm" ne diyordu bu? "Ah, nasılda büyümüşsün" kahkaha attım. Önce kolları gevşedi sonra çekti ellerini. Yüzünü yüzüme hizalayıp gülmemi izledi. 

"Bunun bu kadar ağlanacak nesi var anne, gül biraz" Gözlerini kıstı. "Gördüğün gibi gayet iyim bakayım bi? ah evet sende sayılırsın." gülüşlerim yerini ufak bir tebessüme bırakırken, yaklaşıp yanağına öpücük kondurdum. Loyana dönüp "sigara nerede?" diye sorarken yüzümde en ufak değişikliğe yer vermedim. "Odanda" dedi şaşırmış bir sesle. "pekala, ben odama gidiyorum"

Ne dediklerini duymadan ilerledim. Odama girip masa üstlerine göz gezdirdim. Makyaj masasının üstündeydi işte. Sigaramı yakıp aynaya baktım. Yeşil gözlerimi kimden aldığım belli olmuştu. Bu zamana kadar babama benzediğimi düşünürdüm meğersem anneme daha çok benziyormuşum. Muhtemelen yerimde biri olsaydı şuan annesine sarılıp ağlıyor olurdu ya da annesine bunca yılın hesabını sorardı. Acıyı bu kadar açmanın ne anlamı varsa artık. Acı acıydı ve bunu yok etmeliydik. Gözyaşlarımızla sulayıp büyütmemeliydik.  Kapı açıldı annem ve Loyan. 

"Kızım, konuşacak şeylerimiz yok mu sence de?" Arkama geçmişti, aynadan göz göze geliyorduk. "Sanırım var" dedim, gülerek.

Loyanla birbirlerine bakıp tekrar bana döndü. "Ben Nara."

"Nara, güzel isim" diye tasdikledim. Merak etmiyordum. O bir anneydi. Anne derdim. Gülümsedim tekrar, sigaramdan son duman alıp söndürdüm. Annemin benim üzerimde olan bakışlarına karşılık verdim."Niye beni bıraktın, seninle niye daha önce karşılaşmadık? Bir anne olarak Anne yüreği taşıyorsun değil mi? Acımı hiç hissettin mi? Loyan, hissedebiliyor ondan yardım alamaz mıydın? Diyelim ki evet benim babam beni senden kaçırdı. Loyan sana yardım edebilirdi?"

Hüzünle iç geçirdi. Bana bakıp "Eva" dedi. "Sana ulaşmaya çalıştım, Loyan son 2 yıldır bizimle. Bilmediğin bir çok şey var. Seni çok aradım ama baban sürekli yerini değiştirdi. Şuan benimle olmanı çokça Loyana borçluyum. Ve İlbay ile Yankı. Onlarda senin için çok uğraştı.Şimdi benimle gelmen gerekiyor. Sağlığın konusunda İlbay seninle ilgilenecek tatlım gel hadi" deyip kolumu tuttu. Böyle şeylerden hiç hoşlanmıyordum bunu daha sonra söylesem daha iyi olur diye düşünüp peşinden gittim. Uzunca koridoru geçip alt kata indik. Gerçekten burası kocaman bir yerdi. Artık buraya her ne denirse densin -ev,villa, şato, saray- eşyaları bile bizim evdekilere göre iki kattı. Koridorun sonunda durduk. Loyan önümüze geçip kapıyı açtı. İçerisi bir ameliyathaneyi andırıyordu. Annem içeri girip "Selam İlbay!" diye seslendi. Soldan bir kapı açılıp uzun boylu kaslı tuşlu biri çıktı. Uzun siyah kirpiklerini kaldırıp ela gözleriyle önce anneme sonra bana baktı.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 15, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GÜNAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin