1
At kuyruğumu son bir darbeyle sıkılaştırdığımda, kulağımın hemen üstünden bir saç tanesi koptu. Sıkıntıyla bir nefes verdim. Bir daha açıp toplayacak vaktim yoktu. Tutamı alıp lastik tokanın içine , ait olduğu yere tıkıştırdım. Belli olmadığına emin olduğumda, bordo sırt çantamı sırtıma takıp, salona gittim.
Ablam, abim, annem ve babam masadaki yerlerindeydi. Sırt çantamı koltuğun yanına fırlatıp, abimin yanındaki yerime oturdum.
Klasik bir aile sofrası görüntüsüydü. Babam, elindeki gazatenin sayfalarını sesler çıkararak ilerletiyordu. Abim, kendini kahvaltıya vermiş bir şekilde , hızlı hızlı yiyordu. Ablam, bir yandan yemek yerken diğer yandan telefonuyla uğraşıyordu. Annemse uykulu gözlerle kahvaltısını yapıyordu.
Çatalımı elime alıp , zeytine batırdım. Ağzıma atıp çiğnemeye başladım. Değişik bir tat hissettiğimde suratımı buruşturdum. En sevmediğim şeylerden biriydi. Ağzımdaki kötü tadın gitmesi için önümdeki çaydan bir yudum aldım.
''Derya, okuldan dönerken bankaya uğrayabilir misin? Bugün faturaları ödememiz gerekli ve bankadan para çekmen lazım.''
Kafamı salladım. ''Yolumun üzeri zaten, uğrarım.'' babam gülümsedikten sonra gazetesini okumaya devam etti. Sol kolumu kaldırıp saate baktım.Okul vaktim yaklaşıyordu. Ayağa kalkıp, abimin yanağına bir öpücük kondurduktan sonra ''Kaçtım ben.'' dedim ve çantamı sırtıma takıp dışarı çıktım.
Otobüs durağına yürürken ağzımda bir şarkı mırıldanıyordum. ''Kolay mı sanıyorsun / Kolaysa yan o zaman / Yağmurum ol üstüme, ben böyle yaşayamam / Halimi görüyorsun / Bir şeyler yap o zaman / Sebebim var biliyorsun, ben seni arayamam ''
Durağı gördüğümde, bineceğim otobüsün geldiğini de gördüm. Hemen koşmaya başladım. Otobüse son anda yetiştiğimde, kartımı okuttum ve hiç boş yer olmadığı için, tutunacak bir yerler aramaya başladım.
Otobüs sağ hızla dönünce , herkes gibi bende dengemi kaybettim fakat benim tutunacak bir yerim olmadığından, yere düşmekten birinin beni tutmasıyla kurtuldum. Kafamı kaldırdığımda, benim yaşlarımda bir kız kolumdan tutmuş bana gülümsüyordu. Minnet dolu bir gülümseme eşliğinde ''Teşekkür ederim.'' dedim. Kız elini önemsiz der gibi salladı. Ben de kızın tutunduğu direğin yanındaki koltuğun üstünden tutundum.
Yol şöyle böyle bittiğinde, insanların arasından, ittire ittire geçtim ve sıcak, terli havadan, serin, ferah havaya geçiş yaptım. Hızlı adımlarla okula ilerlemeye başladım. Güvenliğe selam verdikten sonra içeri girdim.
Ders zili çaldığında, hızlı olan adımlarımı daha da hızlandırdım. Sınıf kapısını açınca, biri önüme atlayıp ''Böö'' diye bağırdı , refleks olarak çığlık attım ve geriye kaçtım. Birisi arkadan, diz kapağımın arkasına vurunca yere düştüm.
''Hadi ama korkak tavuk! 3 yıldır yiyorsun aynı numarayı. Hani korkak olduğunu tüm herkes biliyor fakat bu kadarı da aşırı değil mi artık? Biz bile sıkılmaya başladık.''
Zorlukla yutkunup, göz yaşlarımı geri kaçırmaya çalıştım. Küçüklükten, hatırlayamadığım bir nedenden dolayı, korkardım her şeyden. Kendi gölgemden bile. Sınıftakilerde bu zayıflığımı bana karşı kullanmaktan çekinmezlerdi hiç.
''Sıkılmaya başladıysan, üzerine gitmeyi kes seni ucube.'' arkadan gelen sese doğru döndüm. Kerem, Levent'e kötü bakışlar attıktan sonra bana doğru baktı ve gülümsedi. Yanıma gelip, koltuk altlarımdan tuttu ve ayağa kaldırdı. Ben şaşkınca kirpiklerimi kırpıştırırken o, eğilip çantamı aldı ve gidip sırama koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAVUK
Teen FictionKendi gölgesinden korkan , korkak bir tavuk. O, geçmişini hatırlamıyor. Kalbi, gamzesinden daha derin olan bir çocuk. O, gelecekten korkuyor. Şeytan'ın tüyüne sahip olup , melek gibi yaşayan bir çocuk. O, anı yaşıyor. Zamanın her dilimine ayrılmış...