Operasyonu yapacağımız yere inmiştik, etrafıma kendi eksenim etrafımda dönerek bir baktım. Bura uçsuz bucaksız bir yer gibi gözüküyordu, ne bir ağaç ne de bir bitki, sadece sıcaktan nemlenmiş ve ayak tabanlarımı yakacak kadar sıcak bir kum vardı. Arkamdaki çantamı çıkarıp içini açtım ve içinden su şişemi çıkardım. Bu sıcağın ortasında çok susamıştım ve terlemiştim. Şişenin kapağını hızla açmamla birlikte yarısını kafama döktüm ardından kalanınıda nefes almadan içtim. Sonra yanıma birinin geldiğini farkettim, bu bizim üs'deki bir askerdi. Hemen üniformasının yakasına baktım orada ''Jason Hawfield'' yazıyordu. Benim rütbemde bir askerdi. Yanıma yaklaşarak ''Hey Neil, suyun var mı?'' Diye bir soru yöneltti. Bir dakika adımı nerden biliyordu ki bu? Şimdi farkına varmıştım tabii ki benim üniformamın yakasında da Neil Driscoll yani ismim yazıyordu. Jason'a yüzümü çevirerek ''Hayır dostum, benimki de zaten bitti'' Diye ciddi bi surat ifadesi ile cevap verdim. Bu operasyonda Colton hava birliklerini yöneteceği için bizle değildi. Yanımızda Üst Teğmen Sturridge vardı. Colton'a göre biraz uyuşuk gibiydi ardından yavaş bir biçimde ayaklandı ve ''Sıra olun'' diye cılız bir sesle bizi hareketlendirdi.
Hareketlerinden bir konuşma yapacağı belliydi. Yaklaşık elli veya altmış kişi vardık, hepimize göz attıktan sonra konuşmaya başladı. ''Baylar, şu anda duştan çıkıp tuvaleti gelen bir çocuk gibisiniz.'' Diye konuşmasına başladı ardından devam etti. ''Neyse, bu operasyonda militanların silah sakladıkları depoları imha edeceğiz, bura onların hayati noktası ve biz de onların hayati noktasını bitirirsek..'' Bir on saniye kadar sustu ve bana yöneldi ''Bitirirsek ne olur asker?'' Şaşırmıştım etrafıma bakındım bu soru direkt bana yöneltilmişti, Sturridge'ye doğru yönelerek ''Eee, şey. Hayati noktalarından vurursak, kelebeğe dönüşemeyen bir tırtıl gibi olurlar'' Diye bir cevap verdim. Ardından Sturridge'nin yüz ifadesine baktım, gülümsüyordu. Derin bir nefes çekti ve ''Gidiyoruz'' Dedi. Etrafıma bakındım, hiç bi' askeri araç yoktu, dört kilometre'yi yürüyerek mi gidecektik. Aman tanrım!!.
Hedefe bir kilometre kala duraksadık, Sturridge, ''Burada Colton emiri verene kadar bekleyeceğiz'' dedi. Arada bir boynumdaki dürbünle operasyon yapacağımız hedefe bakıyordum. Orada ki peçeli militanları görmek mümkündü, açıkcası biraz ürkmüştüm, ama ailem için hayatta kalmam şarttı. Biraz daha baktıktan sonra Sturridge'nin telsiz sesi geldi, telsizden bir ses geliyordu. Bu ses Colton'ın sesiydi. ''Gerizekalı herifler! OPERASYON BAŞLATILDI!!'' Diye bağırdı. Bu adamın derdi neydi hala anlamış değildim. Tam hedefe yüreyecektik ki, Sturridge ''Hava desteğimiz nerede?'' diye bir soru yöneltti. Evet gerçekten hava desteği olmadan burada intihar etmeye yürüyoruz gibi bir şey olacaktı. Colton ''Onlar yok, teksiniz'' Diyince bir anda sanki içimi parçaladılar. Bizi burada yalnız bırakmışlardı. Biraz sinir, biraz da korku barındırıyordum içimde. Sturridge'ye tüm askerler pür dikkat kesilmişti. Sturridge ''Devam ediyoruz'' dedi. Ne saçmalıyordu bu adam? Ben öleceğimi bile bile operasyona gidemezdim. Tabii içimden geçenleri Sturridge'ye söyleyemedim. Gitmek zorundaydım. Adeta ölüme gidiyordum...
By Sefa Güneri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Operasyon
ActionBir dakika.. bu keşif helikopteri değil, savaş helikopteriydi ve bu helikopterin içinde biz vardık. Bu demek oluyorduki bir bölgeyi hem havadan hem karadan kuşatacaktık. Bu benim ilk ciddi operasyonumdu. Sağ elimi göğsüme götürdüm ve ailemden bana v...