8. Bölüm

26 2 0
                                    

"Hayatın gerçeğidir ölüm. İnsanoğlunun inkâr edemediği, kaçıp kurtulamadığı bir hakikat. Her ömrün kıyametidir ki, tayin edildiği vakitte muhakkak gerçekleşir.Ne var ki dünya süsünün ve telaşının zihinleri perdelediği, gönülleri kuşattığı bu zaman diliminde ölüm gibi kesin bir hakikat bile sarsmıyor, kalbimizi titretmiyor. Ölenleri görüyor, her gün ölüm haberleri alıyor fakat kendi ölümümüzü unutuyoruz."

Unutma Ey İnsan! Attığın her adım, adığın her nefes sayılı. Ve git gide ölüme daha fazla yaklaşıyorsun. Sonunda ummadığın o ölüm seni kuşatacak..

Şeytan, seninle ölüm arasını uçsuz bucaksız gösterecektir. Sanki yalnız yaşlılar ölecekmiş gibi. Halbuki 2 dakika sonra ne olabileceğini dahi bilmiyoruz. Ya ölüm o 2 dakika da ise.. ?

Bizler ölümü pek az hatıra getiriyoruz. Hatta çoğu zaman ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Yıllar sonrası için planlar kuruyoruz. "Artık ölüm sadece haber değeri taşıyan basit bir hadise gibi sunuluyor ve öyle algılanıyor. Vahşet görüntüleriyle dolan bir hafıza ile değiştiriyoruz kanalı. Duyduğumuz ama dinlemediğimiz ölüm haberlerinin ardından çayımızı yudumluyoruz. Tuhaf ki, hiçbir ölüm haberi bize kendi ölümümüzü hatırlatmıyor."

Peygamberimiz (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurdu.

" Ölümü çok hatırlayın. Çünkü ölüm günahlardan temizler, kişiyi takva sahibi yapar. "

Ölümü hatırlamak dünyaya dalmamızı engeller. Bizleri Allaha yaklaştırır. Biz ölümü çokça hatırlayalım ki Allah da bizleri hatırlasın.

...

Şu Dünya ya bir bak. Bitkilerden tut hayvanlara kadar hepsi insana hizmet ediyor. Bizler için çabalıyorlar fakat bunun farkında değiller. Allah teala insanın önüne sermiş Düyayı. İnsanı en üstün yaratmış. Bizden istediği ise şükür, şükür ve yine şükür.. Sonunda verdiği bütün nimetleri alacak ve bakacak .. Verdiği bütün nimetlerden sorguya çekileceğiz. Her adımımızdan her nefesimizden söylediğimiz her sözden. Allah kulunu bir sınava tabîî tuttu . Ve acaba kul o sınavı geçebilecek mi?

İmam Gazalî k.s. buyuruyor.

"Ölümle zorbaların boynunu koparan, kralların belini kıran, hükümdarların emelini kısaltan Allah'a hamdolsun. Onların kalpleri, gerçek bir vaad olan ölüm gelip çatmayınca, onları çukura atmayıncaya kadar ölümün anılmasından ürker. Bu bakımdan onlar saraylardan kabirlere, lambaların ışığından lahitlerin karanlığına, cariyelerin cilvesinden haşerat ve böceklerin hücumuna, leziz yemek ve içkilerden toprakta sürünmeye mahkum olurlar. Eğlencenin ünsiyetinden tenhalığın vahşetine, yumuşak yataktan korkunç düşüş yerine nakledilirler.

Acaba onlar ölümden koruyan bir kale ve sığınak buldular mı? Ölümün önüne bir perde ya da set çekebildiler mi? Dikkat et! Onların herhangi birinden bir kıpırtı veya gizli bir ses duyuyor musun? Öyleyse tek başına hüküm sahibi olan Allah, eksiklikten münezzehtir. Kendisi baki olan ve mahlukatı hükmüyle ezen, sonra ölümü sakınanlar için kurtuluş ve buluşma yapan, kabri günahkârlar için kıyamet gününe kadar daracık bir tutuk evi yapan Allah, ortaktan münezzehtir. Aralıksız nimetler ihsan etmek, kahredici azaplarla intikam almak O'na mahsustur. Göklerde ve yerde şükür, geçmişte ve gelecekte hamd O'na mahsustur."

Bunun için ey insan! Konuştuğun her sözde, yaptığın herşeyde ölümü hatırla.

Çünkü tek gerçek ölüm. Onun dışında kalan herşey boş, yalan.

Ölüm; mü'min için bir kurtuluş, vuslattır. Gerçek mü'min Dünyanın yalanından bıkmıştır. Yalnız Rabbine kavuşmak ona gitmek ister. O kimseye ölüm hoştur. Ve işte Aşk budur.

Vesselam..

Not: Tırnak içine alınan yerler alıntıdır.

Aşk-ı BâkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin